Gönderi

Birey ve Toplum
“İnsan doğanın ürkütücü gücüyle baş edebilmek için diğer insanlarla bir araya gelerek toplumları oluşturmuştur. Ancak, toplumlar geliştikçe insan da giderek doğadan kopmuş ve bunun yarattığı yalnızlığı giderebilecek yeni bir beraberlik bulamamıştır. İnsanın kısa bir süre için de olsa doğayla yeniden baş başa olması, onu eski bir dostla birlikteymişçesine mutlu eder. Ama insan böylesi doyurucu bir ilişkiyi, kendi geliştirdiği toplumlarla kuramamış ve toplumu doğal güdülerini kısıtlayan bir başka güç olarak algılamıştır. Dolayısıyla, doğadan özgürleşme çabası sonucu bu kez de kendini topluma bağımlı kılmıştır. Çünkü insan, yalnızlıktan da korkmuş ve diğer insanlarla birlikte olursa tehlikelerden korunacağına inanmıştır. Gerçekten de insan, başkalarıyla birlikteyken birçok şeyi daha iyi yapar. Ama kendi içinde yine de yalnızdır ve içinde yaşadığı dünyaya karşı yürekli bir savaşım vermek zorundadır. İnsanın politik bir varlık olması ise kendi seçimi değildir. Bugüne değin denemiş olduğu toplum modelleri, onun özgür olma isteği ile bağımlılığı yeğlemesinin yarattığı çelişkilere çözüm bulma çabalarıdır. Bu çelişkiler insanın hem doğanın bir parçası hem doğadan kopuk, hem insan hem hayvan olmasından kaynaklanır. En basit düzeydeki toplumların yöneticileri yoktur. İlkel avcılar ancak biraraya geldiklerinde bazı kurallar uygulamışlardır. Belirli bir amaçla biraraya gelerek örgütlenir, işbirliğinde bulunur, sonra yine kendi aile gruplarına dönerler. Her aile kendi kendisini yönetir. Sürekli bir politik düzen oluşturmazlar. Toplumların politik düzen oluşturmasında başlıca etmen savaş olmuştur. Başlangıçta insanın doğal bir savaş içgüdüsü yoktu. İlkel gruplar barış ve sükun içinde yaşamışlardı. Gerçekten de savaşlar, sahip olma dürtüsüyle başlamıştır. Nitekim savaşlar giderek başkanların ve önderlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak başlangıçta başkanlar yalnızca savaşı yönetme görevini üstlenmişlerdi. Başkan savaş sırasında toplumu yönetir, barış zamanında kimse onunla ilgilenmez ve toplumun herhangi bir üyesi olarak yaşamını sürdürürdü. Daha sonraları gruplar büyüdükçe, barış zamanında da topluluğu yöneten ve otoriteyi temsil eden kişiler belirmeye başladı. Önceleri bunlar din adamları ve büyücülerdi. Sonunda krallık bir devlet yönetimi biçimi olarak benimsendiğinde, savaş ve barış dönemlerindeki lider kimlikleri kralın kişiliğinde bütünleşti. Gerçi devlet istilanın bir ürünüdür, ve kazanan grubun yenilene egemen olmasından kaynaklanır, ama salt silah gücüne dayalı bir devlet de uzun ömürlü olamaz. Çünkü insan doğası, zora ve baskıya karşı inatla direnme eğilimindedir. Bu nedenle, barış dönemlerinde de toplumları yönetme sanatı gelişmiş, devlet gücünün dolaylı ve hissettirilmeden uygulanabileceği çeşitli üstyapı kurumları oluşturulmuştur. Bunlar arasında, aile, okul ve dinsel kurumlar sayılabilir. Bu kurumlar, bireyin kendi toplumuna bağlılık geliştirmesini ve onunla gurur duyabilmesini sağlamıştır. Bunun yanı sıra, egemen azınlık kendi gücünü giderek yasal bir sisteme dönüştürmüş, böylece hem kendi gücünü pekiştirmiş, hem de kendisine bağlı olan halka düzen ve güvenlik sağlamıştır. Yasalar, sağladığı haklarla vatandaşların bunları kabul etmesini ve devlete bağlanmasını kolaylaştırmıştır. Samimiyetsizlik ilkel toplumların bilmediği bir davranış biçimidir. Samimiyetsizlik uygarlıkla gelişmiştir. Çünkü uygarlıkla birlikte diplomasi de gelişmiş, çalınacak şeylerin sayısı da artmıştır. İlkel insanlarda mülkiyet geliştikçe hırsızlık ve yalan da başlar. İlkel insan acımasızdı. Kendini koruyabilmek için öyle olmak zorundaydı. Ama diğer insanlara acı vermekten zevk alma eğilimi savaşlarla birlikte gelişmiştir. İlkel toplumlarda insan yaşamına günümüzdeki kadar değer verilmediğinden, daha hoşgörü ile karşılanırdı. Aslında ilkel insanlar kendi yaşamlarına da değer vermezlerdi. Onur kırıcı bir duruma düştüklerinde kendi yaşamlarına son verirlerdi. Başlangıçta anlaşmazlıklar kişisel öç alma yoluyla çözümlenirken, daha sonraları verilen zararın karşılığı başka yollardan ödetilmiştir. Genellikle suçun büyüklüğüne karşı verilen ceza, suçu işleyen kişinin saygınlığı oranında az oldu ve bu tarih boyunca da böyle süregeldi. Bu nedenledir ki, bir toplumun yasaları onun geçmişini yansıtır. İlkel toplumlarda cezalar daha acımasızdır, çünkü yeterince yapılaşmamışlardır ve bundan ötürü de güvensizdirler. Bir toplum oturdukça cezaları da hafifler. İnsanın toplumsallaşması sonucu, kendisini koruma amacı dışında saldırgan davranışlar göstermeyen, barışçı doğa insanının türü de tükenmiş ve savaş güdüsü insan karakterinin yapısal bir parçası durumuna gelmiştir. Unutulmamalıdır ki, toplumların oluşumu insana savaşı öğretmiştir, ama aynı zamanda diğer insanlara karşı duyduğu ilginin de gelişmesine neden olmuştur. Toplumların varolabilmesi için düzen, düzen olabilmesi için de kurallar gereklidir. Doğa toplumlarında bireyler, uygarlaşmış toplumlara oranla daha az hakka sahiptir, toplumdan ayrı bir bütün olarak var olamaz. Önemli olan aile, kabile ya da köydür. Ancak sonraları insanlar arazi sahibi olup ekonomik bağımsızlıklarını kazandıkça hak sahibi olmaya ve bireyleşmeye başlamışlardır. Gelenekler ve töreler insana koruyucu bir ortam sağlar, ama onun toplum içinde farklılaşmasını ve kişiliğine yeni boyutlar katabilmesini de önemli ölçüde kısıtlar. İnsan ekonomik bağımsızlığını kazanıp geleneksel gruplardan çağdaş topluma yaklaşıldıkça törelerin gücü zayıflamış, buna karşılık onu denetleyen yasaların sayısı çoğalmıştır. Çünkü insan zihni geliştikçe, düşünceler de çoğalmıştır. Düşüncelerin gelişmesi insanın kendi kendisini ve geleceğini yönlendirmesinde ona yardımcı olmuş, ama içgüdülerin zayıflaması diğer insanlara ve geliştirdiği teknolojiye eskisinden daha bağımlı bir duruma gelmesine neden olmuştur. Bir şeylerden bağımsızlaşarak özgürleşmeye çalışmakla özgür olmak birbirinden farklı olgulardır. İnsan doğaya olan bağımlılığından kurtulabilmek için diğer insanlarla bir araya gelerek teknolojiyi geliştirmiş, ancak bu kez de onun tutsağı olup olmadığı sorusu ortaya çıkmıştır.”
Engin Geçtan
Engin Geçtan
İnsan Olmak
İnsan Olmak
·
793 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.