Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ne ekerseniz onu biçersiniz
Spoiler İçerir !! Rus asıllı Grigoriy Petrov Finlandiya' ya yaptığı seyahatler doğrultusunda gördüklerini not ederek "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" eserini kaleme almıştır. Anlatılanlar Finlandiya'da 1800' lerin sonunda aydınların halkı cehalletten, bataklıktan kurtarmak için halkı bilinçlendirmek ve halkla birlikte tek bir vücut olup ülkeleri için verdikleri mücadeleden, savaştan söz etmektedir. Usta bir sanatçı tarafından işlenmeyi bekleyen Finlandiya; eğitim, kültür, din, ordu, ahlak, sağlık, tarım ve daha bir çok konuda günümüz Finlandiya' sını oluşturmak adına zor bir süreci geride bırakmıştır. Küllerinden yeniden doğan Finlandiya diyebiliriz.. " Finlandiya zorla hiç bir şey elde edemez, onun tek kurtuluşu eğitimdir. " diyen aydın eğitimci bu denli mühim bir konu üzerinde halkı bilinçlendirmek adına konferanslarla, toplantılarla, gerektiğinde kapı kapı dolaşarak eğitim üzerinde bir çok reformu gerçekleştirmek adına halktan güç alır. Bölgenin en ücra köşelerine kadar uzanan orada yaşayan halkı okur yazar etme arzusuyla birlikte büyük bir çaba harcar, her bir köylünün, balıkçının ve katran toplayıcısının evini, bilginin ışığıyla aydınlatmak ister. Yapılan toplantılar da halkın içinden; eğitimciler, din adamları, doktorlar ve daha bir çok nitelikli insan toplulukları seçilir ve onları bu karanlık ülke içerisinde birer meşale olarak gören aydın kişi, onlara danışarak, yüreklerinde ki sönmüş kıvılcımı tekrar alevlendirir. Yaşlı, çocuk, genç ve yetişkin herkeste canlı bir ruhun uyanmasını sağlamak için kollarını sıvamalarını ister. Yüzyıllar boyunca komşuları İsveç ve Rusya’nın etkisinde kalmış olan halk fiziki, manevi ve zihni açıdan çürümeye terk edilmiştir. Milyonlarca insan cehaletin pençesinde, zeka ve maneviyat olarak geri kalmış durumdadır. ahlaksızlığın, sefaletin, fakirliğin, tembelliğin fazla olduğu, hastalığın kol gezdiği bu ülke yavaş yavaş bataklıktan kurtulur, çürük kokunun yerini hoş kokular almaya başlar. Benim eserde en çok etkilendiğim paragraflar: " İstediğiniz kadar mükemmel kanunlar yapın. Seçim işlerinde halka istediğiniz yetki verin Sosyalizmin mucizevi güçlerine istediğiniz kadar inanın. Eğer çocuklarınız gerektiği gibi eğitilmezlerse, hayata bir hiç olarak girerlerse, parlamento ve bütün hukuk işlediği halde genel ve sosyal hayat yine sönük ve paslı olacaktır. Bu nesilden gelen memurlar ihmalci, bakanlarsa politik birer cambaz olurlar... Millet vekilleri çıkar peşinde koşarlar okullar yeni neslin beynini ve kalbini kurutan ve kavuran birer mağara olur. Basın sokaklarda kendini satılığa çıkaran rujlu makyajlı kadınlara döner. Tok veya aç olan kalabalık halk kitleleri ise kendilerine yabancı olan her şeye ve özellikle yukarı tabakalara mensup insanlara karşı nefret haset ve ihanet duyguları beslemeye başlarlar. " "Ne ekerseniz onu biçersiniz, Ne pişirirseniz onu yersiniz.." "Eğer gençliğin ruhunu işlenmeyen bir tarla gibi kendi haline bırakırsanız orda ısırganlar ve dikenler yetişir. Anne ve babaların çocukların beynini ve kalbini böyle işlemeden bırakmaları akla ve vicdana uygun değildir. Hatta diyebilirim ki böyle bir ihmal ahlaksızlıktı, cinayettir. Çocukların iyi eğitilip iyi eğitilmemesi yalnız anne ve babayı ilgilendiren bir konu değildir aynı zamanda toplumu ve devleti de ilgilendiren çok mühim bir meseledir. " " Kalbi eğitmeden aklı eğitmek eğitim değildir. Vicdan olmadan, bilgi sahibi olmak tehlikelidir.' der Aristoteles. Önceliğimiz ahlak eğitimi olmalı çocuklar bu kadar hassas varlıklarken onları eğitirken de hassas davranmalıyız. "Bir elmanın yüreğinde gizlenen tohum görülmez bir elma bahçesidir. Ama bu tohum bir kayaya rast gelirse, ondan hiçbir şey çıkmaz." der Halil Cibran. Kendime bir kaç yıl önce minik yürekler için kaya değil; kimisine su, kimisine güneş, kimisine toprak olucağım diye söz vermiştim. O yüreklere dokunabilmek onlara filizlenecek topraklar bırakmak için hepinize ihtiyacım var. Bir anne, bir baba, bir abla, bir amca, bir teyze olarak size sesleniyorum. Güzel bahçeler, mis kokulu meyveler istiyorsanız minik yavrularınıza toprak, güneş, su olun. Onlara güzel bir dünya bırakmak istiyorsak onların dünyasına girmeli ve onları anlamalıyız. Öncelikle kendimizi düzeltmeliyiz. Unutmayalım ki çocuklar birer ayna niteliği görür onlara baktığımızda kendimizi görürüz. Eğer dürüst değilsek, çocuklardan da dürüst olmalarını bekleyemeyiz; eğer mutsuzsak, onlardan mutlu olmalarını bekleyemeyiz, tutarlı olmak zorundayız, minik kafaları bulandırmayalım lütfen:) Bu durumla ilgili kitapta şöyle bir paragraf geçiyor: Çocuklara sürekli "Yalan söyleme, kimseyi kandırma! Bu iyi değil, şunu yapmak çok kötüdür, günahtır! Tanrı bundan hoşlanmaz ve sizi cezalandırır" diyorlar. Ama kendileri yalan söylüyorlar, kandırıyorlar. Birbirlerine, başkalarına, çocuklarına yalan söylüyorlar. 'Birilerine yalan söylemek, kaba ve kinli olmak günahtır' diye nasihat ediyorlar, ama kendileri kaba, kindar ve yalancıdırlar. Söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmamaktadır. Son olarak kitap hakkında: okudukça kendimi sorguladığım, güzel ülkem için yer yer üzüldüğüm, duygulandığım anlar oldu lakin umudumu canlı tutan beni derinden etkileyen yazılarda oldukça fazlaydı. Bu dünyada boşuna yaşamadığımı biliyorum. Karanlığa meşaleler olmak dileğiyle... Ben bu incelememin sonunda her birimizin kendisini sorgulamasını istediğim şu soruyla son vermek istiyorum: Kendi ülkemde ne işle meşgulüm, Halkımın kaderinde nasıl bir rol üstleniyorum?
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Beyaz Zambaklar ÜlkesindeGrigory Petrov · Koridor Yayıncılık · 200799bin okunma
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.