Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Halfeti'nin Siyah Gülleri
"Siyah gül dünyada sadece Halfeti'de yetişen bir güldür.Halfeti'ye gelen çoğu insan bu gülü alıp kendi yaşadıkları yere götürürler ama o zaman bu gül gittiği yerde kırmızı açar.Halfeti topraklarının ve ikliminin hikmeti sırdır, kimse bilmez. Peki, bu siyah gülün hikâyesi nedir? Ben çocukken bana da dedemin anlattığı masalı anlatacağım size.Fırat'ın kırk pınarlı bir yerden doğduğu söylenir. Hıristiyanlar Fırat'ın cennette akan dört nehirden biri olduğuna inanır. Bu cennet nehrinde senede bir defa âb-ı hayat suyu akarmış. Bu suyun akmasıyla karada yaşayan Hızır ile suda yaşayan İlyas'ın buluştuğuna, o gece suya girenlerin hastalıklardan kurtulacaklarına ve şifa bulacaklarına inanılır. Benim anlatacağım siyah gül hikâyesi ölümsüz bir aşk hikâyesidir. Sonunda âb-ı hayat suyunun sırrına karışan iki âşığın hikâyesidir...Eski zamanlarda Halfeti'de gül yetiştiren Vartuhi adlı bir Ermeni kız varmış. Herkes ona Gülkız dermiş. Bahçesinde birbirinden renkli güller yetiştirirmiş. Bülbülün güle sevdalanması gibi o da güllere sevdalı, kalbi tertemiz, güzeller güzeli bir kızmış. Bahçesinde yetiştirdiği güller gibi kokarmış.Gülkız'ın tebessümü, onu gören herkese huzur verirmiş. Gülüşüne dünyanın tüm güzelliklerini sığdırırmış. Gülkız'ın babası Onnik, Halfeti'de meşhur bir duvar ustasıymış. Fazla celalli ve huysuz olsa da işinin ehli bir adammış.Taş evlerdeki ustalığı dillere destanmış. Halfeti ve civarındaki evlerin çoğu Onnik Usta'nın elinden çıkmış. Günlerden bir gün Onnik Usta çalışırken yanına Halil adında yetenekli, çalışkan ve bir o kadar da yakışıklı birisi gelmiş. Halil, Ustam eğer çırak arıyorsan ben senin yanında arı gibi çalışırım,çok para da istemem,' demiş. Onnik Usta'nın hoşuna gitmiş Halil'in bu cesur hareketi. Yanında çalıştırdığı iki kişi varmış ama elinde çok iş olduğu için Halil'i çırağı olarak kabul etmis Dinine çok düşkün biriymiş Onnik Usta. Müslüman olduğu için Halil'i yanında tutmak istemiyormuş içten içe ama elinde o kadar çok işi varmış ki... Halil de gerçekten arı gibi, karınca gibiymiş. Halfeti ve civar köylerde çalışmışlar bir yıl boyunca. Bir gün Onnik Usta Halil'i evine göndermiş birkaç eşya alması için. Halil, Onnik Usta'nın tarif ettiği eve heyecanla gitmiş. Aslında evin yerini zaten ezbere biliyormuş. Nereden mi biliyormuş? Halil suyun karşı tarafındaki köyde yaşıyormuş. Güvercin ve keklik beslermiş. Bir gün güvercininin peşinden Halfeti'ye gelmiş. Güvercini onu gül bahçesi olan bir eve götürmüş. Gül bahçesinin içinde dünyalar güzeli Gülkız'ı görmüş. Görür görmez âşık olmuş. Gülkız da ona... Gizli gizli görüşmeye başlamışlar. Bir gün Gülkız ona babasının yanında çalıştıracak çırak aradığını söyleyince Halil onunla daha fazla görüşebilmek için Gülkız'ın babasının yanında çırak olarak çalışmaya başlamış.Günler geçtikçe Halil'in içindeki aşk artarak kalbini yakıp tutuşturuyormuş. Gülkız ile gizli buluştuğu vakitlerden birisinde artık dayanamayacağını ve babasına bu durumu anlatacağını söylemiş. Gülkız da babasını çok iyi tanıdığı için ne diyeceğini bilemeyip korkmuş. Babasının buna razı olma yacağını biliyormuş. Ama o da bir an önce Halil'e kavuşmak istiyor, 'Ne olacaksa olsun artık!' diyormuş. Babasının kendisini çok sevdiğini bildiği için, 'Kızım isterse olur,' diyebilir umuduyla Halil'e engel olmamış. Sonunda Halil, Onnik Usta'nın karşısına geçip Gülkız'ı çok sevdiğini, onunla ev lenmek istediğini söylemiş. Onnik Usta bunu duyar duymaz küplere binmiş ve 'Ben ölsem de kızımı bir Müslümana vermem!' demiş. Halil kahır içinde ne diyeceğini şaşırmışken Onnik Usta, 'Sana iş verdim, para verdim ama sen gidip kızımı mı baştan çıkardın, hayvan herif!' deyip sert bir tokat atmış. Çaresizce ne yapacağını bilemeyen Halil, kimsenin görmediği bir köşeye gidip hüngür hüngür ağlamış. Onnik Usta Halil'i kovmuş. Gülkız'ın da başına birisini dikmiş. Gülkız'ın evden dışarı çıkmasına bile izin vermemiş. Halil, Gülkız'ı göremeyince canından can gidiyormuş. Bir gün Gülkız'ın evine giden komşunun kızıyla haber göndermiş.Gece gelip onu kaçıracağını söylemiş. Gece herkesler uyurken Gülkız'ı alıp bir kayığa binmiş. Gülkız, 'Babam bizi her yerde bulur,' deyince Halil de 'Artık ölerek kavuşmanın zamanıdır,' diye cevap vermiş. Bunun üzerine Gülkız, Madem kavuşamıyoruz o halde seninle ölmeye razıyım,' deyince Halil'in önceden kayığa koyduğu taşları ayaklarına bağlamışlar. El ele tutuşup kendilerini Fırat'ın derin sularına bırakmışlar.İşte o gün Fırat'ta senede bir gün akan âb-ı hayat suyunun aktığı günmüş. Sevdalılar kendilerini Fırat'ın suyuna bıraktıklarında ölümsüzlük suyunu içince aşkları da ölümsüz olmuş. Bir daha onları gören olmamış ama gün doğduğunda Halfeti'deki tüm kırmızı güller siyah açmış. Güller bile yas tutmuş aşklarına." . . . Bu aşk dertlilere figandır Ne leyla ile mecnun gibidir Ne mem u zin gibidir El ele tutuşan âşıkların gülerek Ölüme gitmesidir Güller bile yasını tutup rengini değiştirir bu aşk ile Dert, elem, keder âşığın kalbinde naçar kalır Âşıkların derdi Sevgisizlere, zalimlere düşman olur Leyl u nehar inleyerek akar Fırat'ın suyu Gülkız ile Halil'in bedenini saklar suyunda ***
Sayfa 63 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
·
1 artı 1'leme
·
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.