Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kültürü etkileyen önemli parametrelerden biri de coğrafi koşullardır. Japonya volkanik kütlelerden oluşan dağlık yapıya sahip bir ada ülkesidir. Halen aktif olan 77 volkana sahiptir. Tokyo, dünyanın en önemli fay hatlarından birinin üzerinde kurulmuştur. Mevsim değişikliklerinin keskinliği, volkan patlamaları, depremler, tsunamiler ve benzeri doğal koşullar insan kişiliğini ve kültürünü derinden etkilemiştir. Tüm bu coğrafi özellikler, sürekli olarak yaraları tedavi etmek, doğayla uyumlu olmak, her şeyi kaybettikten sonra ayakta kalabilmek, sıfırdan başlamak için gerekli arzuya sahip olma konusunda Japonları uzmanlaştırmıştır. Zaten bir ada devleti olduğu için toprakları az ve kaynakları oldukça sınırlı olan Japonya'da kaynakların en etkin şekilde, israfsız kullanılması kültürün temel taşını oluşturmuş, hatta endüstride de yalın organizasyon, sıfır hata, tam zamanında üretim gibi kavramların çıkış noktası olmuştur. (...) Japon halkının yabancı menşeli ürünlere bakış açısı 1960'lardan sonra büyük ölçüde değişmiştir. Geçmişte kapalı bir ekonomiye sahip olan Japonlar, yetersiz yerli üretim sonucu uzun yıllar toplumsal ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamamışlardır. Japonlar yazılı metinlerden ve anlaşmalardan çok, söze ve karşılıklı güvene önem vermektedir. Japon firmaları genelde Batıdaki yaygın uygulamanın aksine karşılıklı olarak imzalanan kontratların yararına inanmazlar ve bunu bir formalite olarak görürler. Eğer iki firma arasında karşılıklı güven ortamı oluşmamış ise bir kâğıt parçasına sahip olmanın gelecekteki ticari ilişkilerinin yolunda gitmesini sağlayacağına da inanmazlar. Hatta Avrupa ve Amerikan firmalarının yoğun ısrarları üzerine hazırlanan her türlü detayın yer aldığı Batı tarzı uzun kontratları imzalamadan önce okumak bile onlar için sıkıcıdır. Japon iş adamlarına göre bir kontrat uzun ve hukuki terimler içeren bir metinden ziyade, iki firmanın birlikteliğini vurgulayan bir evlilik anlaşması şeklinde olmalıdır. (...) Japonya sanayileşirken, büyüklüğü ve önemi ne olursa olsun kendi üreticisi ve sanayicisini koruma yolunu seçmiştir. Bu nedenle yabancı ürünleri Japon piyasasında çeşitli engeller beklemektedir. (...)  Japonya'da uyuma dayalı karar alma sürecinin, resmi olarak ortaya konuş biçimine “ringi” sistemi adı verilir. Bu sistemde, karara ilişkin yazılı bir teklif, organizasyon içinde karardan etkilenecek bütün bireyler arasında dolaşır. Bu dolaşım, hiyerarşik bir düzene göre, alt kademeden başlayarak üst kademeye doğru gerçekleşir. Ringi belgesi her bireyin masasına ulaştığında, bireyler belgeyi okurlar bazen küçük düzeltmelerde veya önerilerde bulunurlar, en sonunda belgeye kendi kişisel mühürlerini vururlar. “Ringi” belgesi gerekli herkes tarafından onaylandığında, karar üzerinde ortak bir anlaşmaya varılmış olur. Böylelikle bu sürece birçok insan katılmış ve katkıda bulunmuş olur. “Ringi” sistemi genellikle büyük ve geleneksel yapılı Japon şirketleri tarafından çok önemli kararlar almak için kullanılır. Bununla birlikte, asıl “ringi” sistemi kullanılmasa bile, birçok Japon şirketinde karar verme süreci benzer şekilde gerçekleşir. (...) Bunun bir dezavantajı ise bazen hiç kimse, kararın sonuçlarından gerçek anlamda sorumlu tutulamamaktadır. Japonların kendileri de karar almak için gereken bu zaman konusunda rahatsızlık duymaktadır. Bu nedenle, şirketler son zamanlarda bazı mevkilere daha fazla yetki vererek bu süreci verimli ve daha kısa hale getirmeye çalışmaktadırlar. (...) Japon insanı diğer ülke insanlarına göre oldukça sabırlı ve güler yüzlüdür. Bununla beraber yüksek ses tonu ile konuşmayı büyük bir kabalık olarak görmektedirler. Jestlerinden ve mimiklerinden biraz da dini geleneklerden dolayı duygularını ve görüşülen konu hakkındaki fikirlerini anlamak oldukça zordur. Japonlar ticari görüşmelere başlarken el sıkmaktan ziyade eğilme şeklinde selamlaşmayı tercih etmektedirler. Selamlaşma daha az kıdemli olanın daha çok eğilmesiyle tamamlanmaktadır. Selamlama geleneksel baş eğme ya da el sıkma şeklinde olabilir. Karşı tarafın liderinin takip edilmesi önemli olup, baş eğme ile selam verilmişse aynı şekilde karşılık verilmeli, gözler aşağıya bakar şekilde kollar yanda tutulmalıdır. Kişiler soy isimleri ve yaş sırasına göre takdim edilir. Unvanlar biliniyorsa mutlaka kullanılmalıdır. Kişilerin iş hayatındaki konum ve unvanları görüşme ve toplantı düzenini belirlemektedir. Masa yerleşimi ortaya en üst düzey kişilerin ve yardımcılarının unvan sırasına göre yanına sıralanması ve karşı tarafa da herkesin denginin oturması şeklinde olmaktadır. Kart değişimiyle toplantılara başlanmaktadır. Japonlar için kart değişimi ilişkinin başlangıcıdır. Kişilerin statüsüne göre konuşmalar ve hareket tarzı belirlenmektedir. İlk önce en kıdemli kişiler kart alışverişi yapmalıdır. Şirketi ve kişinin statüsünü gösteren kartvizit mutlaka bulundurulmalıdır. Kartvizit her iki elle tutularak değiş tokuş edilmektedir. Kartın bir yüzünün Japonca olması önemlidir. Kartvizitin üzerine yazı yazılmamalı, alındıktan sonra detaylı bir şekilde incelenmelidir. Japonlar karşı tarafa duyulan saygının bu tür yöntemlerle açığa vurulduğunu düşünmektedirler. İlk önce üst mevkiye sahip yetkililer kart alışverişinde bulunmaktadırlar. Kart alındığında üzerindeki unvan mutlaka kontrol edilmelidir. Üst mevkiye sahip çalışanlara, unvanlarıyla veya unvan ve adlarıyla birlikte hitap edilmelidir. Kart verilirken hafif bir baş eğme ve iki tarafından tutularak verilmelidir. Kartlar verildikten sonra kartlardaki bilgilere hâkimiyet sağlanması için kısa bir süre beklenmelidir (İsimler ve unvanların okunup anlaşılması için süre verilmelidir). Kartlar görüşme boyunca bir saygı göstergesi olarak masanın üstünde tutulmalıdır. Kartlar İngilizce ya da karşı tarafın diliyle yazılmış olmalıdır. Karşı tarafa kartlardaki isim ve unvanları öğrenmesi için zaman verilmeli, kartların hemen cebe ya da çantaya konulması karşı tarafa önem verilmediğini göstereceğinden saygısızlık olarak düşünülebilmektedir. Kibir derecesinde gururlarına düşkün olmalarından dolayı görüşmeler esnasında buna çok dikkat edilmeli (samuray geleneği), erkek egemen bir toplum olduğu unutulmamalıdır. Kendi tarihleri ve önemli şahsiyetleri hakkında konuşulması karşı taraf üzerinde olumlu bir etki yapmaktadır (Meiji dönemi ve Meiji tapınağı gibi). Görüşmeye başlarken en azından selamlama için birkaç Japonca kelime öğrenilmelidir. Japonlar bu duruma diğer ülke dillerindeki selamlama ve giriş için bazı kelimeleri öğrenerek karşılık vermektedirler. Kendi dilinde selamlama karşı taraf üzerinde her zaman olumlu etki yapabilir. Japon toplumu, dünyanın en uzun sürede karar alan toplumlarından biridir. Bunun sebebi her karar alınırken, bütün ilgili birimlerin yetkililerinin birbirlerini ikna etme zorunluluğunun bulunması ve en üst yöneticiye herkesin uzlaştığı kararın onay için sunulmasıdır. Dolayısıyla, karar alma sürecini hızlandırmak için sadece en üst yöneticiyi ikna etmek yeterli olmamakta, konuyla ilgili uzmanları da ikna etmek gerekmektedir. Japonlar önemli kararları uzun sürede almakla birlikte, aldıkları kararları istikrarlı bir şekilde uygulamaktadır. Zira alınmış bulunan bir kararın değişimi karar alınışında olduğu gibi geniş kapsamlı konsensüsü gerektirmektedir. Japonlar alınan kararların çok sık değiştirilmesine pek olumlu bakmamakta, çok haklı sebeplere dayansa dahi şüpheyle yaklaşmaktadır. Japonlar için çok sayıda ve hızlı karar alma yerine, az sayıda ve en doğru kararı almak daha önemlidir. Kolektif olmaya büyük önem verilir. Bir grubun üyesi olmak el üstünde tutulan bir özellik olup, grup, üyesinin görüşlerini karşı tarafa yansıtır ve yapılması gerekenler için referans olur. Japonya'da kişisel ilişkilere önem veren hiyerarşik yapıya dayalı kültürel özellikler gösteren bir dağıtım sistemi mevcuttur. Bu sistemde tanıdık Japon dağıtım kanalları, Japonlardan oluşmayan dağıtım kanalı üyelerine göre üstün durumdadır. Dağıtım kanalı üyeleri arasında güven ve sadakate dayalı bir işbirliği söz konusudur. Kısa dönemde elde edilebilecek fiyat avantajı yerine güvene dayalı uzun dönemli ilişkilerin sağladığı garantiler tercih edilmektedir. Japon kültüründe, hiyerarşik ilişkilere saygı gösterme hem toplumda hem de iş dünyasında önem taşımaktadır. Japon kültürü, Konfüçyüs felsefesinin sosyal ahlak kuralları üzerine kurulmuş olup bu sistemde insanlar dikey hiyerarşik ilişkiler içinde sıralanmaktadırlar. Japonlar, toplum içerisindeki konumlarının farkındadırlar ve bu konuma göre hareket etmektedirler. Yüksek statüdeki birisinin toplum içerisindeki rolüyle alt statüdeki bireyin rolü birbirinden oldukça farklıdır. Alanın pozisyonu satıcıya göre her zaman daha yukarıdadır. Bu nedenle, alıcı karşı taraftaki firmaya “otoku” yani “firmanız”, satıcı ise “on sha” yani “sizin büyük firmanız” şeklinde hitap etmektedir. En üst mevki sahibi kişi ise en son konuşmakta; alt statüde yer alan kişi üst statüden biriyle konuşurken daha kibar bir dil kullanmaktadır. Japonya'da bir alıcı ticari bir işlemde otomatik olarak satıcısından daha yüksek statüde olmaktan hoşlanır. Bu statü farkını belli etmek için, satıcının büyük saygıyla davranması beklenir. Genç girişimciler ve ihracatçılar bu yüzden Japon pazarına ilk girişte büyük kültürel engeller ile karşılaşmaktadırlar. Yaş ve cinsiyet engelini aşmak için şu yollar kullanılabilir: İş ekibinde olan en yaşlı kişi sizi karşı tarafa tanıtabilir. Statü devredilebilir bir değerdir. Sözlü ve sözsüz karşı tarafa saygı gösterme ifadeleri öğrenilebilir. Ürün hakkında tüm detaylara sahip olunabilir, uzmanlık size statü getirir. Kadınlar beden dilini okumada daha uzmandır. Görüşme ekibinde kadın bulundurulabilir. Karşı ekipte kadın üye varsa dikkat edilir. Japonların evet anlamına gelen (Japonca'da "hay”) ifadeleri, karşı tarafın teklifinin kabulünü değil, söylenenlerin anlaşıldığını belirtmektedir. “Hayır” kelimesinden çok “düşüneceğiz” kelimesini tercih ederler. Doğrudan hayır kelimesinin kullanılması kabalık olarak kabul edilir. (...) Yemek kültürü olarak Japon halkı balık ağırlıklı gıda tüketimini tercih etmektedirler. “Sushi” ve “sake” seven yabancılar daha kolay karşı tarafça kabullenilmektedir. Türk kültüründe oldukça normal ve tercih edilen bir durum olan evde karşı tarafı ağırlama, Japon kültüründe ancak çok özel misafirler için geçerli bir durumdur. (...) Japon alıcının davet edildiği bir yemekte mutlaka yeşil çay bulundurmalı ve kendi evlerindeki gibi hissetmeleri sağlanmalıdır. Japonya'da yemek yenen yerlerdeki hizmet edenlere bahşiş vermek karşı tarafın aşağılanmış gibi hissetmesine sebep olacağından alışılmış bir durum değildir. Müşterileriyle yenilen yemeklerin faturası Japon firmalarınca ödenmektedir. Önemli kararlar resmi toplantılardan ziyade "izekaya” denilen Japon tarzı meyhanelerdeki samimi ortamdaki konuşmalar veya dışarıda yenilen akşam yemeklerinde yapılan görüşmeler akabinde alınabilmektedir. Zira bu rahat ortamda her iki taraf da birbirini daha iyi tanıyıp, değerlendirebilmektedir. Görüşme esnasında detaylara ve geleneklere bağlı kalarak karşı tarafa hediye vermek oldukça önemlidir. Hediye, görüşmenin sonunda ve özellikle karşı taraf eve yemek için davet ettiği zaman verilmelidir. Hediye oldukça iyi ambalajlanmalı, karşı tarafın oturduğu bölge ya da alandan alınmalıdır. Kişilere hediye alınması oldukça tercih edilen bir durumdur. Ayrıca evde ve ofiste kullanabilecekleri hediyeler (gümüş nazar boncuğu, kalemlik gibi) vermek daha doğru olabilir. Hediye verilirken ölüm kelimesini hatırlatmasından dolayı 4 harfini gösteren ya da çağrıştıran hediyelerden önemle kaçınılmalıdır. Hediye çok iyi paketlenmeli ve karşı tarafın gözü önünde açılmamalıdır. (...) Japonya'da şirket her zaman aileden önce gelmektedir. Japon bürokrat ve işadamları kısa ve özlü konuşmalardan hoşlanmaktadırlar. Detayların bilahare ve gerekmesi halinde uzmanlarca görüşülmesini tercih etmektedirler. Toplantı süresi maksimum 45 dakika ile 1 saat arasında değişmektedir. Toplantılar akabinde Japonca yazılı döküman dağıtılması halinde, bu dokümanlar o gün içinde Japon dinleyicilerce incelenmektedir. Toplantı akabinde ülkeye dönülür dönülmez bir teşekkür mektubu yazılması ilişkilerin sıcak tutulması açısından önem arz etmektedir. Japonların çalışan-yönetim ilişkilerinde geçerli olan “karşılıklı yükümlülükler” hakkında ilk belirtilecek şey, her iki tarafın birbirleriyle iyi geçinmeyi ilke edindiği hususudur. Yaşam boyu istihdam uygulaması, çalışan-yönetim ilişkisini de daha sağlam temellere oturtmuştur. Bir çalışan herhangi bir şirkette iş hayatına atıldığı zaman, yönetimin kendisini istihdam etmeye devam edeceğine ilişkin bir anlaşma söz konusudur. Aynı anlaşmada iş görenin payına düşen koşul ise daha iyi bir iş veya başka bir şirkette daha yüksek bir ücret arayışına girmemesidir. Resmi bir niteliğe sahip olmayan bu ahlaki sözleşmenin çiğnenmesinin cezası çok ciddi olabilir. Bu yaptırımların zorlayıcılığı yasalara değil, yalnızca ahlaki baskıya dayalıdır. Buradaki yükümlülük duygusu formal veya yasal değildir; incelikli bir toplumsallaşma sürecinin sonucu olarak bütünüyle içselleştirilmiştir. (...) Japonya'da ticaretle ilgili olan kadın veya erkeğin mutlaka bakımlı ve muhafazakâr bakış açısına sahip olması gerekir. Ağır makyaj, aşırı mücevher ve moda saç stilleri ile iş yapılan kişinin karşısına çıkılmamalıdır. Kartvizit çok dikkatli bir şekilde sunulmalı (iki elle yanlarından tutup), verilirken üzerine bir şeyler yazılması karşı tarafa yapılacak bir saygısızlıktır. Eğer görüşülen kişi oldukça sessiz ise, panik yapmaya gerek yoktur, bu sessizlik görüşmenin bir parçasıdır. (...) Japon ticaret kültürüne göre fiyatı düşürülen bir ürün kalitesiz ve markasız/markası ünsüz olarak algılanabilmektedir. İhracat için teklif veren bir firma vereceği fiyatı çok dikkatli bir şekilde hesaplamalı, fiyat konusunda kararsızlık yaşamamalıdır. Satışlarını arttırmak için yüksek oranlı indirimler ürüne bakış açısını olumsuz etkileyebilir. (...) Japonya'da fiyatları bir kere düşürdükten sonra yeniden yükseltmek oldukça zordur. (...) Japon tüketicisine sarı renk limonu çağrıştırır. Limon tadı olan ekşiyi hiç sevmedikleri için limon tadını ve kokusunu hatırlatan sarı tonlarındaki kozmetik ürünlerinin veya banyo malzemelerinin pazar payı Japonya'da oldukça azdır. (...) Japonlar için satın alacağı ürünün kalitesi ve standartları son derece önemlidir. Ürünün fiyatı ise daha sonra gelir. İthal ürünleri satın alırken genelde Avrupa'da rağbet gören, kalitesini kanıtlamış markaları tercih ederler. Ayrıca, modayı da yakından takip ederler. Sonuç olarak, Japonya'ya tüketicinin fazla tanımadığı bir markayı ihraç etmek oldukça zordur. (...) Japon tüketicisinin bir diğer özelliği de ürün ambalajına son derece önem vermesidir. Basit şekilde ve özensizce paketlenerek halka arz edilen ürünler içerik olarak kaliteli olsalar dahi Japon tüketicisinin dikkatini çekmezler. Örneğin Japon kültüründe önemli bir yeri olan kozmetik ürünlerinin ve banyo malzemelerinin Amerikan tarzı paketlenmesi halinde Japonya'da alıcı bulması mümkün değildir. Bu tür ürünlerin Japonya'da talep görmesi isteniyorsa itinayla hazırlanmış, olabildiğince şık ve zarif paketler içerisinde satılması gerekir. (...) Japonlar için gerekli bilgi detaylı bilgidir. (...) Bir ortak kanı da Japonların sözleşme koşullarına her zaman bağlı kalmadıklarıdır. Geniş anlamıyla Japonya gibi ilişkilere dayalı bir kültürde sözleşme, anlaşmaya varıldığına dair bir kâğıt parçasıdır ve koşullar değişse de uyulacak bir vaatler ve sınırlamalar toplamından çok tarafların birbirleriyle iş yapma isteğini belirtir. (...) Detaylı şartların istenmesi, güven eksikliği olarak yorumlanır ve ilişkiyi tehlikeye atabilir. (...) Türk ticaret kültüründe oldukça normal karşılanan ve birçok ülkeyle ticarette mutlaka uygulanan pazarlık ve uzun müzakere süreci Japon ihracatçılar açısından verilen fiyatlara bir güvensizlik olarak algılanabilmektedir. (...) Birçok ülkede pazarlık yapmak fiyat üzerinden indirim istemek gayet doğal bir durum gibi karşılansa da Japonya gibi bir ülke için fiyat üzerinde pazarlık yapmak büyük oranda söz konusu değildir. (...) Japon kültürü yeniyi alırken veya yeniler ortaya çıkarırken eskisini atmıyor; sanki gün gelir lazım olur gerekçesiyle, eskiyi el altında tutuyor, koruyor. Adeta, yeniyi, bir bitkinin yıllık yaş halkası gibi, var olanın üstüne koyuyor. İşte Japonya'da yeninin altında değişmez görünen eski yaş halkaları bunlardır. Japon yeniyi alırken eskiyi atmaz, unutmaz. Japon için tarih, hayat ve kültür, geçmişten geleceğe bir sürekliliktir. Japon mucizesi, eğer varsa, buradadır.
Sayfa 127Kitabı okudu
·
147 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.