Gönderi

Suriyeli ile Dr. Rıza Nur'un konuşması
Bu esnada Suriye Arapları namına, Suriye Hey'eti Murahhasası olarak Lozan'a bir heyet gelmiş. Bunun namına Caberizade İhsan adında biri benden mülakat rica etti. "Gelsin!.." dedim. Yatak odamda konuştuk. Halepli ilk mebuslardan Nafi Paşa'nın oğlu imiş. Reşat'a (Sultan Mehmet Reşad) veya Vahideddin (Mehmet Vahdettin)'e mabeyncilik etmiş. Sonra da Şam'da Faysal'a mabeynci olmuş. Domuzcasına bir Arapçı, demek İstanbul'da iken de Faysal ile beraber Arapçılık ediyormuş. Bizimkiler böyle birini Türk sarayına kadar, hem de mühim bir memuriyetle sokmuşlar. Ah bu gaflet!.. Her vakit; her vakit... Demek orada içimizi oydurmuşuz!.. Meramını anlattı. Hulāsası şudur: "Suriye'ye Fransızlar aleyhine isyan edeceklermiş. Fakat kudretleri yokmuş. Türkiye ordu gönderip Fransızları kovmalı imiş. Sonra da Suriye'yi bu Araplara vermeli imiş. Araplar müstakil bir devlet yapmalı imiş." Öyle kızdım ki, birden tepem attı. Biz sulh yapacağız, diye canımız çıkıyor. Yeniden harp oluverir, diye korkudan ölüyoruz. Bu ise gelmiş ne makamdan çalıyor?!. Bu adam belki de Fransız hafiyesi idi. Aynı zamanda Arap davasına çalışıyordu. Bilmem... Aramızda şöyle ve pek hararetli bir muhavere başladı. Bunu yazıyorum ki, Arapların zihniyeti, küstahlığı, hayasızlığı nedir, Türk nesilleri bilsin: Ben - Ordu göndereceğiz. Kan ve para dökeceğiz. Suriye'yi alacağız. Sonra da size vereceğiz. Bu kadar fedakârlığı ne için yapacağız? O - Biz de siz de Müslümanız. Bu sebeple bu vazifenizdir. Ben - Bunu şimdi mi öğrendiniz? Söylüyorsunuz. Harb-i Umumi'de Müslüman olduğumuzu bilmiyor muydunuz? Türkiye'nin düşmanları ve Hıristiyanlar ile birleşip bizi Suriye'den kovdunuz. O kadar da değil, ahaliden Türkleri kestiniz, mallarını yağma ettiniz. Kadınlarının ırzına geçtiniz. O vakit Müslüman değil mi idiniz?!. O - Mazidir. Unutulmalı. Ben - Sen pek küstah bir şeysin. Bu unutulur mu? Bak, ne vakit unutulur? Bir defa biz oraya gelelim. Sizi keselim, soyalım, kadınlarınıza fuhuş yapalım. Belki o vakit unutulabilir. Ödeşmiş oluruz. O - Aman, bunlar nasıl laflardı? İslâmiyet bize bu vazifeyi vermiştir. Ben - Siz unutuyorsunuz. Türk bunu unutamaz. "Fransızlar bize zulmediyor." diyorsunuz. Biz Türkler bunu işittikçe keyif duyuyoruz. Ezsinler sizi... Lâyıksınız... Bu size Allah'ın gazabı, alçaklığınızın cezasıdır. O - Aman etmeyin, itidale geliniz. Biz müstakil olursak size çok yardımımız olur. İttifak yaparız. Ben - İttifak sizin olsun, siz kendinizi bile müdafaa edemezsiniz. Bozuk bir nesilsiniz. Cebin bir halksınız. Sizin askerliğinizi biz biliriz. Siz müstakil olur da ittifak yaparsak bir de sizi müdafaa etmek için Türk ordularını kullanmalıyız. Sırtımıza yük olursunuz. Sakın müstakil olmayın!.. O - Siz yanlış fikirdesiniz. Ben - Hem bize bu kadar ettikten sonra ne suratla gelip de bizden imdat istiyorsunuz. Sizde haya yok mu?.. Yüzünüz kasap süngeri ile mi silindi. Biz oraya girersek size istiklal mi?.. Sizi müstemleke yaparız. Siz buna layıksınız. Bunu eskiden bilemedik. Türk asırlardan beri Arabı, Müslümanığı muhafaza için bütün bir Avrupa ve küfür cihanı ile uğraştı. Sel gibi kanını akıttı. Harb-i Umumi'de bunun şükranını gösterdiniz. Bu ders yetmiyor da yine sizi muhafaza edeceğiz, Türk olmasa idi bugün ne Arap, ne de Müslümanlık vardı. (Bu adamın sade bir istinatgahı var. Ne olmuşsa olmuş... Siz Müslümansınız, biz Müslümanız, bize yardıma mecbursunuz. Yine bunu söyledi. Hem de lütuf değil, mecburiyet halinde. Artık kabak tadı da vermişti. Daha ziyade kızdım). Dedim ki: Ben - Eğer Müslümanlık bize bu kadar kötülük yapan size karşı böyle bir vazife tahmil ediyorsa dinden de çıkmaya hazırız. O - (Elleriyle kulaklarını kapayarak) Aman, bu ne ağır şey!.. İşitmeyeyim. Ben - İşit, işit!.. Hadi şimdi kalk da git, Fransızlar sizi inim inim inletsinler. Ağlamalarınız Türk sadrına şifa verir, musikidir. Kalktı, defolup gitti. Hani derler ya şu adam insanı dinden çıkarır, çıkartacak... Düşünün Türk, para ve mal dökecek, Suriye'yi alıp Araplara "Buyurun" diyecek. Bunu istemek için çok hayasız olmak lazımdı. Daha dün bize ne hıyanetler yapmışlardı?!.
Sayfa 209Kitabı okudu
·
23 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.