Gönderi

·
Not rated
Kitap karsinizdaki kisi sizinle konusuyor gibi adeta.Kesinlikle akademik bir dili yok akici, sizi bazen karsidaki kisi azarliyor bazen motive veriyor gibi.Ben faydali buldum bos bir kisisel gelisim kitabi oldugunu sanmiyorum cogu bolumde zaten yazar sizin kendi hayatinizi sorgulamaya itiyor.Elinde bir hayat var bunu en iyi sekilde nasil degerlendirebilirsin nasil degistirebilirsin en iyiye dusun diyor.Bunlar da kitaptan altini cizdigim birkac yer. -Mesele insanlar değil de, hayatın ta kendisiyse… İşte o zaman hem alacaklı, hem vereceklisindir. Bu yaşına kadar birtakım şeyler sundu bu hayat sana. Belki mükemmel bir aile, belki iyi okullar, belki gerçek dostlar, belki maddi rahatlık… Hadi hadi, vardır mutlaka bir şeyler. Peki bundan sonra? Bundan sonra bilmeni istiyorum ki senin bu hayatla görülecek bir hesabın var. Senin gidecek yolların, gezecek şehirlerin, okuyacak kitapların, izleyecek filmlerin, batıracak güneşlerin, sevecek insanların var. Senin daha uzun kış gecelerin, çiçekli bahar günlerin var. Senin bu hayattan alacağın var. Bir sır vereyim mi sana? Bu hayatla hesabını görmenin tek yolu, onu yaşamaktır. Yaşa sana verilen hayatı. Yaşa, içinde olduğun şartlan… En kötü hayat, hiç yaşanmamış olmaktan iyidir, inan. Kimi zaman kanatların açılır, uçarak gidersin; kimi zaman adım atmaya halin kalmaz. Olsun, hayat bu… Senin de açık yaraların olsun, izi kalsın. Senin de gemilerin alabora olsun, sen de düş aynı yerden dizinin üstüne. Ben, hayata kefilim. -Bir şeyi kaybetmek… İşte buna üzülme. Canı olmayan, ruhu olmayan hiçbir şeye üzülme. -Kaybettiğin ne ise, aynısını arama artık. Aktı gitti nehir. Sana kaybedecek yeni bir şey lazım. -Icindeki cocugu bogma. -Bazi insalara hayatinda daha fazla yer vermemelisin.Sifonu cekmeyi ogren. -Kiskanclik bir nevi kendine olan guvensizlikten olan birseydir -Insanlari etiketlemeyi birak ve seni etiketeyen insanlarin senin hakkindaki yorumlarini ciddiye alma. -Zamanını çalan insanları mutlaka başka bir ölü zamana sıkıştır, örneğin yemek yerken konuş onlarla, zamandan tasarruf et.’ önce sen ve senin zamanın! -18 den buyuksen uyku icin 7 saat hatta 6 saat iyi. -Sen çocuk ruhu katilisin. Senden daha kötü bir aile olamazdı zaten. Çünkü sen çocuk eğitmeyi sadece “Halıya sıçmasın, açlıktan ölmesin, sorun çıkartmasın yeter” diye düşünüyorsun. Ruh sağlığı, kişisel gelişimi, bir sanatı benimsemesi, müzik aleti çalması, istediği kariyeri yapması senin için çocuk gelişimine dahil değil. -Kendine karşılıksız sevgiler bul. İstersen huzurevlerinde gönüllü çalış (ki benim için üç ay bile harika gelmişti), istersen sokaktan hayvan sahiplen, istersen kimsesiz çocuklar ile uğraş ama emin ol birilerine öylesine ve karşılık beklemeden haftada bir iki saat bile versen, karşılığı tebessüm ve huzur olacak. Hasar tespit yap ve tüm kırılanları at. Artık üzülmenin ve kayıplar için ah vah etmenin sana bir faydası yok. Ne yapalım yok işte. O yok, gitti. O senin eski şartların yok. Evet, keşke hayatta da bilgisayardaki gibi kaydetmek ve sonra geri yüklemek olsaydı ama yok! Ve son adım, son önerim, son diyeceğim. Son, çünkü ne dersem diyeyim sen zamanla alışacaksın kırılıp incinmeye. Ve yıkıldıkça, düştükçe ayağa kalkmayı öğreneceksin. Bir kez daha düşmeni bekleyecekler. Düşeceksin ve daha kötü günler de olacak. Ama kalk. Kendinden uzağa git. Olmamış gibi, ölmemiş gibi… Daha ölmedin ya, hâlâ bir umut var. Yürümeye başla. Sil gözyaşını ve yürümeye başla. Daha çok ağlarız ama çok da güleriz. Daha yolda neler bekliyor bir bilsen. 70 yıl, 7 dakika olduğunda bunların hiçbirinin anlamı kalmayacak. -Yalayacağın şeyi tükürme. Özür dilerim, böyle söylemek hoş değil ama, öyle:) “Bir daha asla…” deme, “Ben asla…” deme, “Eğer yaparsam şerefsizim…” deme. Sonra çok acınası oluyorsun. -Genel kültür. Bak en çok çaba isteyen bu. Bunu hep güncel tutman lazım. Hiç sönmemesi gereken bir ateşi beslemek gibi düşün bunu. -Çok fazla kalabalık, çok fazla muhabbet yorar seni. Merkezindeyken eğlenirsin ama sonrası var. Her söz birikir ruhunda, kulağında, içinde bir yerlerde. Ve sonra eve gelirsin. Atarsın gündelik kıyafetlerini, çıkartırsın çorapları. Giyersin evdeki rahatlıkları. Akar gider üzerinden bir şeyler. Hele bir duş alırsan, işte sokak yıkanır gider o zaman su ile. İşte bu yalnızlık güzeldir. Yaşanılmışlık üzerine yalnızlık yani. Korkma, hayatın bazı kısımları böyle geçecek. Asıl konu, sen -Çeşitlilik şart. Ne hep antepfıstığı, ne hep beyaz leblebi. 250 gram hepsinden katacaksın hayatına. Benim önerim 250 gram yalnızlık, 250 gram aile, 250 gram sosyal hayat, 250 gram da kişisel gelişim. Al sana mükemmel denge. -Peki, zor seçimlerde ne yapılmalı? öncelikle kişisel SWOT analizini yapmalısın. Ama dürüstçe. Tüm seçimlerde bu dört soruya cevap bulmalıyız. SWOT, yani: • Strengths (Güçlü yönler) nedir? • Weaknesses (Zayıf yönler) nedir? • Opportunities (Fırsatlar) nedir? • Threats (Tehditler) nedir? -Yine de her ne olursa olsun, daha önce bir insanın seni üzmüş olması, başka insanların da seni üzeceği anlamına gelmez. Kendini dünyadan soyutlamak hiçbir işe yaramayacak. Tamam, insanlara sonuna kadar güvenme ama en azından kontrollü şekilde yaklaş hem insanlara, hem hayata. Aynı şekilde kendini de affetmeyi öğrenmen lazım. Çünkü bu kısacık ömrün boyunca bütün hatalarına sadece sen tanık olacaksın. Ve kendini affedemediğin her konu senin yeni bir adım atmanı engellemeye devam edecek. -Israrcı olmak denge ister, kontrol ister, güçlü irade ister. O sana ilk teklifte hayır dediyse, kendini geliştirip, hatalarını anlayıp, geri dönmen demektir. Israr edersin ama sadece bir kez. Tek jokerdir ısrar. İnsanlara karşı ısrarcı olacak isen, sebebin olmalı. Bir şeyler değişmeli. Yeni bir şey sunmalısın. Sadece onların değişmesini bekleme. -Tarih boyunca çok önemli isimler geldi geçti. Hepsi kendi dönemleri içinde en etkili zamanlarını yaşadılar ve nihayetinde hepsi göçüp gittiler. Senin hikâyen de sen hayatta olduğun kadar ilerleyecek, devam edecek. Bu hayatı kaygılarla, çözülmez sandığın sorunlarla, içinden çıkılmaz sandığın dipsiz kuyularla harcama. Kendi hikâyeni yaz. Unutma ki kaygı uçucu bir şeydir. Sen onu serbest bırakmayı bildiğin sürece izi kalmaz. -Bir de verecekli olduğun bir kısım var. îşte burası, üretmek. Bir şey üret; bir hizmet, bir fikir, bir gerçeklik, bir güzellik… Bir şey ver hayata, bir şey sun. Çam sakızı çoban armağanı, bir ürün koy ortaya. Ürün koyamıyorsan, kendini sun. Yağmurda ıslanmış olduklarında da sev sokak köpeklerini. Bir gün “Nasılsın?” diye sor her sabah simit aldığın ağabeye. Karış hayata, dahil ol insanlara. İşte o zaman bu hayata biraz sevgi, biraz insanlık sunmuş olursun.
Zafer Sızlanarak Kazanılmaz
Zafer Sızlanarak KazanılmazHaluk Tatar · Destek Yayınları · 20192,659 okunma
·
215 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.