Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
·
22 günde okudu
İnsancıklar
"İnsanlar buna ne der?" Bütün kitap boyunca kahraman ihtiyar Makar Alekseyeviç'in kafasında dolaşan ve kendisini hasta etme derecesinde kedere sürükleyen tek soru.. "Paltosuz sokağa çıkarsam düşmanlarım ve bütün şu zehirli diller tekrar konuşmaya başlamaz mı? Ne de olsa başkaları için paltoyla çıkarsın sokağa ve belki de başkaları için çizme giyersin. Biriciğim, bu durum düşünüldüğünde çizmelerimi onurumu lekelememek ve adımı temiz tutmak için giymem gerek, çünkü çizmelerimdeki delikler onurumu ve itibarımı zedeliyor." Oldukça iyi niyetli ve kendi halinde olan bu ihtiyar (kendine daima ihtiyar diye seslenerek halini her yönden küçümsüyor) fazlasıyla hatta kendine zarar verecek kadar gururlu. Buradaki sözleriyle de beni şöyle düşündürdü: gerçekten de yaptığımız çoğu şeyi "aman insanlar şu eksikliğimizi görmesin, aman herkese uyum içinde olalım" vb düşüncelerle gerçekleştiriyoruz. Peki başkalarının fikirlerine göre yaşayan bir insanın mutlu olması mümkün müdür? İnsan yaptığı işlere, hâline, hayat şartlarına başka insanların gözünden bakarak mutluluğu yakalayabilir mi? Sürekli 9. sınıf bir memur oluşundan, cahilliğinden ve kendini yetersiz gördüğünden bahseden Makar Alekseyeviç'i mutlu eden tek şey biricik Varvara'sına yaptığı iyilikler ve onun yüzünde oluşan gülümseme. Bu yetim kıza hizmet etmeyi bir görev bilen Makar, sadece Varvara'ya faydası dokunan bir iş yaptığında kendine saygı duyuyor. Yani kahramanın kederi ve utancı kadar mutluluğu da başka insanlara bağlı. Evet sevdiklerimizin mutluluğu ile sevinip dertleriyle üzülmek bizi insan yapan en önemli unsurlardan biri fakat hayatı daha mutlu ve sağlıklı yaşamak için insan ilk adımda kendini düşünmeli. Makar Alekseyeviç'in bütün ihtiyaçlarını bir kenara atıp sırf Varvara'yı mutlu etmek adına elindeki son parayla şeker, çiçek, kitap, tiyatro bileti alması ve kendini yırtık çizmeler yamalı ceketlerle işe gitmeye mahkum etmesi ne kadar sağlıklı? Bu denli fedakarlık kişinin kendi hakkını yemesi değil midir ve insanın mutlu olması için kendi ihtiyaçlarını başkalarının mutluluğundan ön planda tutması gerekmez mi? Böyle bir davranışa bencillik demek mümkün müdür? Aksi halde önceliklerini Varvara'yı mutlu etmek üzerine kuran bu ihtiyarın yırtık çizmelerle işe giderken utanıp sıkılması ve işin sonunda her yerden borç isteyecek konuma düşmesi kaçınılmaz bir durum değil midir? Yoksa yazarın da anlattığı gibi iyi huylu karakterler ne kadar çalışkan olsalar da çabalasalar da mutsuz ve yoksul ölmeye mahkum mudur? Bir zamanlar hayalleri olan insanların yaşam mücadelesi içinde kayboluşunu hatta Varvara gibi gencecik insanların hiçbir hayal kurmadan yaşlanmış bir ruhla, çaresizlik ve yoksulluk içinde geçirdikleri ömrü okurken bu sorular kafamda dönüp durdu. "Zalim kimseler görünüşümün bile münasip olmadığını söyler ve beni hor görürdü; eh, tabii ben de kendimi hor görmeye başlamıştım. Aptal olduğumu söylerlerdi, ben de sahiden aptal olduğumu düşünürdüm. Sonra karşıma siz çıktınız, kapkaranlık hayatımı aydınlattınız, yüreğim de ruhum da aydınlandı, ruhum huzura kavuştu ve başkalarından kötü olmadığımı öğrendim. Tamam, belki etrafa ışık saçmıyorum, parlamıyorum, şeklim şemalim yok, ama gene de insanım, yüreğimle ve fikirlerimle insanım." Kendisine ne olduğunun söylenmesine izin vermesi ve bu söylemlerle yola çıkıp insanların söylediği gibi biri olduğuna inanması Makar Alekseyeviç'in kendine yaptığı en büyük saygısızlık. Sırf yoksul ve eğitimsiz biri olduğu için kendini küçük görüyor ve dünyadan silik bir hayat yaşıyor. Hatta üslubuna, edebi eserlerine, giyimine çok saygı ve hayranlık duyduğu Ratrazayev'in yanında ne kadar onurlu, dürüst ve fazlasıyla düşünceli bir insan olduğunu göremeyecek kadar kendini gözünde küçültmüş. Biz okuyucular ise bu ihtiyarın çaresizliğini, yorgunluğunu, karamsarlığını, utancını ve hayatından bıkmışlığını oldukça içimizden bir dille anlatıldığı için derinden hissedebiliyoruz. Varvara ve Makar Alekseyeviç'in birbirlerine yazdıkları mektuplar aracılığıyla kendi hikayelerinin yanısıra çevrelerindeki insanların hayatlarını da öğrenebiliyoruz. Bunlar arasında Gorşkov'un hikayesinden en az Makar Alekseyeviç'in etkilendiği kadar etkilendim diyebilirim. Sefaletin dibine vurmuş, kendine ve çocuklarına yiyecek bir lokma ekmek bulamayan bu adamın tam da işler tersine döndüğünde huzurlu günler yakınken Gorşkov'a yazılan son kaderin acı oyunlarının son perdesi gibi. Kitap boyunca tüm kahramanların kaderi aynı. O veya bu şekilde çeşitli acılar, yoksulluklar yaşayan iyi karakterlerin bir türlü gün yüzü göremediği, iyiliklerin ödüllendirilmediği, kötülüklerin cezasız kaldığı, okuyana hayatı sorgulatan bir eser.
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Koridor Yayıncılık · 202061,9bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.