Ayı Olmayan Ayı
Bir ayı ormanda mağarasına çekilip kış uykusuna yatar. Bahar gelip uyandığında kendini bir fabrikanın orta yerinde bulur. Gözlerine inanamaz neredeyim ben diye etrafına bakarken bir ustabaşı “ Hey sen çabuk işine dön kaytarmak yok “ diye ona seslenir.
Ayı, ben bir ayıyım dese de fabrikadaki kimseyi ayı olduğuna inandıramaz.
Herkes ona “Sen ayı değilsin. Tıraş olması gereken, kürk palto giymiş budala adamın tekisin” der.
Ayı büyük bir hata yaptıklarını dile getirsede, herkes ayı olman mümkün değil, eğer öyle olsaydın ya sirkte ya hayvanat bahçesinde olman gerekir der.
Bunun üzerine fabrika başkanı ayıyı hayvanat bahçesi ve sirke götürür. Buradaki ayılarda “ayı olsaydı burada bizimle birlikte kafeste olurdu” der.
Ayımız artık umutsuzca fabrikaya geri dönüp çalışmaya başlar. Bahar gelip geçer. Yapraklar sararıp dökülür. Kuşlar göç etmeye başlar. Ayı için artık kış uykusu vakti gelmiştir.
Peki o kış uykusuna yatacak mıdır?
İlk basımı 1946 olan kitabımız, halen geçerliliğini koruyan ironi içeren hem büyüklere hem küçüklere ders niteliğindedir.
O zaman sorum geliyor.
Kimseyi kendinize inandıramadığınızda ne yaparsınız?
Çok kullandığım bir sözüm var. İnandıklarınızı yaşayamazsanız, yaşadıklarınıza inanırsınız diye.
Sizce Ayı buna inanmış olabilir mi?
Yazar Resimleyen Frank Tashlin
Çeviren Şiirsel Taş
Yayınevi @redhousekidz
Editör