Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
9/10 puan verdi
https://balkandays.blogspot.com/2023/09/bibliyoterapi.html
Mustafa Ulusoy, Kemal Sayar, Murat Merter dışında vakalar üzerinden örneklerle anlatan bu tür psikoloji kitaplarını genelde yabancı yazarlardan okuduğumu düşündüm. Bu nedenle listeye bir Türk yazar ve hocanın daha eklenmesi beni memnun etti. Yansımalar. Suya yansıyan ağaç ve bulutlar… Ruhuma hep iyi gelmiştir onları izlemek. Burada da çok güzel bir yansıma yakaladım. Manzaranın bu güzel yansıması ruhuma nasıl iyi geliyorsa, çevremdeki güzel insanların içlerindeki güzelliklerinin bana yansıması da hep iyi gelmiştir. Ama kitap bize bu yansımaların olumsuz kısmından bahsediyor. Yani bazı insanlar içlerindeki olumsuz duyguları çevrelerindeki insanlara yansıtarak rahatlıyor. Mesela o esnada çok öfkeli ve o öfkesini yanındakine bir şarj aleti gibi akıtıp, ancak o kişi de en sonunda öfkelendiğinde rahatlıyor. “Yansıtmalı özdeşimi şu şekilde açıklayabiliriz: Kötü duygular içindeki birey bu duygularını göstermek istemez. Göstermek istemediği duyguları tahammül edilemez hale geldiğinde bunları bir başkası üzerinde görmek ister. Bunun için de karşısındaki insanı kışkırtır. Kışkırttığı kişi onun yerine bu duyguları hissedip davranışa döktüğünde birey rahatlar. Örneğin Gizem, Görkem ile işten sonra buluşup sinemaya gitmek ister. Ancak Gizem film başladıktan 15 dakika sonra gecikerek geldiğinde Görkem' in yüzünde küskünlük ve kızgınlık duygularını görür. Bunu gördüğü anda bilinçdışı rahatlar, çünkü kötü duygularını Görkem'e yükleyebilmiştir.” “Psikoterapilerde değişimin diğer aile bireylerini huzursuz ettiği durumlardan biri de çocuk terapilerinde görülür. Ebeveynler çeşitli davranış problemleri nedeniyle çocuklarını terapiye getirirler. Seanslar ilerledikçe çocukta değişim başlar. Bazı anne-babalar bir süre sonra çocuğun terapisini maddiyat ve zaman gibi çeşitli bahanelerle keserler. Bazen de çocuk değiştikçe anne-baba arasında gerilim ve kavga başlar. Hatta nadiren de olsa çocuktaki olumlu değişim anne-babayı boşanmanın eşiğine getirebilir. Çünkü bu tarz anne-babalar için çocuk paratoner görevi görmektedir. Paratoner çocuklar, patolojileri sayesinde anne ve baba arasındaki potansiyel gerilimi emme görevi üstlenmişlerdir. Bu sayede ebeveynler birbirleri ile didişmeyi bırakıp çocuğun patolojisini düzeltmeye mesai harcarlar.” Yansımalardan sonra bir diğer ilginç konu da bölme. “Bölme, bir şeyi tek kutuptan algılama eğilimidir. İlkel düzeyde bölmesi olan bireyler için bir olay, kişi veya nesne ya iyidir ya kötüdür. Vamık Hocanın "hem ekşi hem tatlı şarap yapılır" derken ki amacı memleketini övmek değil, zıt durumların aynı anda var olabileceği mesajını vererek hastanın zihnindeki bölme mekanizmasının tamirine katkı sağlamaktır.” Bir diğer konu narsisim. “İnsan doğasının özünde var olan bu kendine hayranlık duygusu birey tarafından abartılı ve yoğun bir şekilde yaşanıyorsa narsistik kişilik bozukluğundan bahsedilir. Malignant narsistiler ise kendileri dışında var olan her şeyin kötü ve değersiz olduğunu düşünerek karşılarına çıkan her durum, nesne ve kişiyi açık veya örtülü bir şekilde aşağılama-değersizleştirme davranışları sergilerler.” “Narsistler özgüveni yüksek ve kendini seven kimseler olarak bilinir. Çünkü dışarıdan bakıldığında öyle görünür. Oysaki gerçek bunun tam tersidir. Ruhlarının derinliklerinde o kadar yoğun bir değersizlik duygusu barındırırlar ki, bütün büyüklenmeleri, gösterişleri, aşağılamaları o değersizlik duygusunu kapatmak içindir.” “Narsisizm ‘in nedeni tahmin edileceği üzere anne-baba davranışlarıdır. Genel olarak iki tür ebeveyn yaklaşımı narsisizme neden olur. Birinci türde çocuklarını ihmal eden anne-babalar; ikinci türde ise çocuklarını aşırı pohpohlayarak büyüten, bunu yaparken onları işgal eden anne-babalar bulunur. Bir çocuğun ruhuna değersizlik tohumu öncelikle onu duygusal olarak görmeyen ebeveynleri tarafından ekilir.” “Ebeveynleri Mehmet'i görmeyerek onun ruhunu nasıl değersizleştirdilerse, o da hissettiği değersizlik duygusunu insanları önemsemeyerek karşı tarafa yüklüyordu. Üstelik çoğu zaman bunun farkında bile değildi.” Kitaba göre bir insan sizi gereğinden çok övüyorsa ya da aşırı yeriyorsa ikisinde de sıkıntı vardır. Dikkatli olun “Kohut, ilkel narsisizmden olgun narsisizme geçiş aşamasındaki çocuğun kendilik nesnesine ihtiyaç duyduğunu söyler. Kendilik nesnesi; çocuğun varlığını gören, duygularını anlayan, düşüncelerini dinleyen, davranışlarını destekleyen, yeri geldiğinde de ona optimal düzeyde engeller koyan anne-babadır. Ancak ebeveynler çocuklarına yeterince kendilik nesnesi işlevi gösteremezlerse olgun narsisizme geçiş süreci sekteye uğrar.” “Zamanın birinde Anadolu'da geçimini faytonculuk yaparak sağlayan bir adam varmış. Bir gün faytonun yanında müşteri beklerken 200 kiloluk birisi yanına gelir ve uzak bir kasabaya gitmesi gerektiğini, kendisini götürüp götüremeyeceğini sorar. Faytoncu cevap verir: Seni götürürüm ancak faytona binerken atın önünden geçme. Çünkü at taşıdığı ağırlığı görürse faytonu çekemez. Pek çok insan ruhunda ne kadar yük taşıdığını bir ömür görmez. Terapiye başlayıp sırtlarındaki yükü fark ettiklerinde, ağırlığını hissetmeye başlarlar. İşte bu sebeple bireyler terapide kötü hissederler. Ne var ki bu durum terapinin iyiye gittiğinin işaretidir. Eğer bir danışan terapi seanslarından sürekli iyi hissederek çıkıyorsa o terapötik süreç sağlıklı ilerlemiyor olabilir!..” “Bana göre psikoterapide değişime en çok katkı sağlayan şey, kişinin yaralarından dolayı canının çok yanmış olması ve artık bu acılara bir son vermeye yönelik yüksek motivasyonudur.” “Çocukluklarında kendilik aktivasyonu yapmasına izin verilmemiş bireyler yetişkinlikte kendilik aktivasyonu anlamı taşıyan önemli bir eylem içine girdiklerinde psikolojik problemler yaşayabilirler. Üniversiteyi kazanma, evlenme, çocuk sahibi olma, şehir değiştirme, işte yükselme hatta boşanma kararı verme gibi eylemeler yetişkin bireylerin kendilik aktivasyonuna örnek olarak verilebilir. Örneğin bazı kadınların doğum sonrası depresyona girmelerinin nedenleri arasında kendilik aktivasyonu vardır. Çünkü anne olmak demek yeni bir kimlik, yeni bir kişilik, yeni bir rol, yeni bir hayat tarzı demektir. Bu yüzden bir psikolojik problemle terapiye başvuran ancak hayatlarında olumsuz giden hiçbir şey olmadığını söyleyen danışanlarda kendilik aktivasyonu araştırılır. Buradan anlaşılacağı üzere psikolojik problemlerin tetikleyicisi her zaman olumsuz yaşam olayları değildir. Kendi ruhumuzu tanımıyorsak yıllarca hayalini kurduğumuz şeyler bazen kâbusumuz bile olabilir.” “Blaise Pascal der ki: "Hayatta hiçbir şey, işlevsizlik, tutkudan yoksunluk, yapılacak hiçbir şeyin olmaması kadar dayanılmaz değildir. Çünkü insan bu durumda hiçliğini, terk edilmişliğini, yetersizliğini, güçsüzlüğünü ve içindeki boşluğu hisseder:” balkandays.blogspot.com/2023/09/bibliyo...
Ruhun İnşası
Ruhun İnşasıMustafa Gödeş · Kanon Kitap · 2019197 okunma
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.