Tarih mi kaderi belirler, kaderler mi tarih yazar?
Merhaba 1K okurları! Spoiler olabilir!
"Nereden nereye" tam da bu kitap için söylenecek başlık. 
Ömer Hayyam sevdası beni 
Semerkant ' a götürdü. Bu serüvende kimler vardı kimler. Şiirlerinin gizemine kapıldığım, bilinmezlerin kilit kapısı Hayyam beni 
Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah ' la tanıştırdı. Hasan Sabah merakımla bir de 
Haşhaşiler eklendi okuma listeme. Onu daha iyi anlamak, eğlemlerine daha yakından şahit olmak adına okuyacaklarıma eklediğim bir diğer kitap da 
Fedailerin Kalesi Alamut .
Bir diğer merakım büyük alimin varlığına saygı duyan 
Nizamülmülk oldu. Çok düşündüm, acaba Hayyam mı Nizam'ın kaderini yazdı? Semerkant mı kaderler ağını örüyordu? Tılsımlı şehirin fırtınalı kaderinde büyük tarih yazılıydı, imzası sivri zekalarla atılan.
İki ayrı kitabı bir baskıda okumuş hissi var şuan. "Hayyam devri" , "Rübaiyat kaderi".
İlk bölüm masallar diyarına tarihi yolculuk yapmışım gibi soluğumu tutarak okudum. Her ne kadar gerçekler kurgulanarak anlatılmışsa da bir değil, bin hayat sığdırmış yazar sayfaların arasına. Zaten tarih de kurgudan ibaret değil midir? Her Sultan kendi tarihini yazmış. Her Şah kendi ülkesinin tarihinde altın harflerle kazılmış. Hileli oyunlar, haremlerde dönen tehlikeler, savaşın mübah tarafları, oluk-oluk akan kanlar. Büyük bir devleti ayakta tutan "ATA" kendi eliyle zehirlenmiş diyebilir miyiz? Güvendiyi, makam emanet ettiyi arkadaşının hilesiyle sarsılmaz kudretine gölge düşürüldü. Zaten en güvendiklerimiz en derin yaraları açmıyor mu..
Hasan Sabah'a olan sadakatine hayran kalmamak mümkün değil sırr dolu Hayyam'ın.
Ne yanına varacak kadar bağışlamış, ne ölümüne gönlü razı olacak kadar küs kalabilmiş. Merak ediyorum da, acaba Hayyam hiç pişmanlık yaşadı mı? Keşke..dedi mi? Onun gibi bir alim bir tarih devirecek kararı almış olmanın üzüntüsün yaşadı mı?
Biraz da Ömer Hayyam'ın bana bu kitapta bıraktığı etkiye değinmek istiyorum.
Tam bir teslimiyyet adamıydı Hayyam. Kendi dünyasında yaşayan, sevdiği kadından ve ilminden başka hiç bir şeyi gözü görmeyen alim. Yazdığı şiirleri bile özgürce dinlendirilmeden tenhasında saklamış yazar. Bütün gözlerden sakındığı o satırlar onun gönlündeki kaderi mi yaşadı acaba? Derin sulara gömülmek.. Saray şairi olamazdı, çünkü özgürlük aşığıydı. "Hür doğdum, hür yaşarım" tam bir Hayyam şuarı olmalıydı. Çok isterdim sırrına vakıf olmayı. Ona gizemindeki mâna alemini sormayı..
Gelelim kitabın ikinci bölümüne. İşte tam da bu bölümde deflarca "Ben aynı kitaba mı devam ediyorum acaba?" dedim. Tarihi eser mi okudum, biografi mi okudum, siyasi kurgu mu? Yani neye uğradığımı, kiminle muhatap olduğumu anladım desem, yalan olur.
Rübaiyat arayışına çıkan yarı Fransız seyyahın anıları kitabında seyr-i alem yaşadım. Aşkını, devrimci arkadaşlarını, İran siyasetini ve Titanik yolculuğunu anlatmış sadece. Yüzyılları deviren el yazması Rübaiyat okyanus diplerine kendini teslim etmiş. Aman, gönderilmiş mi demeliydim? Kader, nasip diyelim, bir de buradan günaha girmeyelim:)
İkinci bölümde sevdiğim ve bana yeni bilgi katan tek sevdiğim 
Cemaleddin Afgani oldu. Hakkında araştırma yaptım ve tarihin daha bir kahramanına şahit oldum.
Tarih seviyor muyum, sevmiyor muyum, daha karar veremedim. Bildiğim tek şey var, o da tarihçi olmadığım. Onun için de incelememde suçu lisan ettiysem affola.
Keyifli okumalarınız olsun.
··
1,786 views
İsmet Özel, "Kitaplar insanı kitaplara götürür." diyor ya sizinki de o misal olmuş. Bir merak ile birçok kitap okuyacaksınız ne güzel, edebiyatın gizemi galiba biraz da merak duymakta.
Bizde resmi tarih yazıcılığı Osmanlı'nın son dönemlerinde başladığı için aslında tarihimizle ilgili birçok bilgiyi başka kaynaklardan ögreniyoruz. Bunun da ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış emin olamıyoruz.
Üçünün aynı dönemde yaşamadığına dair bilgiler daha yaygın bir kanı aslında.Ayrıca Hayyam rubaileri de bir çok çelişki ile dolu. Hayyam'a isnad edilen 80 bin ile 200 bin arasında rubai olduğu düşünülmekte. Rubailerdeki tezatlıkları görünce hangi Hayyam? diye soruyoruz elbette. Materyalist ve Tanrıtanımaz Hayyam mı, yoksa Sufi Hayyam mı? Hayyam'a ait orijinal el yazması olmadığı sürece herkes Hayyam'ı istediği tarafa çekecek muhtemelen. Hayyam ile ilgili bildiğimiz tek gerçek ise XI. yüzyılda yaşamış şair, matematikçi, astronom ve filozof olması. Rubailerin gerçekliği ile ilgili de Sadık Hidayet'in Hayyam Teraneleri kitabı okunabilir.
Aslanların tarihini avcılar yazdığı için Hasan Sabbah ile ilgili gerçekleri de bilemiyoruz. Bize anlatılan esrarkeş bir terörist olduğu ama adına yazılan seyduna türkülerini dinlediğimizde çok ayrı bir adam karşımıza çıkıyor.
Kitap ile ilgili eleştirilerinize de katılıyorum. İkinci kısım çok hızlı geçilmiş ve o ilk bölümdeki tarihi havayı bozmuş. Cemaleddin Afgani'yi de incelemeniz sayesinde duydum ben de. Mutlaka araştıracağım. İncelemeniz kitaba olumlu bir katkı sunmuş. Elinize sağlık.😊
O kadar güzel yorumlamışsınız ki, şimdi ben cevap olarak ne yazsam gölgede kalır.
Bir değil, bir çok yazarın gözünden bakmak istiyorum o devre. Madam Hayyam herkesin kendi yorumuna bırakılıyor, ben Sufi Hayyam'ı tercih ederim☺️
Hasan Sabah'a gelince. Haşhaşi ismine açıklama var kitabın başlık bölümünde. Aslında ismini başka bir anlamdan aldığı, sonradan Esrar anlamına evrildiği açıklaması var. Ki ben yiğit bir savaşçının, Moğollar'ın kül edeceği güne kadar koruyup sakladığı, sahip çıktığı kütüphaneye rağmen onun hakkında olumsuz düşünceler beni üzmedi değil. Ve her ne kadar da fedaileriyle meşhurlaşmış olsa da seyit neslinden gelen ve amacı, amalı iman olan biri daha detaylı araştırılmaya değer zannımca.
Cemaleddin Afgani ' ye gelirsek, Rübaiyatın araştırılmasında, bulunmasında, korunmasında önemli rölü olmuş. Kendisi de sürgünde olan seyitlerdendir.
Katgılarınızdan dolayı teşekkür ederim ☺️
Kesinlikle bu kitaplar beraber okunmalı katılıyorum ben Puslu kıtalar atlası ile başlamıştım sonrası da Semerkant ve Alamut kalesi, muhteşem kitaplar 🌸 iyi okumalar ☺️
Teşekkür ederim☺️
Puslu kıtalar adası'nı kaçırmışım. Onu da okurum inşaAllah🌼
Size de keyifli okumalar💙
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.