Gönderi

184 syf.
·
Not rated
Tahlilime başlamadan önce yazarla ilgili ilgimi çeken birkaç şey söylemek istiyorum. Kitabın yazarı Jaso Mauro De Vasconcelos ilginç yazarlardan birisi. Yazarlık yeteneğini uzun yıllar keşfedemiyor ve geç yaşta kitap yazmaya başlıyor. Hayatta yaşadığı zorlukları kaleme alarak hikaye yazmaya karar veriyor ve bu şekilde edebiyat dünyasına giriş yapıyor. Yazar biz okuyucularına bir hayat dersi veriyor, etkileyici anlatımıyla âdeta gerçekleri gözler önüne seriyor. Gerçek, yaşanmış bir şeyin anlatılması daha da etkiliyor bizleri. O halde başlayalım.. Şeker Portakalı kitabı ailesinden baskı gören, sevgiye muhtaç bir çocuğun yaşadıklarını anlatıyor. Aradığı sevgiyi bir başkasından bularak, önce ondan korkması, sonrasında o kişiyi babası olarak görmesini konu ediniyor. Kitabın karakterlerinden kısaca bahsetmek istiyorum. -Baş karakter Zeze, Yazar Jose Mauro de Vasconcelos. Küçücük yaşta okuma yazma öğrenen, etrafındaki nesneleri konuşturan, hayal gücü yüksek, zeki, aile sevgisinden mahrum bırakılan, sürekli dayak yiyen, fiziksel özellik olarak sarışın ve kısa boylu olan, yerinde duramayan ve çok haylaz bir çocuktur. -Zeze’nin ablası Gloria, ailede Zeze’ye en iyi davranan kişidir. Ama Zeze ona Godoia diyor. Gloria sarışın olduğu için Zeze’ye benzeyen tek kişidir. -Luis, Zeze’nin küçük kardeşi ve ailenin en küçüğüdür. Zeze onu çok sever. Kral Luis der. Luis çok güzel bir çocuktur. -Estefania Pinage de Vasconcelos Zeze’nin annesidir. Zayıf, uzun boylu, siyah saçlı, güzel bir kadındır. Eşi işsiz olduğu için ailesini geçindirebilmek için sürekli çalışmaktadır. -Edmundo dayı, Zeze’nin sürekli ziyaret ettiği, bilgili ve hikayeler anlatan birisidir. -Ariovaldo, salı günleri şarkı söylemeye gelen ve bu yolla para kazanan birisidir. Zeze’de bir süre ona yardım eder ve işleri çok iyi gider. -Bir diğer bahsetmek istediğim Manuel Valaderes, bizi en çok etkileyen karakter. Kimse adını sevmediği için ve Portekizli olduğu için insanlar tarafından Portuga olarak seslenilmektedir. Zeze’nin en yakın dostudur fakat arabasına tren çarpması sebebiyle ölür. -Ve son olarak Minguinho. Zeze’nin şeker portakalı fidanına verdiği isimdir ve Xururuca şeklinde de seslenmektedir. Kitapla ilgili beni en çok etkileyen yerler, Zeze’nin balon yaptığı sırada kardeşlerinin onu yemeğe çağırması ve gitmediğinde de öldüresiye dövmeleri, sonrasında Gloria’nın gelip Zeze’yle ilgilenmesiydi. Daha sonra bir şarkı yüzünden babasının dövmesi ve bayılması, küçük yaşta çektiği acılar, yaşadığı üzüntüler.. Bir diğer çok etkilendiğim ve çok üzüldüğüm yer ise Manuel Valaderes’in arabasına tren çarpması ve ölmesi, sonrasında Zeze’nin duyduğu büyük üzüntü ve acıydı. Kitabı okurken ilk başlarda Zeze’nin cesaret edip yaptığı bir şey sonrasında Manuel Valaderes’ten, Zeze’ye olan davranışı yüzünden nefret ediyorsunuz. Hatta Zeze’de onu öldüreceğini söylüyor. Fakat sonrasında, hem Zeze’nin, hem de sizin en sevdiğiniz karakter oluyor. Zeze’nin Portekizli’yle geçirdiği güzel vakitler, birlikte balığa gitmeleri, duygu dolu konuşmaları, Zeze’nin Portuga’yı babası olarak görmesi ve daha birçok olaylar.. Hepsini okurken çok büyük zevk aldım. Bazı yerlerde aşırı etkilenip, gözyaşlarınızı tutamıyor ve ağlıyorsunuz. Bu da yazarın olayları ne kadar etkileyici ve güzel aktardığını gösteriyor. Kitabı okurken o döneme baktığımızda fakirliğin, yoksulluğun baş gösterdiğini görüyoruz. Yazar o ortamı, yoksulluğu o kadar güzel anlatmış ki, etkilenmemek elde değil doğrusu. Kitapta beğenmediğim yön olarak şundan bahsetmek istiyorum. Zeze masum bir çocuk. Fakat yazar, Zeze’nin anne ve babasını Portugal’ın karşısında değersizleştirdiği için masum değil. Portugal, zengin ve zamanı var. Bu sebeple Zeze ile daha fazla vakit geçiriyor ve Zeze’nin gözünde değerli oluyor. Fakat Zeze’nin ailesi fakir ve durumları iyi değil, birlikte zaman geçirecek vakitleri de yok. Eğer ki Zeze’nin ailesi zengin olsaydı onlar da mutlaka Zeze’ye vakit ayıracaktı. Yazar burada anne ve babaya hak veriyormuş gibi gözüküyor fakat zengini fakirden üstün kılıyor. Oysaki Zeze’nin annesi istediği kıyafeti alabilmek için fazladan mesai yapıp çalışmıştı. Bunun üzerinde neden durulmadı? Neden bu emek görmezden gelindi? Buradan ilişkiyle günümüzle de değerlendirmek istiyorum. Misal bir baba sabah akşam çalışıp evi geçindirebilmek için uğraştığında, onun verdiği emeği görmüyoruz bile. Sürekli başkalarının hayatına özeniyor, onların yaşamını istiyoruz. Halimize şükretmiyoruz maalesef. Bunların hepsi dünya üzerindeki kapitalist sistemin verdiği zararlar. Bu sistem yüzünden insanlar ihtiyaç yaratıyor ve para verip alınan şeyin bir daha kullanılmamasına, hatta yeniden alınmasına yol açıyor.. Sonuç olarak yoksulluk, “zengin” kesimin göz önünde olduğu yerde çok çok zor bir durum. Günümüzdeki hayat standartları yüzünden hayatımızdan zevk alamıyor, daha çok çalışıyor, kazandıkça kazanmak istiyoruz. Sonucunda daha mutsuz oluyoruz. Yazar Jose Mauro De Vasconcelos, Brezilya’daki o yoksulluğu iliklerine kadar yaşamış ve bize etkileyici bir şekilde aktarmış. Ve hem beni, hem de çoğu kişiyi çok etkileyen bir yer de bence yazarın kitabı 12 günde yazması, fakat 20 yıldan fazla bir süre yüreğinde taşımasıydı. Kitap o kadar sürükleyici bir kitap ki, hani bir yemek yersiniz tadı damağınızda kalır ya, işte bu kitap o hissi sonuna kadar veriyor. Şeker Portakalı bir gecede bitirdiğim nadir kitaplardan. Herkesin okuyup ders çıkarması gereken konular; doğrular, yanlışlar var. Umarım kitabı okuduğunuz zaman benimle aynı duyguları hisseder, kitabın o gerçekliği, içindeki o duygu seli içinde büyülenir, güzel dersler çıkarırsınız. Seninle tanıştığıma, seni okuduğuma çok memnun oldum Şeker Portakalı!
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022232.1k okunma
·
28 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.