Madisonville kasabası küçük sakin, suç oranının düşük olduğu bir kasabadır. Ama bir gece kasabaya bomba gibi düşen vahşi bir cinayet işlenir.
Kurban kasabanın eski şerifi Sam Means; kan gölünün ortasında elleri arkadan bağlı ve bir çok kere bıçaklanmış olarak bulunur.
Karen Harding, en son amcasının evine gittiğini ve onu kan gölünün ortasında gördüğünü hatırlıyor.
Şu an hiç bilmediği bir yerde gözlerini açmış ve kendini karanlığın içinde kelepçelenmiş halde bulur.
Peki amcasına ve ona bunu kim yaptı? Kasabanın korunup kollanan çocuğu olan kocası mı? Yoksa başka biri mi?
•
Daha önce yazarın #ölümpeygamberi kitabını okumuş ve sevmemiştim. Ama tabi ben yıldım mı yılmadım. Diğer kitaplarını okurum ne olacak dedim.Kitap kolay okunuyor ama bazı yerlerde polisleri o olay yerinden alıp, kendim gidesim geldi. Kadın karakterimiz kitabın arkasında otuz
altı yaşında, kitapta en son otuz dört olarak çıkıyor karşımıza, vallahi kaçırılınca otuz dört diyor, heralde iki sene kayıp kaldı ama ben orayı kaçırmışımacemi bir polis dedektifimiz var ve o gece nöbetçi olduğu için böylesi büyük bir olaya dahil oluyor. Ve gider gitmez de ne olay yeri ne kural tanıyor yanına da daha kıdemli bir dedektif veriyorlar zamanla ama küçük kasabada en büyük suç hırsızlık olduğunu düşünürseniz ne kadar deneyimli siz düşünün ve her fırsatta yemek molası ve kahve molası verip durmaları hey! hey! ortada umursamadığınız kayıp bir kadın ve ölü bir adam var. Ama siz baş şüphelinizi sorguya götürürken bile yemek yeme derdindesiniz benim bile karnım acıktı bunlar yüzünden şaka bir yana geçmiş ve günümüz olarak ilerleyen kitap konu
olarak güzel ama yazar gereksiz yere uzatmış. 300 sayfa olacak kitabı 500 küsur sayfa yazmış. O da bir yerden sonra sıkıyor insanı. Gereksiz detaylar olmasa tavsiye ederdim ama şu an size bırakıyorum.