Gönderi

Ama "sahip olmak" ile "olmak" arasındaki farkı, Batı ve Doğu düşüncesi arasındaki başkalıkla özdeşleştirmek yanlış olur. Bu fark daha çok, odak noktası "insan" olan toplumlar ile temel amacı "maddeler" olan toplumlar arasındaki farklılıkla benzeşir. Sahip olmak eğilimi, yaşamlarının ana konuları; para kazanma hırsı, şöhret ve yönetim gücüne erişmek olan Batı toplumlarına özgüdür. Batı dillerinde son yüzyıllarda görülen eylem sözcüklerinin azalıp isim sözcüklerinin artması eğilimi, dilde bile, "olmak"tan "sahip olmaya" doğru bir gidişin habercisidir. İsim sözcüğü deyince, bir şeyi tamı tamına tanımlayan bir sözcük gelir akla. Bazı şeylere, örneğin bir masaya, bir eve, bir kitaba ve bir otomobile sahip olduğumu söyleyebilirim. Bir eylemi, bir süreci tanımlamakta ise, eylem sözcükleri ya da başka bir deyişle fiiller kullanılır. "Seviyorum, istiyorum, nefret ediyorum" gibi. Ama son zamanlarda eylem bildiren sözcükler, sahip olmak kavramları ile ifade ediliyor. Böyle bir durumda da, isimler fiillerin yerinde kullanılıyor. Eylemleri, sahip olmak tandanslı (eğilimli) isimlerle birlikte kullanmak, dili mahvetmek demektir. Çünkü süreçlere ve eylemlere sahip olmak mümkün değildir, onlar yalnızca yaşanırlar. Du Marais 1769' da yayımlanan "Les Veritables Principes de La Grammaire (Gramerin Belli Başlı İlkeleri)" adlı kitabında, konuyu çok iyi değerlendiriyor: "'Benim bir saatim var' örneğindeki 'benim var' deyişi doğru anlamda kullanılmıştır. Ama 'benim bir fikrim var' sözündeki 'benim var' deyişi, yaklaşık anlamdadır ve üzeri örtülü bir ifade taşımaktadır. 'Benim bir fikrim var' demek, 'bir şey düşünüyorum, bir şeyler tasarlıyorum' anlamına gelir. Buna benzer biçimde: 'Bir isteğim var' demekle, 'istiyorum' anlamı yaratılır."
Say Yayınları 7. Baskı ⸻ PDF
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.