Çok uzun zamandır kitap seçme alışkanlıklarımızın zaman içinde nasıl değiştiği ile ilgili yazmak istiyordum. Metazori okumalar yapıyoruz. Bize sunulan kitapların en iyi kitaplar olduğu gibi bir yanılgı içindeyiz. Kapitalizm bütün alışkanlıklarımıza burnunu sokup onların genetik yapısı ile oynuyor. Kitap okuma alışkanlıklarım bile bundan nasibini almış durumda. Üniversite yıllarımda fakültenin karşısında bir kitabevi vardı. Kasada yaşlı biri dururdu. İyi bir okur olma konusunda gösterdiğim gayretin mimarı diyebilirim onun için. Kendi ağzından hiç duymadım bunu ama sonradan öğrendim ki klasiklerin o dönem çevirisini yapmış.
Arada, derinden gelen hafif bir müzik çalsa bile çoğunlukla sessizdi ortam. Raflarda duran hemen her kitabı bilir hakkında yorum yapardı. Yazar ve kitap hakkında tüm bilgilere Excel tablosundan ulaşan günümüz kitapçıları gibi değildi anlayacağınız. Doğal olarak okurlar kitabı instagramda paylaşan influencerlardan ya da yayınevinin yazarın takipçi sayısına, tanılılırlığına göre yaptığı reklamlardan öğrenmez, eline alır, koklar, yazarın cümlelerini okur öyle seçerdi. Elbette o zamanda da popüler kitaplar vardı ama popüler olmayana da ulaşma şansınız çok fazlaydı. Demem o ki Cem Alptekin'in Sör Sini kitabı reklamı yapılmayan, öykü kitapları enflasyonunun arasında sıkışıp kalmış bir ilk kitap. İlk kitap içinde oldukça başarılı. Sever misiniz bilemem çünkü kadın öyküleri değil. Ben dilini hezeyana dönüştürmemiş üstelik toplumsal sorunları da dert edinmiş kendine. Yani öyle ben, ben, ben diye bağıran anlatıcı yok. Yeldeğirmenlerine saldırmış anlayacağınız. Kolay okunuyor gibi görünse bile bazı öyküleri kapalı metinler ve zor anlaşılabiliyor. Mesela "Mikail'in Kılıcı" öyküsünü bir kaç kez okudum. "Yazmak için mutlaka okumak gerekiyor" sözündeki okumanın sadece kurmaca metinler okumak olmadığını, yazarın farklı disiplinlerde araştırmalar yaptığını kanıtlayan öyküler.
Popüler olmayan kitapları basan yayınevlerinin olması güzel elbette ama keşke iyi bir editörlük çalışması yapılabilseymiş. Editör adını da göremedim kitapta. Bu da yayınevine naçizane bir tavsiye.