Çıktığı gün heyecanla aldığım yeni kitabım.Hikaye 2030 yılında başlıyor. Dünyamızın alternatif geleceğinde hayali bir ülkede geçiyor. Ülkenin ismi Antero, dünyanın en güçlüsü. Burayı Vithronlar diye faşist bir tarikat yönetiyor. Hepsi kadın düşmanı, homofobik, emperyalist, kapitalist.
Bu tarikata karşı duran genç bir kadın var, adı Mila.
Mila, homofobikler hariç herkesin bayılacağı tipte bir antikahraman. Samimi, açık sözlü, radikal feminist. İlk sayfayı okumaya başladığımda sanki karşıma oturdu, yaşadıklarını anlatmaya başladı. Kelle avcılarının başı. Bir yanda hackerlar-suçlu avcıları ile yeni hayatı var, öbür yanda geçmişte öldürülmüş annesi. Her şey normal gidiyorken arkadaşlarıyla birlikte kendini bir maceranın içinde buluyor, ne yapıp edip ölmüş annesini hayata döndürecek buluşun peşine düşüyor. Peşine düştüğü buluş akıllara zarar zaten. Sürekli tedirgin oluyor. Bu sırada bir kadına aşık, sevgilisinin dahil olduğu olaylar oluyor. Eski erkek arkadaşı ile bağına da gıpta ettim.
Mila kime aşık? Annesini hayata döndürecek mi? Buralar spoiler olduğu için detay yok. Önceki roman Kadınların Öldüğü Yer’i okuduğum için şunu diyebilirim, romanın kurgusu başından sonuna kadar karmalara dayanıyor. Etme bulma dünyası. Hiçbir kötülük kimsenin yanına kar kalmıyor. Sırlar açığa çıkıyor, kötüler cazalandırılıyor. En çok bunu sevdim.
Gelecekteki Geçmiş, yazarın kendine has üslubuyla en aksiyonlu bilimkurgu romanı olmuş. Erkek yazarlara taş çıkartır. O kadar heyecanlı ki elime aldığımda bitti. Finali büyük sürpriz oldu. Yazardan daha uzun bir yeni roman beklerken 278 sayfa ile bir anda bitmesi çok üzdü. Homofobik değilseniz, siber-punk edebiyatı seviyorsanız ve rahat okunan bilimkurguları seviyorsanız şiddetle tavsiye ediyorum. Zihin transferi konusuyla kesinlikle dünya standartlarında.