GÖNLÜMDEKİ PUTU KIRAN İBRAHİM!"İBRAHİM
ibrâhîm içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm gönlümü put sanıp da kıran kim"
Artık kitap uygulaması olmaktan çıkmış flörtleşme uygulaması haline gelmiş; kahve, yemek fotoğraflarının gırla gittiği; anketleri cevaplamaktan perişan olduğumuz; çok az insanın kitap okuduğu; kitapların kimsenin çok da umrunda olmadığı bir kitap uygulamasında inceleme yazısı yazacağım için çok heyecanlıyım.
Takipçilerimden büyük bir çoğunun bu inceleme yazısını okumayacak olduğunu bilmek çok heyecan verici! :D jdhdhxxbd
Ama ben gerçekten üç beş okuyucu da olsa bu değerli şairi tanısın biraz yeşillensin istiyorum. Onun için bu inceleme yazısını kaleme alacağım. O zaman gerçekten kitap okumaya odaklanmış olan çok az okura merhaba deyip oyun başlasın diyorum! :D
Önce biraz Âsaf'ı tanıyalım. Kimdir bu çirkin ama başarılı şair! :)
Âsaf Hâlet Çelebi, 27 Aralık 1907’de İstanbul’da doğan ve 15 Ekim 1958’de yine İstanbul’da ölen bir Türk şairidir.
İlhamını Asya, tasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, eski Doğu medeniyet ve masallarından alan egzotik şiirleriyle tanınmış cumhuriyet devri şairidir. Türk şiirinde modern-gelenekçi anlayışın temsilcisi kabul edilir. Kendisinden sonra gelen nesli soyut şiir anlayışının Türk Edebiyatı’ndaki ilk tanımlarını yaparak etkilemiştir. Divan ve Fars edebiyatı ile ilgili inceleme ve çevirileri vardır. Türk sanat müziği konusunda derin bir bilgisi olan sanatçı resim, müzik ve bilimle ilgili makaleler de yayımlamıştır.
Âsaf Hâlet Çelebi’nin şiir kitapları He (1942), Lâmelif (1945) ve Om Mani Padme Hum (1953) adlarını taşır. Ayrıca Mevlâna, Molla Câmi, Eşrefoğlu Divanı, Naima, Ömer Hayyam, Divan Şiiri'nde İstanbul gibi araştırma-inceleme kitapları da bulunur. Şiirlerinde renk, ses, şekil gibi soyut kavramları kullanarak anlam derinliği yaratmaya çalışmıştır. Şiirsel düz yazı olarak adlandırabileceğimiz bir tarzda da kalem denemelerine girişmiştir.
Âsaf Hâlet Çelebi’nin şiirlerinden bir örnek daha vermek gerekirse:
MANSUR
renkler güneşten çıktılar
renkler güneşe girdiler
renkler güneşsiz öldüler
ne renk gerek bana
ne renksizlik
güneşler bir yerden çıktılar
güneşler bir yere girdiler
güneşler onsuz öldüler
ne aydınlık gerek bana
ne karanlık
şekiller bir yerden geldiler
şekiller bir yere gittiler
şekiller görünmez oldular
büyük köse vur
bütün sesler bir seste boğuldu
mansur mansuuur"
Evet, paylaşmış olduğum "Mansur" şiiri üzerinden şairin şiirlerinin biçemine yönelik şöyle birtakım çıkarımlarda bulunabiliriz.
1- Şiirde biçimden çok içerik ve anlam önemlidir. Şiirin bir form sorunu olduğunu savunur.
2- Vezin ve kafiye kullanmaz, hece sayılarından yararlanarak musiki dolu şiirler yazar.
3- Şiirlerinde gizemli, simgesel ve bireysel bir dil kullanır. Ruh, ölüm, masal, rüya, mit gibi temaları işler.
4- Genel olarak toplumcu değil bireyci temalar üzerinden şiirinin çatısını oluşturur.
Evet, genel hatlarıyla şairin hayatı, kimliği ve şiirinin yapısı bundan ibaret. Yalnız şunu belirtmekte fayda görüyorum; çok uzun zamandır şiirleriyle beni bu kadar derinden etkileyen bir şair olmamıştı. Az sözle çok fazla anlama gelen bir şiir yapısı kurması, kelimeleri çevreleyen katmanlı derin kurgu gücü, şairi harika bir edebi sofranın, aşı lezzetli aşçısı konumuna yükseltiyor.
Bu şairi tanıyın, tanıtın. Çok şey kazanacak, hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz.
Dilerim kimse "gönlünüzü put sanıp kırmasın elindeki baltayla!"
Bir kurtarıcıya bir İbrahim'e hiç ihtiyaç duymamanız dileğimle...