Gönderi

Sultan Mehmed'in atını denize sürmesi.
"Donanmadan ayrılıp gidenlerle gelen gemiler ok menziline girmişlerdi. O yandan bastıran kabayel kâfirin işine yarıyordu, bu yandan gidip yol kesmege çalışanlara engel oluyordu. Öyle bir engel ki devirsen deviremezsin yıksan yıkamazsın. Buna rağmen yüklendiler yine de, yüklendiklerini görmemek imkansızdı, canlarını dişlerine takmadıklarını görmemek de imkansızdı. Ama gerilediler. Durduramadılar. Durduramadıkları gibi, geçip gitmelerine de engel olamadılar. Mızraklananlar, oklanıp düşenler, dev gemilere atlamak üzereyken vurulup uçanlar Baltaoğlunun adamlarıydı, vuranlar gelen gemidekilerden. Onlardan da ölenler vardı, ama, az. Zırhlara bürünmüşler idi, ok işlemiyordu pek. Kılıç kesmiyordu, bıçak vurmuyordu. Vursa durdurmuyor, kesse önlemiyor, işlese hızlarını kesemiyordu. Kabayel onlardandı bre bu ne biçim iş? Tanrı, hey koca Tanrı onlardan mısın bizden mi apaçık görünsene! Saruca Paşanın kendinden geçmiş gönlü, gördüklerinden üzgün, ne dediğinden habersiz için için döğünürken Sultan Mehmedin de kopuverdiği görüldü. Say ki kopuverdiğini kendisi de bilmez. Herhal bir ince tekne; bağlı ipini kabayel çözmüş de denize almıştı dalgalar çekivererek. <<Süleyman! Bre Süleyman koma, koma, koma! Dümen kır sağdan çevir bre, yelken indir öne çıksana heyyy çıksana soyha ölüsü!» Saruca Paşanın içden içe döğünüşünü Sultan Mehmed dışa vurmuş, atını da sürdüğü gibi denize, bar bar bağırmaktaydı. Gemilerin geldiğini bildirmeğe at sürerken nasıl unuttuysa padişahlığını, nasıl kendini ulak yerine koduysa şimdi de öyle, padişah değildi, paşa değildi hatta, lâkin padişaha da paşaya da sahiplenmiş bir kocaman yürek olmuş haykırıyordu. At, denizi göğüslüyor umursamadan; köpeklerini kesmiş dalgalar atı, göğsünden iterken, at denizi itiyordu gerisin geriye, varıp teknelere ulaşmak, geçip gitmekte olan dev gemileri durdurmak, gücü yetse de yetmese de varıp çengellemek için atılıyordu. Deniz, atın karnından bir karış yukarıda çalkalanırken Sultan Mehmedin çizmesi sudaydı, mahmuzu sudaydı, kılıcının ucu suda. «Koma bre Süleyman, kaçırırsın gözünü açsana!> Yazık! Kabayel bir daha esmiş, gemileri zencire doğru sürüklemiş, karşı çıkan teknelere meydan okumuştu. Okumasa ne olacaktı ki? Saruca Paşa, hem soruyordu bunu yüreğinden hem, hiç, diyordu; gideceklerdi yine. Kaba yel onlardan idi, Tanrı, görünüşe göre onlardan. Sultan Mehmed de bir an böyle düşünür gibi oldu. Öfkeden burnunun ucunu görmüyordu ne düşündüğünü nerden bile? Sonradan, aklı başına geldiğinde, o bir an için deli divanesi olduğu inançsızlığı için, Tanrıdan saatlarca bağış dilendi. Ama orada gözü sadece kaçan gemilerin yazıklanmasındaydı. Galata önlerinden vurup yanaştıklarını zencire, hınzır Bizanslıların bir göz açımı içinde zenciri açıp dev gemileri içeri aldığını, son-ra, bir göz açımından da hızlıca yeniden kapayıp gerdiğini zenciri, dışarda kalanlarla eğlenircesine dev gemilerin Haliçte kıyıya doğru gittiğini gördü. Özengisini nasıl vurduysa atının karnına atın sıçradığı görüldü acı kişneyişlerinde; «Yüklen bre, zencire, zencire yüklen! O zencir kırılmalı bugün!>> Saruca Paşanın yüreği ağzına gelecek gibi oldu. At şaha kalkmıştı, o durumda atarsa kendini öne, derinliği bilinmez bir uçuruma gidiverirse... daha şimdiden deniz atın gerdanını bulmuş, Hünkârın dizlerini öpüyordu nerdeyse, derine düştü mü kalkan ayaklar, gitti. Tanrı korusun, Tanrı korusun!. demesine yumdu gözlerini yine. Baltaoğlu Süleyman, donanmayı tekmil çekti, zencire vurdu; gayri Hünkârı duyduğundan gayri duymadığından, ne var ki o hengâmede Hünkarın bağırtısını duymanın mümkünü yok idi. Baltaoğlu sağ dönmemek için de donanmayı zencire vurmuş olabilirdi, gerçekten son umudun zenciri kırmakta olduğunu görmesinden de vurmuş olabilirdi. Zenciri kırdı mı Halice girilmesi kolaydı artık, İstanbulu denizden döğmek kolaydı... dört bir yandan yani. Sultan Mehmed, aklı donanmasında iken, atının yenibir şahlanmasının denize uçmak olacağını hissetti. Denize uçulacak zaman değil idi, olsa, uçmak kolay..."
Sayfa 333Kitabı okudu
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.