Gönderi

224 syf.
8/10 puan verdi
·
14 saatte okudu
Tanımayanlar için M. Yaşar Kandemir Hoca, Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği ilk profesörlerden. Marmara İlahiyat'ta hadis dersi okuttu ve bugün umuma açık hadis dersleri vermeye devam ediyor. Bu alandaki bir çok çalışmayla alanına katkı sundu ve Türkiye'deki hadis çalışmalarına yön verdi. Bu manada hocanın asıl sanatı ilim. Ancak her hadisçinin inandığı gibi Kandemir hoca da haberlerin (hadislerin) kendi başına bir eğitmen olduğuna dolayısıyla bütün teolojik veya muhtelif bir çok problemin hadisleri bilmemekten kaynaklandığına inanıyor. Bu yüzden bütün problemleri çözmenin yolunun da hadisleri insanlara öğretmekten geçtiğini düşünüyor. Peki ya bu nasıl mümkün olabilir? Bütün insanları imam hatiplere yahut ilahiyat fakültelerine kayıt ederek hadis dersi verebilir miyiz? Sokak sokak hadis anlatmakta olmaz! Öyleyse nasıl? Hoca belliki meseleye askerlik yaptığı dönemde bi hayli kafa yormuş ve nihayetinde mezkur eseri vücuda getirmiş. Kurgu bu manada tam anlamıyla bu soruya bir cevap niteliği taşıyor. Amcak tamamıyla gerçek hayatı yansıttığını da söyleyemeyiz. Zira daha çok hocanun realiteyi inanmak istediği şekilde yonttuğunu söylemeliyiz. Hoca'nın akademik üslubunu bilen arkadaşlar edebi üslubunu da tahmin ederler ancak bilmeyenler için bir kaç kelam edeyim. Kurgunun mekanı köy olmasından kaynaklı romandaki karakterler şiveli konuşuyorlar. Bu yüzden başlarda biraz zorlanılsa da ilerleyen sayfalarda bu durum kurguyu hem daha gerçekçi kılıyor hem de okuyucunun moda girmesini sağlıyor. Bu yüzden bu tercihin isabetli olduğunu düşünüyorum. Hatta hocanın askerlik dönemini 60'lı yıllar olduğunu varsayarsak; bu tercihin tam anlamıyla o dönemin anadolu köyünde yaşama hissi verdiğini de söyleyebilirim. Akıcı üslup ve sürükleyici kurgu, uzun süre eserden kafanızı kaldırmanıza engel olabilir. Dolayısıyla eserin edebi yönü dair kanaatim olumlu ancak aynı şeyi fikri yahut idesi için söylemeyeceğim. Zira insanlar gerek eserin yazıldığı gün gerekse bugün, eserde varsayıldığı kadar temizlenmeye (arınmaya/ikna olmaya) hazır değiller. Bu, anlatıcının üslubuna bağlı bir durum değil. İnsan, gerek profan dünya telakkisinin hakim olduğu dönemde olsun gerekse öncesinde; merkeze kendisini koyan ve dolayısoyla kolay kolay bir başkasının otoritesini kabul etmeyen bir yapıya evrildi. Bu manada muhatap peygamber dahi olsa bu benlik algısı onu menfaatinden bu kadar kolay döndürüp ikna edemedi. Dünya var olduğundan beri, bütün maddiyatı reddedip hakikaten maneviyata yönelebilmiş kaç insan sayaliriz? Bu sayılan insanların sayısı, bütün insanlara oranlarsak bu işin zorluğunu görürüz. Bu yüzden Kandemir hocanın kurgusunu bir hikayeden çok masala benzeterek ebedi yönünü beğendiğimi ifade etmeliyim. Hocayı ömrü boyunca insanlık ve özelde müslümanlar için harcadığı enerjiden dolayı, insanlığın kemali adına teşekkür ederim. Allah, kendisinden razı olsun.
Gönül Doktoru
Gönül DoktoruMehmet Yaşar Kandemir · Tahlil Yayınları · 2013366 okunma
·
2 artı 1'leme
·
1.675 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.