Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Aklımızla Dalga Geçiyoruz
Aslında insanlar en büyük nazlarını birbirlerine değil, Yaratıcıya yaparlar. Öyle ya sormadan yaratmış, zor bir dünyanın içine bırakmıştır. Bu yüzden en çekilmez yanlarını O'na gösterir, en büyük isyanlarını O'na yaparlar. Çünkü dile getirmekten ne kadar kaçınırsak kaçınalım. Hepimiz bir faniliğin içinde olduğumuzun farkındayız. Ne kadar göz ardı edersek edelim, illaki bir cenaze haberi duyuyoruz. Beş gün sonra terhis olacakken şehit olan asker, iki gün sonra düğün yapacakken nişanlısını tarafından öldürülen damat adayı, üniversite sınavı heyecanı ile dopdolu iken sınavdan bir gün önce babasını kaybeden genç... Böyle planlamamışlardı herhalde. Hayatlarının tam da önemli bir virajında ölümü düşünmüşler midir? Ya da acaba en son ne zaman düşünmüşlerdir? İçine hapsolduğumuz bu gerçekten korktuğumuz için hesap vermekten de korkuyoruz. Daha güçlü bir otoritenin bizi inceden inceye hesaba çekmesi fikri bile adaletsizlik gibi geliyor. Ve sonuç olarak en büyük isyanı ve aslında beraberinde en büyük haksızlığı da hak aramak adına Hakk'a yapıyoruz. Oysa nazımızı, isyanımızı bile O'na olan mecburiyetimizi idrak ettiğimizden yapmıyor muyuz? Reddiyemiz bile derin bir kabullenişin ürünü… Hal böyle ise, ve gerçekten ben bilmek istiyorsam neden yaratıldım, neden ölüyorum, ne doğru, neden doğru, ne yanlış, günah ne, din ne?? Gerçekten bilmek istiyorsam aramalıyım. Oysa bizler imanı ucuz görüyoruz. Hidayeti basite alıyoruz. İş, eş, başarı herşey bir bedel isterken bu dünyada, imanın gökten bir elma gibi başımıza düşmesini bekliyoruz. Bakıyoruz düşmüyor. O zaman da reddediyoruz. Başka sistemler, çeşitli “izm”ler buluyoruz kendimize. Limitli akılların ürettiği ideolojileri, insanların üretmediği bir sistem olan İslam’a tercih ediyoruz. Sebeplerimizi de kendimizi üretip “ çağa uymuyor, siyasetten besleniyor, kadını eve kapatıyor” gibi derinine hiç uğramadığımız, yüzeyinden bakıp çıktığımız bir sistemi, bir anlayışı, bir dini üstelik de inandığımızı söylediğimiz halde karalıyoruz. Kadın - erkek arasındaki ilişkiler, toplumsal sorunların çözümü, kadının toplumdaki yeri, erkeğin toplumdaki yeri, bireyinlerin kendi psikolojisi, toplumu bir arada tutan yapılar…. Tüm bunlar kemiklere, etleri ve kasları giydirip üstünü de deri ile kaplamaktan, beş dakika oksijenden ayrı kalamayacak şekilde ayarlamaktan, kullanılabilecek düzeyde oksijeni de tek bir gezegende var etmekten, doğadaki her canlıyı birbiri ile bağlı yaratmaktan daha zor olmasa gerek. Eğer Yaratıcı bunları yapabiliyorsa insan ve toplum ilişkilerinin en iyi şekilde düzenlenmesini sağlayan sistemi bulamaz mı ya da daha doğru bir ifade ile yaratamaz mı? Yaratıcı, hak dinler, batıl dinler, günahlar, sevaplar birer dedikodu malzemesi, birer espri konusu olmanın ötesine geçmeli artık. Hakikat bu dünyadaki en kıymetli şey değil mi? Neden yüzünü göstersin ki kendisini merak etmeyen kimseye, bedel ödemeye talip olmayan kişiye, kendisi için en ufak fedakarlıktan kaçınan insana? (28 Ağustos 2017) --Süheyla
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.