Gönderi

Siyah, düz bir çubuktu: "I" harfine benzeyen bir gölgeydi. İnsan onun arkasındaki manzarayı görmek için sağa sola eğilmeye başlıyordu. Bir ağaç mı, yoksa yürüyen bir kadın mı gördüğüme emin olamıyordum. İnsan her seferinde "I" harfine geri dön dürülüyordu. İnsan "I"dan sıkılmaya başlıyordu. Gerçi bu "I" son derece saygın bir "I" idi; dürüst ve mantıklıydı; ceviz kabuğu gibi sertti; iyi eğitim ve iyi beslenmeyle cilalanmıştı yüzyıllarca. O "I"yı tüm kalbimle sayıyor ve takdir ediyorum. Ama -bu noktada bir iki sayfa çevirip başka bir şeyler aradım- en kötüsü, "I" harfinin gölgesinde her şeyin sis gibi şekilsiz olması. Şu bir ağaç mı? Hayır, bir kadın. Ama... Vücudunda tek bir kemik bile yok, diye düşündüm, Phoebe'nin (adı buydu) sahilden gelmesini seyrederken. Sonra Alan ayağa kalktı ve Alan'ın gölgesi Phoebe'yi anında ortadan kaldırdı. Çünkü Alan'ın fikirleri vardı ve Phoebe, Alan'ın fikirlerinin seline kapıldı. Alan'ın tutkuları da var, diye düşündüm; bu noktada sayfaları hızlı hızlı çevirmeye başladım... Krizin yaklaştığını hissediyordum ve sahiden de öyleydi. Sahilde. güneşin altında gerçekleşti. Gayet açık bir şekilde yapıldı. Gayet şevkle yapıldı. Bundan daha müstehcen bir şey olamazdı. Ama... Fazla "ama" demiştim. Insan "ama" demeyi sürdüremez. Insan cümleyi bir şekilde bitirmeli, diye azarladım kendimi. Bitireyim mi? "Ama - sıkıldım!" Ama neden sıkılmıştım? Kismen "1" harfinin egemenliğinden ve dev kayın ağacı gibi yaydığı gölgesinin kuraklığından. Orada asla bir şey yetişmez. Daha gizli bir sebep de vardı. 1 (ing.) "Ben" (en)
Sayfa 116Kitabı okudu
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.