Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

576 syf.
3/10 puan verdi
·
16 günde okudu
ÇOK(!)
Seri bitti ve ben fark ettim ki: ben bu kadar ayrıcalıklı grupların hikayelerini okumaktan hoşlanmıyorum. Öncelikle seri ile ilgili problemim genel olarak bu oldu sanırım. Üçüncü kitabı biraz daha ayrı olmakla beraber her karakter çok aşırı, çok fazlaydı. Sanırım seriyi tanımlayacak kelime çok olurdu; herkes çok yakışıklı, çok güzel, çok başarılı, çok zengin, çok problemli, çok aile problemli, çok zeki, çok acımasız, çok alfa, çok çıt kırıldım, çok muhtaçtı. Özellikle kadın karakterler birbirinin tekrarıydı özellikle Eva ve Stella arasında kayda değer hiç bir fark yoktu. Ki bence Alex ve Cristian da baya bildiğin kopyala yapıştır karakterlerdi. Aslında zengin karakterlere bir sorunum yok sorumum buradaki karakterlerin zenginlikle beraber tam takım olarak gelmeleri. Fazla mükemmeller ki bu da bana açıkçası karakterlerin genel olarak çok sığ olduğu izlenimini veriyor. Bugün herhalde olabilecek en basit karakter tasarımı bu iki karakter olsa gerek. Yazar düşünmüş (daha doğrusu düşünmemiş) ve demişki ben bir Yunan tanrısından bozma iki karakter yazayım yeter. Dağ ayısı betimlese de olurdu bu arada. Kızlara panda olmaları da bana bir şey ifade etmiyor açıkçası. Sadece karakterlerin klişeliğini ve sığlığını daha da vurguluyor sadece. Bu arada ben bu konularda bilgili bir insan sayılmam ama bu karakterlerin bütün varlıklarını bu kadar genç yaşta elde etmeleri biraz gerçek dışı değil mi? Yani daha yirmili yaşlarının ortalarında o kadar zengin olmaya başlıyorlar ki şirketleri fortune 500’e giriyor. Ve öyle böyle zengin değiller baya baya multimilyarlık şirketleri var. Daha yeni kurulmuş şirketleri ama nedense bu piyasada bu kadar kurt varken start-up’a hiç bir şey olmuyor onlar herkesi yok edebilir ama kimse onlara dokunamaz neden çünkü onlar çok güçlü, ama karşılarına çıkan yılların şirketleri çok zayıf ve arkalarını toplayamayacak kadar dünyadan bir haberler evet. Ve bunu ortaksız tek başlarına başarıyorlar çünkü çok(!) zekiler. Yazar bu bir şeyleri sıfırdan elde etme muhabbetini karakterlerle daha çok empati kuralım daha yakın hissedelim diye yazmıştır muhtemelen ama açıkçası “çok” paketine fazladan bir ekelemeden fazla bir şey olmamış. Tamam gerçekçilik beklemiyorum ama kitap baya baya fantastik sınırlarında geziniyor. Ayrıca (bak bu başta aklıma gelmemişti) karakterler ne kadar sonradan görme ya! Tamam anladık bunu sen başardın, sen çok zenginsin. Bir saate binlerce dolar verebilirsin. Evet bir tablo senin için çok ucuz. Mesela son kitapta geçen doktor muhabbeti romantik olması için yazılmış olabilir ama benim aklıma gelen ilk şey bir ay boyunca diğer hastaların yaşadığı mağduriyet oldu. Paran o kadar çok ki evet bu diğer insanları mağdur etmene izin veriyor evet. Bu kadar çok para muhabbetinin dönmesi bir yerden sonra gerçekten çok baydı beni. Bir de sırf “çok” zengin olduklarından dolayı herkesin karşılarında el pençe divan beklemesini beklemeleri gerçekten iğrençti ve görgüsüzlükleri beni baydı. Açıkçası zengin karakterler bunu sonradan elde etmediklerinde kitaplar daha gerçekçi oluyor. Ve tabi “çok” güzel ve çok minnoş kadınlarımız da birbirinin tekrarı davranışlara ve niyeyse benzer cinsel zevklere sahipler ve hepsi o kadar masum ve o kadar acizki (Jules birazcık istisna buna) bir erkeğin onları sürekli korumasına ve kollamasına hayatlarında ki belli aşamalar için “erkeklerinin” onları iteklemesene mecburlar. Akıldan da yoksun olduklarından birinin onlara ki burada birisi errrkekler oluyor onlara ne yapacaklarını söylemesi gerekiyor. Git deyince git gel deyince gel. Bir kuklaya aşık olsalar da olur bence. Sanırım her dönem belli bir kadın tiplemesi romantik kitaplarda moda oluyor. Bir dönem kadınlar için “sen diğer kadınlardan farklısın” klişesi varken bu aralar moda minyon, çıtıpıtı, çok şık ve bakımlı, ve her koşulda güzel gözüken kadınlar moda sanırım. Çarpık serisi kadınlarıda hemen hemen her koşulda güzel ve çekiciler. Sadece görünüşleri ile karşılarındaki erkeği cinsel olarak uyarabiliyorlar. Seri boyunca kadınların güzelliğine o kadar vurgu yapılıyorduki artık her güzellik betimlemeleri bitse keşke diye okudum. Kitaplarda karakterler değişsede (isim ve dış görünüş olarak) dört kitapta nerdeyse aynı giriş gelişme sonuçla ilerliyordu. Erkekler daima ilk görüşte kadının güzelliğinden etkileniyor sonra aradan zaman geçince de yok ben senin ruhunu seviyorum klişesine bağlıyordu. SPOİER- şimdi eğer Stella güzel bir kadın olmasaydı Christian Stellanın o çocuğa para vermesinden etkilenecek miydi? Muhtemelen hayır. Ki yeri gelmişken söyleyeyim; yani bu mudur Christian gibi bir karakteri etkilemenin, merakını uyandırmanın yolu bu mudur? Sanırsın böbreğini verdi? Sadece para verdi. Yani dünyanın en klişe en yazılması sıradan ve kolay olayıydı. SPOİLER- Sonra erkekler bir odunluk yapıyor ve kendilerini affettirmeye çalışıyorlar ama ayrı oldukları süre boyunca da kadınları “sahiplenmekten” vazgeçmiyorlardı. Ya birinizde açık yüreklilikle çıkıp diyin ki ben çok güzel, yakışıklı olduğun için sana aşık oldum. Dış görünüşün önemli olmadığını düşünecek kadar romantik bir insan değilim. Tabiki önemli, bundan hoşlanmasam da bu bir gerçeklik karşımızdakinin dış görünüşünden etkileniyoruz ama bu kitapta bütün kadınlarında erkeklerinde fazla kusursuz olmaları çok zorlamaydı. Ya birinin bile ne bir en ufağından mesela; sivilce problemi bile yoktu. Hani artık diğer klişe güzellik algılarına uymayan özelliklerin olmamasından bahsetmiyorum bile. Aklıma gelmişken bütün seri boyunca erkeklerin hep spor yaptığımdan bahsedildi, hepsi yeme içmelerine dikkat ediyor. Hadi onların kusursuz vücutlarını anlarım ama peki ya kızlara nasıl bir açıklama getirmek gerek ki? Seri boyunca spora en yakın olan kişi Stella’ydı. Onun haricinde ne yeme içmeye dikkat ediyorlar ne de düzenli spor yapıyorlardı. Evet bunlar yapılmadan da zayıf olunabilir ama kitapta anlatıldığı gibi bir vücut anca düzenli spor ile elde edilebilir. Bir de aklıma gelmişken yazmasam olmaz; bu ilk kitaptaki Ava’nın yüzmeyi anca yeni yeni öğrenmişken bir saat aralıksız yüzmesi nasıl bir saçmalıktır? Yazarın yüzmenin nasıl zor bir spor olduğundan haberi yok galiba ama bu kadar da sallanmaz. Ava’nın ki birde fobisi de düşünülecek olursa on metre bile yüzermeden nefes nefese kalması gerekirdi. Bu arada bir kadınla erkeği yakınlaştırmanın en kötü yollarından birinin kadının fobisini aşmak için bir erkekten yardım alması olduğunu düşünüyorum. Fobileri yememenin yolu bir ruh sağlığı uzmanından; psikologlardan veya psikiyatristlerden destek almak, terapiye girmektir. Ne yaptığını bilmeyen birisi ki burada Alex oluyor bu, kişiye daha çok zarar verebilir. Tamam bunun bir kitap olduğunu biliyorum ama böyle konulara daha hassas yaklaşılması gerektiğini, kurgulara eklenirken bir kaç defa düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben belki okumuş olduğum bölüm gereği fazla hassas yaklaşıyor olabilirim ama durum bu. Bazı şeylerden bahsederken ki özellikle bunlar travmalar veya diğer psikolojik rahatsızlıklarsa bu konuların iki karakteri birbirine yaklaştırmak için kullanması ve kadını muhtaç gösterip erkeğe sığınmaya mecbur etmesini hoş karşılayamıyorum. Kurgudaki özensizlikten olsa gerek, hiç bir kitap beni şaşırtamadı. Amaç belki bu değildi, sonuçta bir smut okuyoruz ama eğer sen kitaba romantizm dışında bir şeyler ekiliyorsan bunları daha iyi yazmalısın. Mesela Christian’nın haini çok barizdi asla şaşırmadım veya aynı şey Alex içinde geçerliydi. Hemen hemen her kitapta ana karakterler dışındaki yakın çevreden gelen bir ihanet söz konusuydu ve o kadar bariz yazılmıştıki ben artık bu kadar bariz olanı neden yazdığını merak etmeye başlamıştım. Hainin ortaya çıkması malumun ilanı gibi oluyordu. Birde zaten hemen hemen her karakterde güven problemi varken bu kadar yakından gelen ihanetler çok anlamsız oluyor çünkü sen bunu kitabın sonlarına eklediğinde bütün o uğraşılmış karakter gelişimini hiç ediyorsun. Gelelim “çok aile problemi” kısmına. Yani bence en yaratıcılıktan uzak kısımlar bunlardı. Her karakterin bir aile problemi vardı. Ya ebeveynsiz büyümüşler ya da direk çocukluklarını mahvetmişler. Bunun amacı muhtemelen edinilen aile kavramını vurgulamaktı ama bütün karakterlerin aile problemleri olunca bu konu da çok göze sokulmuş oldu. Sağlıklı aile yazmanın çok zor olmaması gerek bence ama aile ilişkilerini kurgu dışında bırakmak daha kolay oluyor herhalde. Şahsen ben sağlıklı ebeveynlerin olduğu kitapları daha çok seviyorum. Ayrıca karakterlerin her problemini aileye bağlamak bence kolaya kaçmak. Sürpriz olacak belki ama sayın yazarlar ama karakterimizede ki her kusur, hayatımızda ki her problem, aşamadığımız her şey, aile kaynaklı olmak zorumda değil. Aile tabiki üzerimizde çok büyük bir etkiye sahip olabilir ama yazarın hemen hemen karakterlerin her sorununu aile kaynaklı göstermesi bence direk kolaya kaçmak olmuş. Sanki başka bir sebep düşünememiş gibiydi. Bahsetmekte çok kararsız kaldım ama bence yazılması gerekiyor; sevişme sahnelerinden sonra erkeklerin kadınlara “aferin kızıma” demesi. Bir tek bana mı bu çok küçük düşürücü ve saçma bir ifade geliyor bilmiyorum ama yani sanki küçük bir çocuk sınavından iyi not almışta onu kutluyor gibi bir şey bu. Siz iki kişinin katılımını gerektiren bir şey yapıyorsunuz ve sanki erkeklerin kadınlara onlara dayanabilmişte veya başarılı olmuşlarda takdiri haketmemişler gibi tebrik etmeleri bana çok saçma geliyor. Egoları o kadar yüksekteki kadınların onlara dayanabilmeleri aferin gerektiriyor (!) Ayrıca yine bu fiziksel mükemmellikle alakalı ama yani artık ben seri boyunca kadınların sıkılığının erkeklerin büyüklüğünün ifadelerini okutmaktan bıktım. Zaten bütün sevişme sahneleri kopyala yapıştırdı. Birbirini tekrar eden konuşmalar sahneler. Bir de kadına sürtük demek nedir? herhalde okurken en çok bundan rahatsız oldum. Çok aşağılayıcı bir ifade. Son olarak değinmek istediğim şey; bin kitap her kitaba istatistik veriyor. Ve doğrusunu söylemek gerekirse bu kitabın istatistikleri endişe verici özellikle kitabı okuyan yaş kitlesi. Bu kitapların baskılarında arka kapakta yetişkin okurlar içindir ibaresi yazmıyor. Belki ondan olsa gerek bu kitabın okur kitlesinde reşit olmayan çocuklar var. Kitapların yaş sınırının olmasının bir sebebi var ve bu kitapların bu kadar küçük çocuklara uygun olmadığını düşünüyorum. Ne okuduğumuz önemlidir ve bu serideki erkek karakterlerin sağlıklı olmaktan bu kadar uzak olduğu bir seride sanki ideal ilişki ideal erkek bunlarmış gösterilmesi, bunun yanlış olmadığını algılayamayacak beyinler için oldukça zararlı olduğunu düşünüyorum. Kimse kimsenin bedeni üzerinde hak iddia edemez. Kimse kimseye sen bana aitsin de diyemez. Bunun bir sahiplenme değil, psikolojik şiddetin başka bir çeşidi olduğunu düşünüyorum. Sana dokunanı öldürürüm ne demek? En basitinden nerdeyse Christian Stella’nın yakın bir arkadaşına zarar verecekti ve o zaman ayrıydılar üstelik. Yani bu Alfa erkeklerin modası geçmedi mi artık? Peki ben bu seriyi bu kadar sevmemişken neden okudum? Sanırım bu seriyi eksik gördüğüm yanları ile bu şekilde eleştirebilmek istediğimden. Bir de kabul etmek istemesem de seri çok kolay okunuyordu. Erkekleri beni deli etsede çıtır çerezlik, reading slumptan çıkaracak bir seriydi. Ama bu kadar. Başka nerden tutsam elimde kalıyor. Oldukça uzun bir inceleme oldu ama bütün seriye genel bir eleştiri yazmak istedim. Okuyan herkese çok teşekkürler.
Çarpık Yalanlar
Çarpık YalanlarAna Huang · Martı Yayınları · 20231,186 okunma
·
171 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.