Zamanın birinde bir hükümdar, masum, kendi yağında kavrulan bir çivi ustası çağırtır. Ondan, ordunun bütün atlarını nallayacak kadar çivi yapmasını ister. İş, olmayacak bir iş değildir ancak bunun için biraz zaman lazımdır. Ama hükümdar "Üç gün" demiştir. "Üç gün içinde ya yetiştirirsin ya kellen gider." Çivi ustası, kara kara düşünür. Üç günde bu kadar işin yapılması mümkün değildir, yapa yapa sadece bir avuç çivi yapabilmiş. Ne yapsın, dükkanı kapatır, evine çekilir, cellatların gelmesini bekler. Üçüncü günün sabahında evinin kapısı hızlı hızlı vurulur. Korka titreye kapıyı açar. Açmasa kırılacak. Gelenler, hükümdarın adamlarıdır. Fakat istekleri değişmiştir. İçlerinden biri şöyle der: "Usta, hükümdar öldü. Tabutu için bir avuç çivi almaya geldik."