Gönderi

Plotinos daha başlangıçta iki çeşit güzelliği birbirinden ayırıyor: Biri öz bakımından, özü gereğince güzel olmamakla beraber, güzel görünen şeyler ki, bunlar, çoğunlukla duyulur şeylerdir. Diğeri ise, öz, mahiyet bakımından güzel. Bu düalite, derhal söylenebilir ki, Platon'da bulmuş olduğumuz "pros ti kalon" ve "auto to kalem" düalitesinden başka bir şey değildir. Nitekim, bedenlerin, duyulur şeylerin, nesnelerin relativ bir güzelliğinin olduğunu, Plotinos'un şu cümleleri de ortaya koyar: " Çünkü, aynı bedenler bazen güzel görünüyorlar, bazen ·güzel görünmüyorlar. Beden-olmak o halde güzel olmaktan ayırt edilmelidir": Beden ve güzel arasında bir öz, mahiyet bağlılığı yoktur. Fakat, bununla beraber, yukarki soruya da henüz cevap verilmiş değildir. Yani bir beden, güzel bir beden, mahiyeti gereği, güzel değildir. Fakat, onu,bazen güzel gösteren prensip ve faktör nedir? Yine aynı meseleyi Plotinos'un diliyle ortaya koyarsak: "Burada (güzel görünen) bedenlere katılan şey nedir? Bu soru, araştırmamızın ilk ele alacağı obje olmalıdır" Kendi kendine verdiği bu buyruğa uyarak Plotinos, duyulur şeylerin, tabii objelerin araştırılmasına geçer. Tabii şeylerin, cisimlerin güzelliğini sağlayan eleman veya prensip nedir? Platon,, yaşlılık devrinde bu ilkeyi, prensibi, phytagorasçılığın etkisi. altında, orantı, yani bir bütün olan objenin içine aldığı parçaların birbiri ile olan uygun orantısı ve simetrisi olarak anlamıştı. Güzel bedenlerin, .cisimlerin güzelliği böyle bir orantıya, simetriyemi dayanır? Plotinos'un Platon'dan gelen bu görüş ile ilkin hesaplaşması gerekirdi. Gerçekten de Plotinos Platon'un yaşlılık devrindeki güzellik anlayışı ve belirlemesi ile hesaplaşma içinde, güzel bedenlerin, cisimlerin, bir kelime ile, duyulur dünyanın güzelliğini sağlayan ilkeyi araştırmaya geçer. "Seyredenin bakışını uyaran, kendine doğru çeken ve bu seyretme içinde ona haz verdiren şey nedir?Eğer bunu bulacak olursak, belki o zaman öbür güzelliğin (manevi güzelliğin) incelenmesine götüren basamağı değerlendirebiliriz. Genel olarak şöyle iddia edilir: Bir bütünü meydana getiren parçaların gerek kendi aralarında, gerekse bütün karşısında sahip olduğu uygun-orantı ve bir de buna katılan görme duyusu ile ilgili güzelliği teşkil eden güzel bir renk verme. Güzel olmak, duyulur şeyler için olduğu gibi, bütün öteki şeyler için de simetrik olmaktır, kendi için ölçüye sahip olmaktır. Bu görüşü savunanlar için, o halde, hiçbir yalın şey güzel olamaz, zorunlu olarak ancak bileşik bir şey güzel olabilir; bundan başka "bütün" güzel olabilir de, bu bütün'ü teşkil eden tek tek parçalardan her biri güzel olmayabilir; her ne kadar bütün'ün güzelliğine katılırlarsa da. Fakat, bütün, güzelse, o zaman parçalarının da güzel olması gerekir; zira, güzel bir şey; çirkin ·elemanlardan meydana gelemez, güzellik, bütün parçalarda da bulunmalıdır"42• Plotinos'un bu lojik çıkarımını şu şekilde tamamlayabiliriz: Mademki, güzel dediğimiz bir "bütün, güzel olmayan parçaların birleşmesinden de meydana gelebiliyor, o halde bu güzel olmayan parçalardan meydana gelmiş olan bütün, lojik olarak, güzel olamaz. Şimdi bu sözlerinde görüldüğü gibi, Plotinos, doğrndan doğruya Platon'un görüşü, daha doğrusu phytagorasçılı ğın etkisi altındaki Platon'un görüşü ile tartışmaya gırıyor ve bu görüşü çürütmeye çalışıyor. Phytagorasçılığın etkisinde yaşlılık devrindeki Platon için. güzel, orantı ve simetri demektir. Plotinos,duyulur Şeylerde, tabii varlıklarda orantının, simetrinin güzelliği sağlayamayacağını, yukardaki parçanın bildirdiği parça-bütün ilgi sitemellendirmesine dayanarak çürütmeye uğraşır. Ve yine görünüş dünyasının güzelliği ile simetri ·arasında kurulmuş olan bağ için şunları söyler: "Bundan başka güzel renklerin, tıpkı güneş ışığı gibi yalın olduklarına ve güzelliklerinin simetriye dayanamayacağına göre, onlar güzelliğin dışında kalırlar ... Yine aynı şekilde seslerde de yalın olanlar güzel olamayacaktır. Bununla beraber, çok defa güzel bir bütün teşkil eden sesler arasında her tek tek ses, kendi başına güzeldir. Bundan baş}.   O halde bütün bu söylenenlerden Şöyle zorunlu bir sonuç çıkıyor: Simetri, orantı, proportion güzelliği belirlemede yeter değildir. Bu, hem tabii alan için doğrudur, hem de ruh ve nous alanlan için doğrudur. Mademki, simetri, proportion güzelliği belirlemek için yetersizdir, öyle ise güzelliği açıklamak için yeni bir yola ve belirlemeye ihtiyaç vardır. Bu belirlemeyi, Plotinos, kendi sisteminin ilkelerinde bulur ve oradan geliştirir. Bu belirleme nedir ve güzelliği ne şekilde belirler? Bu soruya karşılık vermek için, yine tabiattan ve .tabiat güzelliğinden. hareket etmek lazımdır. "Böylece yine çıkış noktamıza dönüyoruz; ye ilkin maddi güzelliğin (duyulur güzellik) ne olduğunu belirlemek istiyoruz. Öyle güzel şeyler vardır ki, bunlar daha ilk bakışta algılanır; belli ölçüde ruh, bunları kavrar ve ifade eder; ruh onları tanımakla, kabul eder, bir deyimle onlara uyar. Buna karşılık, eğer ruhun bakışı çirkin ile karşılaşırsa, bakışını ondan çevirir, ondan kaçar, onu reddeder, zira,çirkin ile uyuşmaz, çirkin ona yabancıdır"45• Güzellik aşamalarının ilk basamağı olan tabii güzellikte, güzeli belirleyen, orantı ve simetrinin dışında, yeni bir faktör ile karşılaşıyoruz. Bu faktör, artık matematik olarak kavranan bir faktör değildir. Yukar ki cümle, bu faktörün ne olduğunu bize açık olarak, söylemiyor. Fakat, ilk belirlemiş olduğu şey, güzel (to kalan) ve çirkinin (aiskron) ayrılığıdır .Güzel ve çirkin, daha Platon'da karşılaştığımız iki temel estetik kavramıdır. Platon'da bu iki temel kavramı birbirinden ayıran kriterium, olgunluk çağında 'eros'; yaşlılık devrinde ise, simetri, orantı, harmonidir. Güzel, eros'un yöneldiği, çirkin ise, eros'un kendisinden kaçmış olduğu şeydir. Plotinos'un, pythagorasçı Platon'a çok sert bir şekilde tavır alan Plotinos'un 'kalon' ve 'aiskron' kavramlarını .ayırırken .kullandığı kriterium, olgunluk çağındaki Platon'u hatırlatır. $öyle ki: Burada da güzelliğin kriterium'u, formel-matematik bir kriterium olmayıp, üniversal-formel bir kriteriumdur. Güzel, diyor Plotinos, ruhun tanıdığı, ruha akraba olan şeydir;çirkin ise, ruha yabancı olan şeydir. Bu ruha akraba veya yabancıolma, bir material (içerik ile ilgili) kriteriurn, değil midir? Her ne kadar material bir kriterium olarak görünürse de, aslında formeldirve bunun neden dolayı formel olduğu birazdan kendiliğinden belirecektir.  "Nasıl oluyor da, bu duyulur dünyanın nesneleri ile yukarı dünya (ruh) arasında bir benzerlik olabiliyor? Burada bir benzerlik söz konusu olduğuna göre, acaba onlar herhangi bir şey gibi benzer olabilirler mi? Nasıl oluyor da yukarı ile aşağı olan, her ikisi de güzel olabiliyor?"48• Buna Plotinos şöyle cevap veriyor: "Biz şunu iddia ediyoruz: Ruh, hakiki varlıktır; bunun anlamı ise şudur: Dünyada özü gereğince ruh, daima yüksek bir yer tutar; buna göre de ruh, dünyada kendi, özüne akraba bir şey veya akrabalık izi görürse, ona bakmak ruhu sevindirir, sarsar. Onunla ilgi içine girer ve bununla da kendi asıl özünü ve ruha ·ait olan şeyi hatırlar" Şu halde ruh, kendi mahiyetini, özünü hatırlatan şeyleri kendine akraba olarak görür. Fakat, dikkat edilirse, bu da oldukça karanlık bir ifadedir. Bu ifadenin aydınlığa kavuşabilmesi. için ruhun asıl özünün,mahiyetinin ne olduğu sorusu sorulmalıdır. Çünkü, bunun asıl mahiyeti kavrandıktan sonradır ki, bu mahiyete katılan nesnelerin ne çeşitten nesneler olduğu belirlenebilir. Ruhun asıl mahiyeti, özüidea'dır. İdea, "Bir"in nous aractlığı ile ışıdığı form'dur. Ruh demek form demektir. Ruh böyle tanrısal bir form, bir idea olarak anlaşılınca, ruh ile akraba olan nesnelerin bu akrabalık bağlılıkları da kendiliğinden aydınlığa kavuşmuş olur. Zira, ruhun ilgi içine girdiği,kendi asıl mahiyetini hatırladığı nesneler, ruhun asıl mahiyetinden,form'dan idea'dan pay alan nesnelerdir. O halde burada, Platon'da olduğu gibi, idea ile aidola (görünüş, kopya) arasında bir pay alınan bir methexis bağı vardır. Fakat, dikkat edilirse, bu ilgi içinde Platon kadar Arist9teles de işe karışmış olur. Zira, idea, salt bir form'dur, bir morphe'dir. Nesneyi güzel kılan ve dolayısı ile onu, ona bakan ruh ile akraba kılan prensip, morphe'dir, şekildir, salt formdur. Güzelliğin . ölçüsü, belirleyicisi, o halde bu salt-form, morpheoluyor. Fakat, hemen şunu belirtelim ki, bu morphe, individüel bircysd bir ilke olmayıp, evreni yaratmış olan universal, tümel bir ilkedir. Bundan ötürü yukarıda Plotinos estetik'inin güzel anlayışının bir üniversal-forrnel prensibe dayandığını söyledik. Nesneleri güzelleş tiren, bu ilkedir, çünkü, ruh ile nesneler arasında benzerlik küran faktör budur.  O halde, nesneler dünyasında görünüşe ulaşan bu idea, ilkin renkler aracılığı ile bu emanation'u gerçekleştirir. "Rengin güzelliği, bir form sayesinde, maddede karanlığa, maddi olmayan ışığın varlığıile, düşünce ve şekil aracıyla hakim olma ile doğan yalın bir şeydir. Bundan ötürü ateş, yalın bir şey olarak öteki cisimlerden önce güzeldir; zira, diğer elemanlara göre o, idea'ya daha yakındır, mevki bakımından diğer elemanlar karşısında ateş en üstünüdür ve bütün · cisimler arasında en incesi olduğu gibi, maddi olmayan şeye en yakındı. Böylece renk, ateşe primer olarak katılır ve diğer cisimler ancak ateşten, renk aracıyla şekillenmeyi alırlar; bunun için ateş ışık verir ve parlar, sanki bir idea'ya aitmiş gibi. Fakat form tarafından hakim olunmamış bir şey ise, zayıf bir ışık alır ve artık o, güzel değildir, zira, renkler aracılığıyla olan şekillendirmeden pay almamıştır"54• Demek oluyor ki, duyulur dünya ile ruh dünyası arasında da bir aracı prensip ile karşılaşıyoruz. Bu aracı prensip, ateştir. Ateş, varlığın özü olan "Bir"e, ışık kaynağına, cisimler dünyasında en yakın olan elemandır, ,çünkü, ateş, en fazla ışıklı olan şeydir. Rengin ateşe bir primer kalite olarak katılması, ateş ile cisimler dünyası arasında bir bağ kurmuş oluyor. Buradan şu zorunlu sonuç çıkar ki, renkli nesneler renkten yoksun olanlara nazaran, ateşe daha yakın olmaları sebebi ile, daha güzel olacaklardır. Çünkü, Plotinos'un yukardaki sözlerinin bildirmiş olduğu gibi,renk karanlığa hakim olmanın ifadesidir. İdea, yani form, duyulur dünyaya, ateş ve renk aracılığıyla giriyor, karanlığa (maddeye) hakim oluyor ve duyulur dünyanın, cisimler dünyasının güzelliğini sağlıyor. Dünyayı, duyular, nesneler dünyasını güzelleştiren şey, o halde, idea'dır. Nesneler üzerinde idea'nın yansımasını gördüğümüz için, onları güzel buluruz.  Duyulur dünyanın güzelliği o halde üç kategori içinde kendini gösteriyor: a) Rengin güzelliği: renkte, karanlık dünya olarak madde,ışık aracı ile aşılmış bulunuyor. b) Formun güzelliği ki; burada formdan yoksun olan madde, form almaya zorlanmıştır. Bu formun ilkesi de, çoklukta birlik'tir. c) Üçüncü kategori de, ton (ses)güzelliğidir. Bu, Plotinos'a göre, nous'un doğrudan doğruya kendini ifade etmesidir. Ve Plotinos'a göre, eğer tonlar sayılarla ,idealbir ilgiyi gösteren sayılarla ölçülebilir ve buna göre de idea'ların ifadesi ise, bu tonlar güzel olabilir.   "O halde işe idea katılır: İdea, birçok parçaların birleştirilmesiyle bir birlik haline ·gelmesi gereken şeyleri düzenler, onları birbirleriyle münasebete getirir ve birbirleriyle birliğe dayanan bir uygunluğa götürür; zira, idea'nın kendisi de birlikli olduğuna ve birçok parçalardan meydana gelmiş olan bu şekil kazanmış şeyin mümkün olduğu kadar birlikli olması lazım geldiğine göre, o birlikli kılınır ve ancak, o zaman o şey güzelliğe sahip olabilir ve güzellik, bütüne olduğu gibi, parçalara da katılır" Duyulur dünyanın güzelliği idea'ya dayanır. Zira, ruh, cisimler dünyasına idea'ya göre form vermiştir. İdea, birlikli olduğuna göre, cisimler dünyasında da aynı birlik prensibi hakim olacaktır. Cisimler dünyasının güzelliği, görünüşte çoklukta birlik'e dayanır, aslında ise idea'ya, idea'nın sağladığı düzene dayanır. Güzellik, şekil veren idea'nın ifadesidir; bu ifadede de, ya çoklukta birlik veya 'yalınlı k' halinde görünür. Duyulur dünyanın güzelliği o halde üç kategori içinde kendini gösteriyor: a) Rengin güzelliği: renkte, karanlık dünya olarak madde,ışık aracı ile aşılmış bulunuyor. b) Formun güzelliği ki; burada formdan yoksun olan madde, form almaya zorlanmıştır. Bu formun ilkesi de, çoklukta birlik'tir. c) Üçüncü kategori de, ton (ses)güzelliğidir. Bu, Plotinos'a göre, nous'un doğrudan doğruya kendini ifade etmesidir. Ve Plotinos'a göre, eğer tonlar sayılarla ,idealbir ilgiyi gösteren sayılarla ölçülebilir ve buna göre de idea'ların ifadesi ise, bu tonlar güzel olabilir.
·
83 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.