Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

304 syf.
·
Puan vermedi
romanın ve filmin kahramanı dorian grey çok yakışıklı genç bir adamdır. ressam basil, dorian'ın hayranıdır, onun güzelliğinden çok etkilenir ve sanatında yeni bir akım oluşturduğuna inanır. dorian, basil'in arkadaşı lord henry wotton ile tanışır ve onun dünya görüşünden adeta büyülenir. lord henry, hayatta en önemli değerlerin zevk ve güzellik olduğunu düşünür ve hazcılık üzerine kurulu bu düşüncelerini dorian'a anlatır. dorian bunun üstüne güzelliğini bir gün yitireceğini fark eder ve ağlayarak onun yerine basil'in çizdiği resminin yaşlanmasını ne kadar çok istediğini dile getirir. dorian'ın bu dileği gerçekleşir. tıpkı faust efsanesi'nde olduğu gibi, tıpkı faust'un daha çok bilmek adına ruhunu şeytana satması gibi, dorian da haz ve ölümsüz güzellik için şeytana ruhunu satar. portresi işlediği her günahın izini taşımak üzere işaretlenir ve bu günahların her biri portresinde kusur veya yaşlanma belirtisi olarak yer alır. dorian, çarpık ilişkilerle dolu bir hayat yaşar ama bir türlü yaşlanmaz. ona aşık olan sybil ile beraber olur ancak lord henry'nin ona sunduğu farklı dünyalar daha baskın gelir ve sybil'e verdiği sözleri yerine getirmeyince sybil intihar eder. bu eserde eşcinsel öğelere de yer verilmiştir. eserin yazıldığı yıla bakıldığında yalın bir dille eşcinsel öğelerin kullanılması bir devrim niteliğindedir. dorian grey karakteri sapkınlıkla ağır ruhsal bozukluk arasında bir yerde yer almaktadır. dorian'ın çocukluk hayatı ile ilgili çok az şey bilmemize rağmen çok katı ve yargılayan bir dede ile büyüdüğünü çocukluk anılarının tek-rar canlanmasından anlıyoruz. anılarında yer alan dedesi çok katı, mükemmeliyetçi, benliğini ezen ve yok eden bir üstbenlik profili çizmektedir. katı ve cezalandırıcı dedesi ile yaşadığı örseleyici deneyimler dorian'ın benliğinin gelişimini engellemiş ve erken dönemde yaşadığı ebeveyn kayıpları da buna eklenince kırılgan ve narsistik bir kişilik gelişimine yol açmıştır. benliğin kendi iç kaynakları ile denge sağlayamaması, kırılgan bir benliğe sahip olması dışarıdan gelecek ilgi, destek ve beğeniye olan açlığını artırmıştır. onun benliğinin parçalanmadan varlığını sürdürebilmesi için kendisini gören, onaylayan, aynalayan ebeveynlere ve sevgiiilere ihtiyacı vardır. ancak bu sayede benlik işlev görebilmekte ve ayakta kalabilmektir. tema temsili ebeveynler etrafında gelişmektedir. lord henry, babayı temsil ederken, basil, anne temsiline karşılık gelmektedir. her iki ebeveyn sanki oğulları dorian'a sahip olabilmek için sürekli bir mücadele vermektedirler. dorian, basil'in sahip olamadığı gençliği ve masumiyetidir. basil, dorian'ı gerçek kimliği ile görmemekte, aslında olmak istediği kişiliği dorian'a yansıtmaktadır. dorian'ın idealleştirilmiş olan imgesi abartılmış, çarpıtılmış ve eksiktir, dorian'ı olduğu gibi kabul eden bir imge değildir, mükemmel bir yüze sahip olan dorian'ın ruhunun da benzer şekilde mükemmel olduğunun yanılgısını içerir. basil'in dorian'ı portesinde manken olarak kullanması ve tablosuna bunu yansıtması aynı zamanda dorian'ı ideal bir figür konumuna koymasına ve aynı zamanda bu ideal öteki ile bir ve bütün olma deneyimi yaşamasına ve kendi narsizmini de beslemesine yol açar. basil bu süreç içinde dorian'a adeta şunu söylemektedir, sen mükemmelsin, ben senin bir parçanım, öyleyse ben de mükemmelim. basil'in dorian'ı idealleştirmesi dorian'ı hem var ediyor, kendi güzelliğini keşfetmesine, onay almasına ve yüceltilmesine yarıyor, hem de bunu kaybetme kaygısı kendisi gibi hareket etmesine engel oluyor. dorian'ın genç, güzel ve masum imgesinin içinde eksikliklere, yetersizliklere, yanlışlıklara yer yoktur. dorian bir yandan basil'in gördüğü şekilde hareket etmeye çalışırken, kişiliğinin diğer yönlerini yadsımakta ve bölmektedir. bölünmüş diğer kısmını ifade edebilmesi için lord henry ya da sybil gibi diğer kişilerle ilişkisini kullanmaktadır. henry'nin haz felsefesi dorian için hem tedavi edici olmakta hem de basil'in artık dorian'ı idealleştirmediği durumda dorian'ın yaşamını devam ettirmesine olanak vermektedir. onun sunduğu haz temelli yaşam tarzı dorian'ın kişiliğinin yadsınan diğer yönlerini de ifade etmesine olanak tanımıştır. lord henry'nin (baba figürü) araya girmesi dorian'a bir yandan haz odaklı yaşamı sunarken, diğer yandan karakterindeki bozulma ve yıkımı da beraberinde getirmektedir. lord henry'nin üstbenliğindeki boşluk, dorian'la ilişkisinde belirgin hale gelmekte ve aynı zamanda kendi kişiliğinde yadsıdığı yönleri dorian'a yansıtacak onun üzerinden bu yönünü ifade etmektedir. dorian bir yandan haz ilkesini benimsemekte ve lord henry'nin de desteği ile bu yaşam tarzını rahatlıkla yaşamaktadır. ancak üstbenliğinin tıpkı dedesi gibi aşırı katı ve yargılayıcı olması onu kaldıramayacağı kadar ağır suçluluk duygusuna itmekte ve benlik bütünlüğünü sağlayamayan dorian, yaşadığı huzursuzluk hissinin üstesinden gelebilmek için olumsuz taraflarını tabloya yansıtmaktadır. bu bölünme sayesinde hem lord henry'nin (baba) ona sunduğu haz odaklı yaşam tarzını sürmekte, hem de basil'in (anne) gözündeki masum ve genç dorian'ı devam ettirebilmektedir. basil'in dorian'dan aşırı etkilenmesi dorian'ın bilinçdışı olarak kadınsı olma kaygısını tetiklemekte ve sybil'e olan aşkı bu kaygıyı yatıştırmasına yardımcı olmaktadır. bu şema oscar wilde'ın da karmaşık bilinçdışını oldukça güzel yansıtmaktadır. sybil ayrı bir birey olarak algılanmamakta, dorian için onun gördüğü işlev önemli olmaktadır. sybil, dorian'ın kendilik nesnesi olarak varlığını sürdürmektedir. onun yaşamında ona hizmet etmek üzere bulunur. bu nedenle ne hissettiği ya da ne beklediği çok önemli değildir. sybil, aşkı derin bir ateş olarak yaşarken, dorian bu aşka fazla önem vermemektedir. tıpkı narkissos ve ekho aşkında olduğu gibi dorian da kendi güzelliği, kendi ihtiyaçları ile o kadar meşguldür ki, bu aşka karşılık vermez. narkissos'un kendini beğenmesi öyle bir noktaya gelir ki, kendi bedeninden özgürleşmek ve yansımasının ölene kadar devam ermesini sağlamak ister. gerek ekho, gerekse sybil erkek kahramanlarının cinsel arzularını uyandırmaya çalışan figürleri temsil etmektedir. narkissos ve dorian, bu figurlere ve kişiliklerinin kadınsı taraflarına ilgisiz kalan, kendileriyle fazlaca meşgul olan kahramanları temsil ederler. sybil'in aşkı ve cinsel arzusu dorian'ı fazla ilgilendirmez. dorian, sybil'in ona olan aşkını kendi kişiliğinin tanınması ve onaylanması amacıyla kullanır. olgun kadınlar yerine genç kızları tercih eder. dorian'ın bu davranışı wilde'ın kadınlarla olan sorunlu ilişkisine de güzel bir örnektir. wilde, kadınları, bakir erkekleri avlayan avcılar olarak görüyordu. tıpkı wilde'ın gerçek yaşamda hissettiği gibi dorian da sybil'in ona olan cinsel yakınlaşmasından kaygı duyar ve kendi cinsel arzularının uyarılmasından korkar. personasının iç eşeyi anima yeterince gelişmediğinde kadınlarla cinsel ve duygusal ilişkilerde başarılı olamamaktadır. dorian'ın, sybil'in aşkına yanıt verememesi aynı zamanda onun ergenliğe özgü duygularını, yetişkin duygularına dönüştürmenin başarısızlığını da vurgulamaktadır. tüm hikayenin içinde inkar, depersonalizasyon ve depresyon özellikle dikkati çekmektedir. dorian ruhunun kötü yanlarını tabloya yansıtıp, iyi, genç, sağlıklı görünümünü korumakta, karakterinin zayıf yanları ve zaaflarını kendisinden uzaklaştırmakta, bu yönlerini inkar ederek tabloda simgeleştirmektedir. kötü olan tablodakidir, kendisi değil. yaşlanan, yok olan tablodur, o değil. ancak zaman zaman bu inkarı yıkılıp tablodaki görüntüsü ile yüzleştiğinde derin bir utanç yaşamaktadır. diğer insanlara eşduyum gösteremeyen, bencil, saldırgan, zarar veren görünümü ile karakterinin masumiyetinin uzlaşması ve bir arada olması mümkün değildir. ama bir yandan da yadsıdığı bu tarafı giderek çirkinleşmekte ve en sonunda diğer insanların ölümüne sebebiyet veren bir şeytana dönüşmektedir. kalan dış güzelliği yanında iç dünyasının çirkinleşmesi bir resimde canlandırılır duygularıyla başa çıkamayan dorian, kaygıları, korkuları ve endişeleri ile yüzleşmek yerine, eyleme vuran davranışlarla bu duyguların önüne set çekmekte, ancak bu duygusal eksikliğin içinde yarattığı boşluk duygusunun hüznünü zaman zaman yaşayabilmektedir. jung kolektif bilinçdışında yer alan arketiplerden bahseder. burada erkeğin ve kadının bilinçdışında öteki cinse ait parçaların yer aldığını belirtir. buna göre erkeğin bilinçdışında yer alan personasının dişi, kısmına anima, aynı şekilde kadının bilinçdışında yer alan personasının eril kısmına da animus adını verir. her iki cinste de bu iç eşeyler bastırılmıştır ve bilinçdışında yer almaktadır. bu iç eşeylerin gelişim düzeyleri eş ilişkilerini etkiler (jung, 1996) eserin ve filmin eros ve thanatos üzerine de odaklandığı dikkati çekmektedir. burada paralel iki aşktan bahsedilmektedir. birisi basil'in dorian'a hissettiği aşk, diğeri ise sybil ile dorian arasındaki aşk. filmde hetero seksüel bir aşk da yer almasına rağmen başat olan basil'in dorian'a duyduğu eşcinsel aşktır. basil'in dorian'a aşkı idealleştirme içeren, karşıdakini yok eden bir aşktır. sonuçta her idealleştirilen aşkta olduğu gibi yıkılmaya mahkum olmuştur. dorian'ın sybil'e aşkı da benzer şekilde idealleştirme içermektedir. dorian sybil'in her akşam farklı karaktere bürünmesine aşık olmuştur. her gece farklı bir karakterle beraber olmanın verdiği hazzı ifade etmiştir. ancak sybil'in sahnede yaşadığı hayal kırıklığı dorian'ın da aşkının sonu olmuştur, sybil, dorian'ın gözünde yıkılmıştır. burada kazanan yine thanatos'tur. basil'in dorian'a aşkı aslında bir yandan da gençlik yaşlılık, ölüm, ölümlü olmak gibi temel varoluşsal sorgulamaları da irdelemektedir. basil, dorian'ın gençliğine aşık olmuştur. dorian'ın temel kaygısı yaşlanmak ve idealleştirilen figür olma özelliğini yitirmektir. lord henry de benzer şekilde dorian'ın gençliğini ve önemini vurgulamaktadır. wilde haz ilkesinin ötesine de gönderme yapmakta, ölüm temasını da gayet güzel irdelemektedir. basil'in gençliğe, masumiyete olan aşkı aslında yaklaşan ölüme karşı bir savunma olabilir mi? bilinçdışındaki ölüm kaygısının yansıması dorian'da yaşlanma ve güzelliğini yitirme korkusu olarak ortaya çıkmış olabilir mi? tıbbi modelin aksine, analizde, özellikle orta yaşı geçmiş hastalarla çalışılan temel konulardan biri ölümle durabilmeyi, ölümü kabul edebilmeyi sağlamaya çalışmak değil midir? tıbbın ölüme meydan okuyan tutumuna karşın psikanaliz bu gerçekle yaşamaya odaklanan bir alan değil midir? freud ölüm temasını en geç makalelerinde ortaya koyarken, jung bunu temel konulardan biri olarak görmüş ve arketiplerde bunun üzerinde çalışmıştır. bir mektupta wilde, eserindeki karakterlerin kendisini yansıttığını belirtmiştir. basil, kendimle ilgili düşündüklerim lord henry, dünyanın hakkımda düşündükleri dorian, belki başka yaşlarda olma isteğim. basil, wilde'ın personasını temsil ediyor, görünen karakteri, ya da kendisini nasıl gördüğü. dorian ise wilde'ın benlik idealidir. wilde eşcinsel ilişkileri bilinen birisidir, ancak kitapta ve filmde öne çıkan vurgu bu noktada değildir. dorian ve çevresindekilerin anlatıldığı eser hemen tüm psikanalitik kuramlara gönderme yapmaya olanak vermektedir. wilde'ın diğer bir başarısı narsistik ilişki tarzını çok güzel gözlemlemesi ve yansıtmasıdır. dorian'ın çocukluk öyküsüne sahip değiliz. nasıl bir ortamda yetişti, ne gibi travmalar yaşadı, ebeveynlerinin karakterleri ve dorian'la olan ilişkileri nasıldı, bilmiyoruz. bu nedenle analitik çözümlememiz bazı yerlerde tıkanıp kalmaktadır. ancak bu haliyle bile uzun süre üzerinde tartışabileceğimiz konulara parmak basmaktadır. kaynak: psike istanbul - sinema ve psikanaliz yazar: sibel mercan
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · İlgi Kültür Sanat Yayınları · 201772,8bin okunma
·
145 görüntüleme
Helen okurunun profil resmi
hedonizmi önce yücelten sonra içini boşaltan bir yapıttır. kitapta empoze edilen hedonizm düşüncesi harry gibi bir karakter tarafından temsil ediliyor. umarsız, akıcı konuşan, kelimelerle ustaca oynayan ve kolayca etki altına alan bir kişilik. karşıt düşünce ise basil gibi etkisiz, konuşmasını derinleştiremeyen, çekingen bir karakter. durum böyle olunca hedonizm düşüncesi her şeyin üstünde gibi hava oluşuyor ancak diyaloglara bakıldığında; hedonizm üst tutulan bir yaşama modelinden ziyade yaşanılan döneme sunulan bir eleştiri, insan ilişkilerine karşı hissedilen umutsuzluğa karşı benimsenmiş bir kalkan gibi. nitekim hedonizm düşüncesi kitabın sonlarına doğru karşımıza çürümüş ve hiç olmuş bir ruhu temsil ederek çıkar.
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.