Gönderi

Sıradan insandan çok daha fazla olmak üzere Herakleitos, tüm dünyayı sürekli bir değişim ve mücadele sürecine bagımh laldı. Digerlerinin hepsinin üzerin de Herakleitos, hareketsiz varlık felsefesinden gelen zit kutuptaydı. Tüm bunların ve diger bazı bilgilerin işığında 6.9'da geçen "geriye-dogru dönme" kelimesinin kullanı mini görmek zorundayız, nitekim bazıları bunu, Herakleitos fr. 51'in "geriye-dogru dönüş ayarlaması için açık bir referans oldugunu düşünmüşlerdir. Tek bir kelimeye bu kadar fazla sırtımı dayamak akıllıca değildir, hatta belki de gereksizdir. Tek bir ifadenin kanaat oluşturmaya yetmediği durumlarda, kümülatif etki önemli olabilir. Öyleyse, kendi ifade tarzı içinde Parmenides'e göre Herakleitos'un baş suçlu ol duguna dair güçlü ipuçları var, çünkü diğer şahısların anlaşılmaz bir şekilde kafaları karışmışken Parmenides söz konusu çelişkiyi açıklamaktan asla kaçınmamış ve tam tersine bunu desteklemiştir. Fakat bu eleştiri, ister filozof olsun ister olmasın, tüm "cahil faniler" için geçerlidir. Buradaki yaklaşıma göre olan vardır ve asla olmamaz- lik edemez. Bu akıl yürütmeyi devam ettirmek, genesis, yani varoluş süreci gibi bir şeye dayanan tüm ortak inançlara karşı çıkmaktır. Bu süreç, aynı şeyin bir seferinde var olmamasını, başka bir seferinde ise olmasını talep eder; bir seferinde aynıdır ve digerinde aynı değildir. Böylece insanlar, şeylerin "kendine geri dönen" bir düşünce çizgisi olarak var olma ve olmama arasında gidip geldiklerini tahayyül ederler. Dahası bu şekilde kınarken Tanrıça, Parmenides'i aynı zamanda "deneyimden dogan alışkanlık ile ileri doğru yürümeye karşı uyarır ve yine bu da Tanrıça'nın aklında olanın, gizemli ve bireysel tek bir filozofun öğretisinden ibaret olmadığını düşünmemize yol açar. Tanrıçanın ona aslında tam olarak neyi yasak ettiği sonraki satırlarda ortaya çıkıyor: Bu, duyulara güvenmemek, bunun yerine akılla muhakeme etmektir. Burada ilk kez duyular ile aklı birbirine tezattır ve bize duyuların aldatıcı olduğu ve sadece akla güvenilebileceği söylenmektedir. Bu, Avrupa felsefesi tarihinde, bir daha asla aynı olamayacak olan belirleyici bir andır. Parmenides'in tek gerçekligin maddi olduğuna inanıp inanmadığı hiç bir durumda cevap kabul etmeyen küçük bir sorudur, fakat "Parmenides bazılarının dediği gibi idealizmin babası değildir, aksine tum materyalizm onun gerçekliğe bakışına dayanır" diyen Burnet'a (EGP, 182) katıl- mamamız mümkün değildir. Burnet, Parmenides'in henüz asomaton -manevi- kelimesi icat edilmeden önceki bir çaga ait olduğu halde, monizmi nihai mantıksal sonucuna kadar insafsızca takip ettiğini ifade eder ve onun realitesinin "küresel, hareketsiz, maddesel bir plenum" ol- dugunu söyler. Ama Yunanca düşünelim ve Platon gibi daha sonraki bir filozofun bile dogal olarak maddi ve manevi olarak adlandırmamız gereken iki tür varlika gönderme yapmak istediğini, normalde somatikon ve asomaton terimlerini kullanmadığını hatır- layalım, buna benzer kullanımlar olsa bile nispeten azdı. Algılanabilir (aistheton) ve anlaşılabilir (noeton) olan şeylerden bahsetmişti. Aistheton, kullanıldığı heryerdeher yerde cisimsel şeklinde güvenle tanımlanabilir ve aynı şekilde noeton da "anlaşılabilir" değil, aynı zamanda ve her yerde cisimsel olmayan ve maddi olmayan anlamına gelir. Bu nedenle burada asıl nokta Parmenides'in aistheton ve noeton arasındaki ayırımı (bir yanda gözlerin ve kulakların sağladığı veriler, diğer yanda logosun sağladıkları) çizen ve ikincisinin gerçek ve doğru, ilkinin ise gerçekdışı olduğunu söyleyen ilk kişi olduğudur. Maddesel olanlar ve maddesel olmayanlar, onun pek az anlamış olduğu kavramlardır, önemli olan şudur ki onun bakış açısına göre realite, ne görülebilir ne duyulabilir ne dokunulabilir ne de tadılabilir, ancak diyalektik bir akıl yürütme sûre- ciyle sonuç çıkarılabilir, nitekim bunu kullanan ilk kişi de kendisiydi. Anlaşılabilir ve duyumsanabilir olan arasındaki farkın, Platon için ne kadar çok şey ifade ettiğini, ve anlaşılabilir olanı, duyumsanabilir olan pahasına ne kadar yücelttiğini hesaba katar- sak, idealizmin bu kendine has biçimine giden yolun ilk kez Parmenides tarafından açılmış olduğu neticesine varmak kaçınılmaz olacaktır. Düşünürün ondan "saygıde- ger ve haşmetli bir şahıs" olarak bahsetmesi boşa değildir.
·
79 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.