Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bütün "Birlik" üyeleri seferber olup gündemi yakından takip ederek, duruma göre hareket etmekte idi. Kerkük'te olan bitenleri, kurduğumuz haberleşme sistemi sayesinde Türk basınına aksettirip gerektiğinde Cumhurbaşkanına, Başbakana ve Dışişleri Bakanlığına "Irak Türkleri Yüksek Tahsil Gençliği" adına telgraflar çekerek duruma müdahale etmeleri için müracaatta bulunurduk. O sıralarda (1953-1961) benim özel bir basın kuruluşu olan Türk Haber Ajansı'nda çalışmamın da bunda büyük katkısı olmuştur. Ayrıca Milli Türk Talebe Birliği ile çok yakın temas halinde idik. Kerkük'te Salah Terzi'nin Kürtler tarafından öldürülmesi olayı üzerine İstanbul'da aynı günde biri Beyazıt Meydanında diğeri de Taksim Meydanında olmak üzere iki büyük protesto mitingi yapılmıştı (19 Mart 1961). 14 Temmuz 1959 tarihinde komünistler ve şovenist Kürtlere tarafından Kerkük'te Türklere karşı yapılan ve 3 gün 3 gece devam eden, dünyanı en vahşi ve hunhar katliamı ile ilgili haber ve fotoğraflar, "Birlik" kanalı ile temin edilerek Türk basınında yayımlanmış ve Türk kamuoyu galeyana gelmişti. Meydana gelen büyük infial üzerine o devrin hükümeti, Kerkük Katliamı ile ilgili her türlü fotoğraf ve malzemenin Türkiye'ye sokulmasını ve basında yayınlanmasını yasaklamıştıBu yasak 27 Mayıs 1960 ihtilalından sonra kaldırılınca katliamda şehit edilen ve sokaklarda sürüklenen Türklere ait fotoğraflar Türk basınında yayınlanmıştır. O dönemdeki hükümette Sağlık Bakanlığı yapan merhum Dr. Lütfü Kırdar'ın bana bizzat anlattığına göre Menderes Hükümeti katliam dolayısı ile Irak Cumhurbaşkanı General Kasım'a büyük baskı yaparak katliamı alenen takbih etmesini sağlamıştı. Nitekim General Kasım, biri Mar-Yusuf Kilisesinde diğeri de basın toplantısında olmak üzere iki defa menfur katliamı şiddetle kınamıştı. O dönem Türk gazeteleri bütün bu olayları manşetten okurlarına duyurmuştur. Türk Haber Ajansının katliamla ilgili bu haberi aynı yıl Türk Gazeteciler Cemiyetinin birincilik ödülünü kazanmıştı. Burada o dönemdeki Türk hükümeti ile Ankara Radyosu'nun iki ayıbını zikretmeden geçemeyeceğim. Birincisi; katliam vuku bulduktan sonra Türk Hükümeti uzun müddet suskun kalmış ve yetkililerden bu hususta her hangi bir beyanat sadır olmamıştır. Bu yetmiyormuş gibi, olayı müteakip sıcağı sıcağına Irak'tan Türkiye'ye gelen Abdulhalik Beyatlı adında bir Türk gencinin Cağaloğlu'ndaki Halkevinde katliam hakkında bir basın toplantısı yapmak istemesi, sivil polislerin de buna mani olmasıdır. Bunun üzerine adı geçen genç, benim çalıştığım Türk Haber Ajansına gelerek katliamı anlatmıştı. Bu beyanat ertesi gün birçok gazetede manşetten yayımlandı, ayrıca Halkevindeki basın toplantısının da polisçe engellendiği de yazıldı. Böylece Türk kamuoyu olayın mahiyetini canlı bir kişinin ağzından duymuş oldu. İkincisi katliamla ilgili haberler dünyaya o zamanlarda Irak'a karşı aleyhte bir siyaset izleyen Mısır'da Kahire Radyosu ile İsrail Radyosu tarafından detaylı şekilde duyulurken, Ankara Radyosu büyük bir gaf yaptı ve Batılı haber ajansından alındığı anlaşılan bir haberi aynen vermek suretiyle herkesi şaşırttı. Bu habere göre Kerkük'te bazı karışıklıklar olmuş, ancak oradaki Irak Petrol Şiçalışan İngilizlerin can ve mal güvenli ğine her hangi bir zarar gelmediği bildirilmişti. Ankara Radyosunun Kerkük'te dinlenen bu haberi Irak Türklerini adeta kahretmiştir. Dünya radyoları olay hakkında ne söylüyor, ümitle dinledikleri anavatanın radyosu ne diyor diye hayal kırıklığına uğramışlardı. "Birlik"in başka önemli bir faaliyeti de Türk Hükü metine, Irak Türklerinin istekleri hakkında bir muhtıra sunması olmuştur. 1958 yılı Nisan ayında benim de katıldığım 3 kişilik bir heyet tarafından Başbakan Adnan Menderes'in Ankara dışında olduğu için Başbakanlık özel kalemine tevdi edilen muhtirada, Irak Türklerinin dilekleri özetle şu şekilde dile getirilmekte idi: "Biz Türkiye'de öğrenim gören Kerküklü gençler Irak Türklerinin dert ve dileklerine T.C Hükümetinin dikkatini çekmek ve acil tedbir alınmasını istiyoruz. Irak Türklerine yapılan baskıların başlıcaları şunlardır: Araplaştırma politikası, kültür alanında çeşitli baskılar, Türk eserlerinin yok edilmesi, ekonomik baskılar ve Kürt tehlikesi." Dilekler ise şunlardır: Türk Hükümetinin Kerkük'te bir Türk konsolosluğu açması, Kerkük'te Türk Kültür Merkezi kurulması, Türk okulları açılıp öteki okullarda da Türkçe dersleri konulması, Yeni Türk harfleri ile bir gazete çıkarılması ve bunun için bir matbaa kurulması, İş Bankasının Kerkük'te şube açması, Irak Türklerinin can ve mallarının güvence altında alınması, Irak Türklerine Türkiye'den kitap ve gazete gönderilmesi, Anakara Radyosunun Dış Türklere yönelik yayınlarının arttırılması ve bu yayınlarda Kerkük Türkülerine de yer verilmesi, Irak'a ve özellikle Kerkük'e Türk filmlerinin göste- rilmesi, Irak'ta Türk eserlerinin onarılması, Türkiye'de Irak Türkleri öğrencilerine öğrenim bursları verilmesi, Irak Türklerinin, birçoğu bugün için dahi geçerli olan isteklerini ihtiva eden bu muhtırayı, 1961 yılı orta- larında Dışişleri Bakanlığında uzaman olarak çalışma- ya başladığım Dış Türklerle ilgili 5 inci dairede, Irak Türklerine ait dosyalarda görmüştüm. Muhtıradaki isteklerin çoğu kültürel mahiyette olmakla beraber, Irak Türklerinin can ve mallarının güvence altına alınması isteği günümüz için de son derece önemlidir. Nitekim 1959 Kerkük Katliamı muh- tiranın sunulmasından bir yıl sonra vuku bulmuştur. Katliam olayı haddi zatında bir soykırım teşebbüsü- dür. Bunun tam gerçekleşmemesinin iki sebebi vardır. Birincisi, sonraki yıllarda Irak Cumhurbaşkanı olan General Abdurrahman Arif komutasındaki kuvvetle- rinin katliamın 3. gününde Kerkük'te girerek duruma müdahale etmesi, ikincisi de katliama katılan Kürtlerin çapulculuk ve yağma işlerine dalmasıdır. Bilindiği üzere soykırımının ana ölçülerinden biri, soykırımı yapanların çocuk, genç, ihtiyar tefrik et- meksizin önlerine çıkanları öldürülmesidir. Türkmen liderinin yanında sokaktan geçen yaşlı insanlar, hatta 12 yaşında olan Emel Muhtar adındaki bir kız çocuğu, genç yaştaki iki ağabeyi ile birlikte evlerinde öldürül mesi buna en büyük delildir. İşin ilginç yanı, Kürtlerin hiçbir zaman yaptıkları bu katliamdan dolayı pişman- lık duyduklarını beyan etmemesi ve Türkmenlerden özür dilememeleridir. Bu da gösteriyor ki, bu olay ya- fanatik Kürtler tarafından önceden planlamış olup komünistler de bu işe bulaştırılmışlardırBu hususu Irak Komünist Partisi lideri Adil Selam, Moskova'da yayınlanan hatıralarında Kürtlerin oyununa geldiklerini açıkça ifade etmektedir. Adil Selam'ın beyanına göre Irak Komünist Partisi Merkez Komitesinin Kerkük Katliamı konusunda her hangi bir kararı yoktur. Ayrıca Kürtler bir taraftan Marksist-Leninist görünürken, diğer taraftan ırkçı ve şovenist bir siyaset izlemekten geri kalmamışlardır. Kürtlerin katliamdan günler önce Türklerin oturdukları evleri işaret etmiş olmaları da bu cinayetin planlı olduğunun başka bir delildir. Adil Selam, lideri olduğu Irak Komünist Partisini temize çıkarmak için bu partinin Kerkük katliamıyla ilgisinin bulunmadığını hatırlarında yazarken, diğer yandan Moskova radyosunun bu konudaki yorumu, komplonun nerelerde tezgâhlandığını ve boyutlarının ne ölçüde olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir. Kerkük Katliamını müteakip Moskova radyosunun yaptığı ve yabancı ajanslarca dünya basınına yansıyan yorumunda katliamı yapan caniler adeta alkışlanmakta, başını Neftçi ailesinin çektiği "Turancılar" ile "gerici güçler"in Kerkük'ü Türkiye'ye ilhak amacıyla isyana kalkıştıkları ve bu isyanın "barışsever" ve "ilerici güçler" tarafından bastırıldığı iddia olunmakta idiIrak Komünist Partisinin Bağdat'taki yayın organları da Moskova radyosunun bu yoldaki hezeyanlarını aynen tekrarlayarak Türkleri suçlamışlardı. Ne var kiKerkük katliamından önce komünistlerin Musul'da yaptıkları vahşice katliamda canları yanan ve o zaman seslerini çıkaramayan Arap milliyetçileri, General Kasım'ın yaptığı iki konuşmada Kerkük'teki vahşeti çok sert bir dille kınamasından cesaret alarak kendi gazetelerinde Kerkük'te olup bitenleri bütün detayları ile dünya kamuoyuna duyurdular. General Kasım, tarihe geçen söz konusu demeçlerinde ilk defa olarak Irak'ta Türklerden "Türkmenler" diye söz etmişti. Bu tarihten sonra Irak Türkleri bu ülkede "Türkmenler" olarak anılmaya başlanmışlardı. Aslında Türk ve Türkmen aynı anlamı ifade ettiği için Irak Türkleri de kendilerine "Türkmen" denilmesinde bir mahzur görmemişlerdir. Katliamla ilgili haberlerin Türk basınında geniş şekilde yer alması üzerine konu Niğde milletvekili Asım Eren tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine geti- rilmiştir. Asım Eren Türkiye'nin Irak'a karşı misilleme yapılmasını teklif etmiş ise de, konu Türkiye'deki bazı çevreler tarafından çarpıtılarak başka yönlere götürülmek istenmiştir. Kerkük katliamı her yıl 14 Temmuzda Türkiye'deki Türkmen kuruluşlarına toplantılarda anılmaktadır. Ancak katliamının bütün detaylarını anlatan derli toplu bir kitap bugüne kadar maalesef yazılmamıştır. Bu görev katliamı bizzat yaşayan Türkmen araştırmacı ve yazarlarına düşmektedir. Türkmenlere karşı büyük bir insanlık suçu işlenmiştir. Bunun hayatta olan sorumluları bu cinayetin hesabını uluslararası mahkemelerde vermelidirler. Zira soykırım cinayetlerinin zaman aşımı yoktur. Katliamı kimlerin tertiplediği, kimlerin katıldığı bilinmektedir. Gerçi katliama katılmaların büyük kısmı General Kasım'ın devrilmesinden sonra iktidara gelen Abdusselam Arif döneminde idam edilmişlerdir. Ama adaletin pençesinden kurtulan bazıları hâlâ hayattadır.
Sayfa 106Kitabı okudu
·
137 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.