Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

240 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Seniha'nın Dramı: Kıskanmak, Kinlenmek, Öç Almak
Kıskanmak, ilk kez 1937 yılında ‘’Kıskançlık’’ adıyla Tan gazetesinde tefrika edilmiş. Daha sonra 1946 yılında Hilmi Kitabevi tarafından kitap olarak basılmış. 1994’ten 2020’ye kadar ise Oğlak Yayınları tarafından yayımlanmış. Yazarın yayın hakları geçen yıl Everest Yayınları’na geçmişti. Bu baskıda gazetede yapılan tefrika, 1946 baskısı ve son olarak Oğlak Yayınları tarafından yapılan 2020 baskısı karşılaştırılarak yer yer bu baskılardaki farklılıklar dipnot şekilde verilmiş. Bu bakımdan özenli bir baskı olduğunu başta söylemek isterim. Roman, Enis Batur’un ön sözüyle, bir başka deyişle bir incelemesiyle başlıyor. Açıkçası romanı okumadan bu tip yazıların okunması pek faydalı olmuyor. Romandan önce Enis Batur’un yazdıklarını okudum ancak benim için pek bir şey ifade etmedi. Daha sonrasında Fethi Naci’nin 17 sayfalık Kıskanmak üzerine yazdığı eleştiriyi okudum ve Enis Batur’u âdeta yerden yere vurduğunu gördüm. Enis Batur’un bahsettiklerinin hemen hemen hiçbirini doğru bulmayan Naci, Batur’un eleştirilerini bir bir çürütmüş. (Bakınız: Yüz Yılın 100 Türk Romanı) Romanın konusuna kısaca değinmek isterim. Romanın başkahramanlarından Halit, kendisinden yirmi bir yaş küçük bir kadınla evlenir. Romanın bu evresinde Halit kırklı yaşlarının sonundadır. Halit’in kız kardeşi Seniha ise Halit’ten sekiz yaş küçük, kendisini bildi bileli abisini kıskanan bir kadındır. Bu kıskançlıkta annesi ve babasının payı büyüktür. Halit güzeldir, Seniha çirkin; Halit yurt dışında tahsil görür, Seniha ise abisine para gönderildiği için İstanbul’da bile okutulmaz. Hatta maddi sebeplerden kendisine çıkan kısmetler bile geri çevrilir. Seniha’ya son darbeyi ise annesi vurur ve Halit’i kastederek güzellik bakımından keşke ona çekseydi bile der. Hâl böyle olunca Seniha’da küçük yaşlardan itibaren bir kıskançlık ortaya çıkar. Fakat bu kıskançlık yıllar geçtikçe kin ve nefrete döner. Hatta daha da ileri gider, abisinden öç almaya kadar varır. Roman, üçlü bir aşk hikâyesi havasıyla başlasa da durum farklıdır. Dönem romanlarında genellikle görülen bu durumda karı-koca-sevgili üçgeni vardır. Aldatan ve aldanan eş motifi olmazsa olmazdır. Bu romanda ise bir dördüncü var ki derdi aşk değildir. Yukarıda bahsettiğimiz sebeplerle abisini kıskanan Seniha, abisinin mutsuzluğu ve acizliği için elinden geleni yapmaya hazırdır. Çok fazla içerik bilgisi vermek istemiyorum fakat içeriğe girmeden de bu romanı incelemek imkânsız gibi. Mühendis Halit’in kendinden yirmi bir yaş küçük karısı Mükerrem ve onun yirmi yaşlarındaki sevgilisi Nüzhet romanın önemli karakterlerindendir. Halit, Mükerrem, Seniha ve Nüzhet dörtlüsü arasında geçen olaylarda en etkili karakter şüphesiz Seniha’dır. Tüm karakterlerin hayatını etkileyen ve değiştiren Seniha’dan başkası değildir. Abisini kıskanan, kıskanırken kinlenen, kinlenirken de intikam duygularıyla hareket eden Seniha, aslında kendisi dâhil herkesin felaketi olur. Roman Zonguldak’ta başlar. Halit başmühendis olarak yabancı bir kömür şirketinde çalışmaktadır. Açılış sahnesinde ilk cümleden Seniha’yı görürüz. Kitap toplamda elli bölümden oluşuyor. Başlangıçta Zonguldak’ı görüyoruz ancak bölümler ilerledikçe karakterlerin geçmişine dönülüyor. Halit ve Seniha’nın İstanbul yaşamı, Halit’in Mükerrem’le nasıl evlendiği, yeni evli çiftin Ankara’ya gidişleri, oradan da Zonguldak’a gelişleri anlatılır. Yazar açık açık yıl belirtmese de kullandığı bazı ifadelerden anlatılan dönemin 1923-1924 yılları olduğunu anlarız. Zaman zaman Cihan Harbi ve Cumhuriyet’in ilk yılları gibi ifadelerle olayların zaman dilimi hakkında fikir sahibi oluyoruz. Roman tahminen 1930'lu yılların ortasında sonlanıyor. Bu romanın dönemi için iddialı bir roman olduğunu söylemek de mümkün. Nahid Sırrı, zaman zaman karakterlerini oldukça Avrupai bir tutum içerisinde yansıtır. Mükerrem’le Nüzhet’in ilişki durumu üzerinden bunu net bir şekilde görürüz. Bu tutumu Fethi Naci eleştirerek yazarın kendisini hâlâ Fransa’da zannettiğini söyler. (Nahid Sırrı bir dönem Fransa’da yaşamıştır.) Yine genç ve güzel -erkeklerden bahsederken de yazar özellikle güzel sıfatını kullanıyor, yakışıklı demiyor- Nüzhet hakkında yazarın söyledikleri dikkat çekicidir. Türlü çapkınlıklarına göz yuman ve hatta bu çapkınlıklar için oğluna yardımcı olan annesi de oldukça Avrupai bir tiptir. Nüzhet’in yoz bir tip olduğunu okurlar her ne kadar bilse de Nahid Sırrı bu yoz karakterinden yer yer övgüyle bahseder. Olayları kabaca ifade ederken detaylara çok girmiyorum. Kitabın olay örgüsü oldukça merak uyandırıcı. Okurlar kitabın son sayfasına kadar heyecanla okuyacaktır, bundan eminim. Seniha, benim gördüğüm en kinci karakterlerde listenin başına doğru yol aldı diyebilirim. Kendi kanından, canından olan bir insanı hastalık derecesinde kıskanmak dehşet verici. Abisinin aldatılmasına göz yummasından öte onun sürünmesini, hayatı boyunca aciz durumlar içerisinde kalmasını hatta ve hatta ölüp toprak olursa belki de kıskançlığının biteceğini düşünmesini dehşetle okudum. Yazarın bana göre en büyük başarısı da ruh tahlilleri. Ana karakterlerin duygu durumları başarılı bir şekilde yansıtılmış. Karakterlerin geçmişindeki ayrıntılar da satır aralarında başarıyla verilmiş. Romanın son bölümleri maalesef biraz klişe olmuş. Okurken olacakları hissettiğiniz, sizi şaşırtmayan bazı olaylarla roman sonlandırılıyor. Ben de okurken çok tahmin edilebilir olduğunu düşündüm. Daha sonrasında Fethi Naci’nin eleştirisinde de buna değinildiğini gördüm. Fethi Naci bu son bölümlerle ilgili şöyle diyor: ‘’O yirmi sayfa tam bir düş kırıklığı oldu benim için! Yeşilçam filmlerine yakışır bir rastlantı ve melodram!’’ Birkaç sözden sonra ise şöyle bitiriyor: ‘’Öyle bir bölümü nasıl koyabilmiş romanına Nahid Sırrı, anlamak zor!’’ Ben Fethi Naci kadar sert eleştirmesem de tahmin edilebilir bir son olduğunu düşünüyorum. Yine de son sayfaya kadar keyifle okudum. Son olarak Nahid Sırrı’nın üslubuna değinmek istiyorum. Roman, yazıldığı dönem göz önünde bulundurulursa sade bir dile sahip diyebilirim. Ben okurken zorlanmadım ancak yaşı biraz daha küçük okurlar belli kelimeleri anlamakta zorlanacaktır. Dönemine göre sade, günümüze göre çok da değil. Bazı Arapça-Farsça ifadeler zorlayabilir, sözlüğe baktırabilir. Onun dışında akıcı bir dille yazıldığını söyleyebilirim. Konusu, dönemi için klişe gibi görünse de konuyu ele alış tarzıyla fark yaratan Nahid Sırrı’nın kalemini sevdim. Kendisinin diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Kıskanmak
KıskanmakNahid Sırrı Örik · Everest Yayınları · 20221,375 okunma
·
201 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.