Gönderi

440 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
spoiler uyarısı.
Serinin son kitabı iki bölümden oluşuyor: birincisi Mathieu'nun hikayesini tamamlayan kısım, ikincisi savaş tutsaklarının üzerinden Yıkılış'ın felsefesinin bize daha net, daha somut olarak aktarıldığı kısım. Akıl Çağı'nda bir "hiç" olan, özgürlüğünü kaybetmemek isterken kendi varoluşunu gerçekleştiremeyen Mathieu; Yıkılış'ta yeryüzüne kendinden bir iz bırakabilen Mathieu'ya dönüşür. Cephede savaşma ve cephede ölme kararlarını vererek yapar bunu: askerlere her ateş ettiğinde şimdiye kadar vermeye cesaret edemediği diğer kararları düşünerek. Artık varlığı bir anlam kazanmıştır çünkü o seçim yapmıştır, seçim yapmıştır ve sonuçlarına katlanmaktadır. Bu Mathieu'ya, ömrünün son anlarında bile olsa, tarifsiz bir mutluluk ve rahatlama verir. Bir bulanıklık, belirsizlik olarak değil; Mathieu'nun kendisi olarak ölecektir çünkü. Ve sahne değişir: Mathieu'nun hikayesi sona etmiştir, 20 bin kişiyle birlikte savaş tutsağı olan Brunet'e bakmaktayızdır artık. Sartre burada tutsaklardan biri olan Schneider'ın ağzından yıkılışla neyi kast ettiğini anlatır. Büyük ideolojilerin, savaşların, devlet adamlarının altında ezilmiş; kendi kararlarının hiçbir anlamı kalmamış, varoluşları savaşla engellenmiş insanlardır yıkılışa gidenler. Özgürlük Yolları benim gözümde hayranlık uyandırıcı bir seriydi, katmanlı oluşu belirli yıllarda tekrar ve tekrar okuma ve yeni anlamlar çıkarma isteği uyandırdı içimde. Hissettirdikleri tarif edilemez. Karakterlerin hiçbiri yüzeysel değildi, hepsi özenle tasarlanmış, kurgulanmıştı. Betimlemelerine, üslubuna, olayları kitaptan kitaba farklı biçimlerde anlatmasına; hepsine, hepsine bayıldım. Sartre'ın her kitapta yazma biçimini değiştirmesi; birinde düzenli bölümlerle, diğerinde kaos içinde cümlelerle, sonuncusunda keskin bir ikiye bölünmüşlükle anlatması bile bir şeyler düşündürüyor insana. İlk kitap, adı üzerinde bir Akıl Çağı'nı anlatıyor, her şey düzenli, alınan-alınmayan kararlar düzenli. Fakat Yaşanmayan Zaman'da savaşın her şeyi, her şeyi dağıttığını, kaosa sürüklediğini görüyoruz. Cümleler de, karakterler de oradan oraya savrulmaya, dönmeye başlıyorlar savaşın etkisiyle. Yıkılış ise insanın benliğinin bölünüşü gibi ikiye ayrılmış. Bir yanda varoluşunu gerçekleştirmeye, kendilerini bulmaya çalışan insanlık- diğer tarafta verecekleri kararların ve ideallerinin hiçbir anlamı kalmamış, savaşın altında ezilen insanlık. Savaştığı için de, savaşmadığı için de, yendiği için de, yenildiği için de suçlu insanlık. Yıkılış'a giden insanlık. °°Ufak bir not... Daniel ve Philippe'in birbirlerini bulması beni oldukça heyecanlandırmıştı. Birlikte ne yapabileceklerini merak ediyordum, biraz daha okumak ve ikisinin de birbirleriyle kozlarını paylaştığında düşüncelerinin nasıl değişeceğini görmek isterdim. Daniel, çok farklı bir karakterdi gerçekten. Belki de yeterince anlayamadığım bir karakter... Akılda kalıcı bir karakter. Okuyun, okutturun. Bütün spoiler'lara rağmen incelemenin burasına kadar geldiyseniz, zaten kitabı okumuşsunuzdur gerçi... Öyleyse okutturun, okutturun.
Yıkılış
YıkılışJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 2019904 okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.