Gönderi

272 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 46 days
VUSLAT OLMADAN HİCRAN
Bir başka memnu olan bu güzide eserimiz, Süreyya, Suat ve Necip etrafında gelişiyor. Mutlu bir yuvaları, birbirlerine bağları güçlü, birbirine seven çiftimiz Süreyya ve Suat başlarına geleceklerden habersiz günleri geçiriyorlar. Gerçi başına ne geleceğini insan bir yerde kendi tayin eder ama... Necip ise Süreyya'nın yakın arkadaşı, ailesinin bildiği tanıdığı aile dostu. Suat hanım köyde, bağda sıkılınca Süreyya bir yalı alıyor ve oraya taşınıyorlar... ve Necip'in de kendileri ile beraber yaşamasını istiyorlar. yalıya taşındıktan sonra ihanete perde aralayacak o cümle çiftimizin ağzından çıkıyor. "Bizden ayrılabilirsin ama yalıya taşınır taşınmaz postu bizim eve sermek şartıyla." Süreyya ve Suat, Necip'in kendileri ile birlikte yaşamasını istiyor. Yani bir insana ne kadar güvenirsen güven, dostun ahbabın olsun.. Ama neden aynı evde yaşamak? Manası ne? Ne diyor Hüseyin Rahmi: "İnsanın mayası hep o maya." Neyse... Necip evliliğe sıcak bakmayan, bugün onla, yarın şunla gezen, düşüp kalktığı kadınların kullanım süresi dolunca yenisiyle değiştiren, sonra da " mutlu bir yuvam olmadı" diye rüzgardan dram çeken birisi.. Ha kendisine sorsan sevilecek, kendini feda edebilecegi birisini bulamadığından der.. ama öyle mi, değil. Bu saadet düşmanı Necip önceleri çiftçimizin ilişkisine imrenerek bakıp, " neden beni böyle seven bir kadın bulamadım" diye hayıflanırken, bu imrenme işi daha sonraları bildiğin Süreyya'yı kıskanmaya, ona haset etmeye varıyor.. Suat ve Necip'in ortak zevklerinden piyano, bunları bir araya getirdikçe, ufak ufak farklı duygular meydana çıkıyor.. git gide artan duygular Suat'a bir bağlılık, onunla bir olmak, Sureyya'nın yerini almak düşüncesine kayıyor.. Kıvılcımı ilk yakan Necip, ilk duygusal hareketlenme ondan geliyor.. daha sonraları Suat'ın hareketleri Sözleri, tebessümleri Necip'i hayata bağlayan yegane şeyler oluyor, Suat'ın haberi olmadan... Suat Süreyya ile mutlu olmakla birlikte, mutluluk daha çok Süreyya'nın istek ve arzularına tamam demekten geçiyor esasında... Karşı bir tavır takınmak mutluluğa set çekecek gibi... Necip'in Suat'a bu kadar derin bir sevgi besleyip ondan bir parçaya sahip olamaması bir gün eldivenlerinden tekini çalmasına itiyor. Daha sonra bu eldiven Necip hastalanınca, "Necip bu eldiven sayesinde hayatta kaldı" diye meydana çıkınca durumu Suatta anlıyor ama herhangi bir şey fark ettirmiyor. Necip'in bu haline biraz kızıyor, o bakış ve tebessumlerden farklı bir hali olduğunu yeni fark ediyordu. Gidip gelmeler, sandalla gezintiler devam ettikçe ilişki daha da ısınıyor, herhangi bir tensel temas olmasa dahi o kazan kaynıyordu. Suat bazen bu ihanetten dolayı kendinden tiksiniyor, sonra bu ilişki biçiminin ihanet olup olmadığını düşüncesinde makul bir yere koyamıyordu.. Necip eve geldikçe, Suatla konuştukça mesut oluyor, ancak doğru dürüst bir konuşma iklimi olmuyordu. İkisi birden bir sözden, bir yüz ifadesinden mutlu oluyor. Yeri geliyor büyük bir üzüntüye düşüyorlardı. Bu arada kalmışlık ikisinin de ne hissedeceğini bilememesine yol açmıştı. Suatin evde rahat olmayışı, Süreyya'ya ihanet ettiği düşüncesi, Necip'in eve gelmemesini istemesine, gelince de gözlerine kaçırmasına sebep olmaya başlamıştı. Necip bu tavır üzerine eski yaşamına dönüp, yiyip içmeye, şehre yeni gelen artist ve sanatçılarla yaşamaya, her gece bir kadınla sarhoş olmaya başladı. Bunu haber alan Suat ne büyük bir beladan kurtulduğunu, demek sevgisinde samimi olmadığını anlayıp Süreyya'yı sevmeye devam etti. Daha sonra bağa gelen Necip, Suatla bir konuşma fırsatı bulmuş, Suat'ı deliler gibi sevdiğini, bütün bu sarhoslugun, kadınlarla düşüp kalkmasinin nedeninin Suata ulaşamamak olduğunu söylüyor. Bizim Suat, saf Suat buna inanıyor. Birlikte kaçmayı isteyen Necip, Suat'ın Süreyya'ya ihanet edemem, onu bırakamam demesi üzerine öylece kalıyor. Necip madem aşkımız böyle kaldı o zaman senin bir kez olsun ellerini tutayım, gözlerinden öpeyim diyor.... Suat ilk başta istemese de buna razı geliyor... Suat ihaneti bile bile yapıyor... Finalinde ise konakta yangın çıkıyor, Suat dışarı çıkmayınca Süreyya ve Necip içeri giriyor. Odaya giren Necip oluyor ve oda çökerek yangın içinde kalıyor.... Sonu o kadar belli bir hikaye ki, insan neden diyor... Bence Necip Suat'ı sevmiyordu. Sadece içindeki o sevgi açlığını doyurmaya çalışıyordu.. en yakında da Suat vardi ve o kurban oldu.. kesinlikle samimi değildi. İlk duygu onda belirdi.. Ben ne yapıyorum demedi.. yanlış davranışına kılıflar buldu.. Suat ise.. ona üzüldüm esasen, mutlu bir yuvası varken, kendi fedakarlıkları ile bile olsa... böyle bir sonla gitmek onun için üzücü oldu.. kocasını sevmeye, mutlu etmeye çalıştı.. ihanet etmemek için çabaladı.. Necip'e yüz vermemeye, unutmaya çalıştı... kaçma teklifini reddetti.. ancak yoğun duygu, duygusal boşluk verdiği tavizlerin sebebi idi... kendi sadece elini verdi, gözlerini öptürdü... ama bu ihanet miydi? Evet... Necip çekip giderken, suattan da bir şeyler yok oldu. Kocasına ihaneti bir yanda, mesut edeceğine inandığı adamın gidişi bir yanda idi.. Suat o saatten sonra ne kocasını eskisi gibi sevebilir, ne Necip'e gidebilirdi.. O yangından Suat kacamadi değil kaçmadı bence.. Ya kocasına ihanet ettiği için yaşamak istemedi, ya da Necip'ten ayrı kaldığı için.. Bence daha çok bu ihanet yaraladı onu.. Ki arkasından gelmesini istediği belki de Süreyya olurdu... Ancak Süreyya bu ilişkide en masum taraf onun yanmasını istemeyebilirdi de... belki de ihanetin sebebi olanlar yansın diye düşünmüştür... Ben Süreyya olsaydım, Evime bir erkeği böyle almazdım Ben Necip olsaydım, Bir çiftin evine gitmezdim Ve ben Suat olsaydım, asla Necip'e o kadar yakın olmazdım...
Eylül
EylülMehmet Rauf · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139.8k okunma
·
59 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.