Gönderi

624 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 25 hours
13 yaşından beri raflarda gördüğüm bir kitabı ancak 23 yaşında okuyabildim. İyi ki de öyle yapmışım. Genç yetişkin distopyalarını en son lisede okumuştum. Artık modası da geçti gibi, önüme de çıkmıyordu. Fakat insanın kimi zaman bu kitaplara ihtiyacı oluyormuş ya da bu kitap benim baya bir içimde kalmış, bilemiyorum. Beş yıldız verdim, belki biraz da duygusal bir tercih ama türüne göre oldukça başarılı bir eser olduğunu da düşünüyorum. Japonya (romandaki belirsiz gelecekteki ismiyle Büyük Doğu Asya Cumhuriyeti) vatandaşları baskı altında tutmak ve diktatörlük rejiminin devamını sağlayabilmek amacıyla bir oyun düzenler. Her sene ülkedeki lise birinci sınıflardan biri kura yoluyla seçilir. Bu sınıfın öğrencileri, genelde bir adaya bırakılır ve sona tek öğrenci kalana kadar birbirlerini öldürmeleri istenir. Ölüm Oyunu, bir lisenin 1-B sınıfı öğrencilerinin bu oyun için seçilmesi üzerine yaşananları anlatıyor. Öğrenciler okul gezisine çıktıklarını sanarak bir otobüse bindirilip uyutuluyorlar. Uyandıklarında onlara "Birbirinizi öldüreceksiniz. Yoksa siz ölürsünüz." deniyor. 1-B sınıfının 42 öğrencisi var. Kitabın başında sınıfın öğrenci listesi ve numaraları bizimle paylaşılıyor. Evet ağırlıklı olarak takip ettiğimiz ana karakterlerimiz var fakat tüm sınıf öğrencilerini bölüm bölüm okuyoruz. Başta bundan çok korkmuş olsam da (42 Japon insan ismini aklımda tutabilmemi beklemeyin) yazarın bunu hiç kafa karıştırmadan yaptığını söylemem lazım. Karakterleri kafamıza öyle bir yerleştiriyor ki ben bir noktada tüm isimleri aklımdan sayar oldum. Ana karakterler ise Şuya, Noriko ve Şuya. Önce Şuya ile tanışıyoruz. Rock müzik dinlemenin, Amerika ile ilgili herhangi bir şeyin yasak olduğu ülkede gizliden gizliye Springsteen hayranı olduğunu öğreniyoruz. Noriko, Şuya'ya sırılsıklam aşık, hanım hanım bir kız. Şogo ise sınıfın gizemli çocuğu. Geçmişine ilişkin bilinen bir şey olmasa da büyük bir olay sonrasında (muhtemelen cinayet olduğu söyleniyor) 1-B sınıfına transfer olmuş. Ağzını bıçak açmıyor. Şuya, oyun oynayacaklarını öğrendiği an tüm arkadaşlarıyla anlaşıp bir şekilde buradan kurtulmanın planını yapıyor. Çünkü adı kadar emin; sınıftaki hiçbir arkadaşı birini öldürmek istemeyecektir. Fakat yanıldığını anlaması uzun sürmüyor. Bu üçlü bir şekilde müttefik olup Şogo'nun gizemli planı ile oyunlardan kurtulmaya çalışıyorlar. Roman boyunca türlü cinayet okuyoruz. Bu sahneler oldukça kanlı ve zalimane. 15 yaşında çocukların birbirlerini nasıl öldürdüklerine şahit olmak oldukça mide bulandırıcı oluyor. Farklı motivasyonlar, farklı planlar... Gelelim kitabın Açlık Oyunları ile benzerliklerine. Ben 13 yaşından beri bir Açlık Oyunları geek'i olduğum için canım serime bir laf söylemem asla mümkün olamaz. Ancak kurguların benzerliği su götürmez bir gerçek. Suzanne Collins, Ölüm Oyunu diye bir kitaptan haberi olmadığını söylüyor ve ben ona inanıyorum. Özellikle Ölüm Oyunu'nu okuduktan sonra her ne kadar kurgular benzer olsa da yazan kişilerin bunu ayrı ayrı düşündüklerine emin oldum. Ölüm Oyunu, tamamen bir diktatörlüğü eleştirmek amacıyla yazılmış, bu amaçta çocukları vahşileştirmeyi korkutucu bir araç olarak kullanmış. Halk ile herhangi bir derdi yok. Açlık Oyunları ise rejimi eleştirdiği kadar halkın tavrını da eleştiren bir seri. Ne Ölüm Oyunu kadar vahşi ne de o kadar kanlı. Bu açıdan Açlık Oyunları'na haksızlık yapıldığını söylemeden de bitirmek istemedim. Distopik genç yetişkin kitaplar iyi ki var diyerek yorumumu bitiriyorum. Bir de ah Şogom, canım Şogom <3
Ölüm Oyunu
Ölüm OyunuKoushun Takami · Pegasus Yayınları · 2014316 okunma
23 views
Özlem Karabacak okurunun profil resmi
merhaba, kitabı çok uzun zamandır arıyorum fakat ulaşamadım. nereden temin ettiniz, paylaşabilir misiniz?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.