Batı da gelişen ilim, mahiyeti icabı, akli bilgidir.Bu konuda akılcılık, sadece aklın bir değer olduğunu göstermekle kalmıyor, onun üstünde başka birşeyin bulunmadığını, dolayısıyla ilmi bilginin ötesinde mümkün olabilecek bir bilgiden söz edilemeyeceğini savunuyor; böyle olunca da metafiziğin inkârı zaruri hale geliyor,
Bergson ilmi bilginin Acizliğini idrak ediyor; onu sezgicilik (intnition) ile tamamlamaya çalınarak, bilginin sadece akıl yürütme yoluyla değil, doğrudan kavrayışla da kazanılabileceğini ileriye sürüyor.
Ancak Bergson, bu sezgisine rağmen konuyu ihatalı bir şekilde kavrayamamıştır; zira idrakin oluşmasında kültürün payı çok büyüktür. Kültürlerin temelinde dinler bulunmaktadır; dinlerin mihrakı da Allah anlayışlarıdır. Batılılar müşahhas (somut) Tanrı anlayışım kabul etmiş, inançlarım da onun çevresinde yapılandırmalardır.
Dolayısıyla kültürünün taşıyıcısı olan Batı insanının idraki da mücerret (soyut) kavramlara yeterince açık değildir. Bunu onların dillerinde de müşahede ediyoruz. İlimle, sanatla işlenen dilleri eşyanın bütün şekillerini rahatlıkla ifade ettikleri halde, manevî konularda kısırlaşmaktadır. Bunun için de Bergson eksikliklerini sezebildiği halde, ne yapılması lâzım geldiğini ortaya tam koyamadı. Aslında madde ile madde ötesini birbirinden kesinlikle ayırmak mümkün değildir. İnsan yapısıyla da her ikisinin özetidir. Sanıldığı üzere bunlar birbirine zıt değil, birbirini tamamlayıcıdırlar.
Mayasından gelen özellikle insanoğlu birine sahip olursa, diğerini aradığının örneklerine materyalizmin şahlandığı Amerika’da çok sık rastlıyoruz.
Amerika gibi modern bir cemiyette dimağları müspet bilimlerle donanmış insanların arasında mistisizm adına saçmalıklar doğuyor, inanılmaz bir rahatlıkla yayılıyor.
Metafizik, her şeyin bağımlı olduğu küllî iradeye dair bilgidir. Metafizikte yükseldikçe birliğe (Vahdet’e) yaklaşılır, aşağılara inildikçe çoklukla karşılaşılır.
Metafizığin bulunmadığı yerde, mevcut bütün bilgiler temelden yoksun olduğundan devreye kabuller girer. Metafiziği inkâr bu bilimlere bağımsızlık sağlıyorsa da, onları sığlaştırıyor; bizleri de eşyanın mahiyetinin bilinmeyeceğini kabul etmek zorunda bırakıyor.
Sonuç itibariyle İlmî faaliyetleri amelî esasa dayandırıyor.