Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

232 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Tatar Çölü: Varoluşçuluk, Döngüsellik ve Değişim
> “Ona “Dikkat et Giovanni Drogo!” diyecek hiç kimse yoktu. Gençliğinin solmaya başlamış olmasına rağmen inatçı bir yanılsama sonucu, yaşam bitmek bilmezmiş gibi görünüyordu gözüne. Ama Drogo, zamanın ne olduğundan habersizdi. Önünde tanrılar gibi, yüzlerce gençlik yılı olsa dahi, ona düşen pay hep küçücük olacaktı. Oysa, onun önünde, tersine, basit ve sıradan bir yaşam, cimrice verilmiş bir armağan gibi, yılları parmakla sayılabilecek ve insan tanıyana kadar eriyip gidecek küçücük insani bir gençlik vardı.” > Dino Buzzati'nin 1940 yılında yayınlanan Tatar Çölü romanı, modern edebiyatın en önemli eserlerinden biri. Roman, genç bir teğmen olan Giovanni Drogo'nun, ilk görev yeri olarak Tatar Çölü'ndeki Bastiani Kalesi'ne tayin edilmesiyle başlıyor. Kaleye tayin olduktan sonra yolda görkemli hayallere kapılan kahramanımız kalenin basit ve hırpani görüntüsünü görünce hayal kırıklığına uğrar. Zafer tutkusu ve başarı hevesiyle tutuşan Drogo kendini çölün büyüsüne kaptırır. Çölden elbet bir gün gelecek olan düşmanın hayaliyle monoton bir yaşam düzenin içerisinde kaybolur gider. Yazar çölü bir metefor olarak kullanır ve okuyucuya ileride olacak başarıların hayaliyle önünde çok uzun yıllar var sananların ömrünü nasıl tükettiğini anlatır. > “O zamana değin, çocukken insana sonsuz gibi görünen bir yolda yılların yavaş yavaş ve hafifçe geçtiği, böylece hiç kimsenin akıp gittiklerinin ayırdına varmadığı bir yolda, hep ilk gençliğinin kaygısızlığıyla ilerlemişti. İnsan bu yolda, sakin sakin, çevresine merakla bakarak ilerlerdi. Aceleye gerçekten hiç gerek yoktu, ne arkanızda sizi sıkıştıran ne de tabii, bekleyen birileri bulunurdu. Arkadaşlarınız kaygısız, oynamak için sık sık durarak ilerlerdi. Evlerinin kapısından büyükler size dostça selam verir ve suç ortaklığı dolu gülüşlerle ufku gösterirlerdi; böylece yürek yiğitçe ve tatlı arzularla çarpmaya başlar ve insan kendisini az ötede bekleyen harikulade şeylerin umudunu tatar; gerçi o şeyler henüz uzaktadır ama bir gün onlara ulaşacağı kesin, tartışmasız bir biçimde kesindir. > Hayatın başında olan birçok genç aynı bahsettiğimiz alıntıda olduğu gibi önünde bitmek bilmez yıllar olduğunu düşünür. Bu etki insanın hep genç kalacağını, zamanın onun üzerinde etkisi olmadığını sanmasına yol açar. Tatar Çölü anlatım dili ve adeta içine işlemiş hüzün dolu bu cümleleriyle zamanın etkisini acı bir şekilde insanın yüzüne çarpıyor. > Daha çok yol var mıdır? Yoo, şu ilerideki nehri geçmek, şu yeşil tepeleri aşmak yeterlidir. Belki de varmışızdır bile. Şu ağaçlar, kırlar, şu beyaz ev belki de bizim aradığımız şeylerdir. Bir an, bunun doğru olduğuna inanıp orada durmak isteriz. Sonra, kulağımıza ileride daha iyisinin olduğu çalınır ve tasasız bir biçimde yeniden yola koyuluruz. “ > Özellikle kitabın konu edildiği Bastiani kalesinden bahsederken, yazar öyle bir dil kullanıyor ki; kalenin motonluğunun, sıkıcılığının ve tek düzeliğinin üzerinize geldiğini hissediyorsunuz. Her ne kadar durgun gibi görünen bir roman olsa da insanı içine çeken anlatısıyla kısa sürede bitiyor diyebilirim. Hikayede kolay bir şekilde modern insanın varoluş kaygısını bulabiliyorsunuz. Beklenti ve beklentinin insan üzerindeki inanılmaz etkisinden bahseden bu hikaye, kahramanımız Drogo’nun içerisinde yer alan umut ve umudun onda oluşturduğu beklentinin etkilerini bize gösteriyor. Günümüz modern insanı da hayatın başlarında bitmek bilmeyen yılların ona bir gün mutlaka beklediği fırsatları altın tepside sanıyor. Birbiri ardına geçen bu günler için hiç bitmeyecekmiş sanrısına kapılan insan zamanın nasıl geçtiğini anlamadan günleri aynı şekilde harcamaya devam ediyor. Bunun sonucunda ise kitapta da alıntısı geçen şu ana varıyoruz; > “İnsan, böylelikle, umut dolu, kendi yolunda gider durur; günler uzun ve sakindir, güneş yukarıda gökyüzünde parlamakta ve akşam bastığında üzülerek yok olmaya yüz tutmaktadır. > > Ama bir noktada, belki de içgüdüsel olarak, insan geri döner ve arkasından bir kapının kapanarak dönüşünü olanaksız kıldığını fark eder. İşte o zaman bir şeylerin değişmiş olduğunun ayırdına varırız, güneş eskisi gibi kıpırtısız değildir, hızla hareket etmektedir; ne yazık ki, henüz bakmaya bile fırsat bulamadan, onun ufkun ucuna doğru hızla kaydığını, bulutların da gökyüzündeki mavi koylarda hareketsiz durmadığını, birbirinin üzerine çıkarak kaçtıklarını, iyice acele ettiklerini görürüz; zamanın geçtiğini ve günü gelince yolun zorunlu olarak son bulacağını anlarız. > > Belirli bir zamanda, arkamızda, bir kapı kapanır ve bir şimşek hızıyla kilitlenir; geri dönecek zaman kalmamıştır.“ > Yani bir gün geldiğinde her şey için çok geç kalındığını göreceksiniz. Maalesef bu gün çok da uzakta değil. Tatar Çölü, modernist bir roman olarak kabul edilir. Romanda, gerçeküstü ögeler, simgeler ve metaforlar sıklıkla kullanılır. Bu ögeler, romanın anlamını zenginleştirir ve okuyucunun Drogo'nun iç dünyasını daha iyi anlamasını sağlar. Romanın öne çıkan temaları arasında varoluşçuluk, hayatın anlamsızlığı, zaman ve sınırlar yer alır. Roman, bu temaları işleyiş biçimiyle okuyucuyu düşündürür ve sorgulatır. Varoluşçuluk Tatar Çölü, varoluşçuluk temalarını yoğun bir şekilde işleyen bir roman. Romanın ana karakteri Drogo, varoluşun anlamsızlığı ve hayatın geçiciliği üzerine derin düşüncelere dalan bir genç adamdır. Drogo, kalenin monoton ve anlamsız yaşamında, hayatın anlamını ve amacını sorgular. Romanda, Drogo'nun varoluşçuluk temaları ile ilgili şu düşünceleri öne çıkar: - Hayatın anlamsızlığı: Drogo, kalenin sınır bölgesi olmasından dolayı, Tatarlardan bir saldırı beklemektedir. Ancak, yıllar boyunca hiçbir saldırı gerçekleşmez. Drogo, bu durum karşısında, hayatın anlamsızlığını ve boşluğunu fark eder. - Varoluşun geçiciliği: Drogo, kalede geçirdiği yıllar boyunca, birçok arkadaşının ve meslektaşının öldüğünü görür. Bu durum, Drogo'ya varoluşun geçiciliğini ve ölümlülüğünü hatırlatır. Döngüsellik Tatar Çölü, döngüsellik temasını da işleyen bir romandır. Romanda, Drogo'nun kalede geçirdiği yıllar, bir döngüye benzetilir. Drogo, her gün aynı rutinleri tekrar eder ve her gün aynı şeyleri yaşar. Bu döngü, Drogo'yu bir yandan mutsuz ederken bir yandan da kölesi haline getirir. Romanda, döngüsellik teması ile ilgili şu unsurlar öne çıkar: - Kaledeki yaşam: Drogo'nun kalede geçirdiği yıllar, bir döngüye benzetilir. Drogo, her gün aynı rutinleri tekrar eder ve her gün aynı şeyleri yaşar. - Doğanın döngüsü: Romanda, doğanın döngüsü de sıklıkla vurgulanır. Güneşin doğuşu ve batışı, mevsimlerin değişmesi gibi doğa olayları, Drogo'nun iç dünyasındaki döngüselliği yansıtır. Değişim Tatar Çölü, değişim temasını da işleyen bir romandır. Romanda, Drogo, kalenin monoton ve anlamsız yaşamından kurtulmak için değişime ihtiyaç duymaktadır. Ancak, Drogo değişime direnmekte ve mevcut durumuna alışmaya çalışmaktadır. Romanda, değişim teması ile ilgili şu unsurlar öne çıkar: - Drogo'nun içsel değişimi: Drogo, kalede geçirdiği yıllar boyunca, içsel bir değişim yaşar. Drogo, zafer ve macera tutkusundan vazgeçer ve hayatın anlamsızlığı içerisinde yaşamaya devam eder. - Doğanın değişimi: Romanda, doğanın değişimi de sıklıkla vurgulanır. Yazın sıcak havaları, kışın soğuk havaları gibi doğa olayları, Drogo'nun iç dünyasındaki değişimi yansıtır. Sonuç Tatar Çölü, modern edebiyatın en önemli eserlerinden biridir. Roman, varoluşçuluk, döngüsellik ve değişim temalarını işleyiş biçimiyle okuyucuyu düşündürür ve sorgulatır. Roman, her yaştan okuyucuya hitap eden, evrensel temaları işleyen bir başyapıt. 35 yaşında 10 yıllık bir mühendis olarak benim günlerce üstüne düşünmeme neden olan bu eser 20 yaşındaki okuyuculara anlam ifade etmese dahi eminim ki 40 yaşına yaklaşmış ve üzerindeki okuyucuların kendilerinden bir parça bulacakları bir kitap. Herkese keyifli okumalar dilerim.
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınevi · 201813,3bin okunma
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.