Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

104 syf.
·
Puan vermedi
·
61 günde okudu
Bu inceleme; uzun sayılabilecek bir zaman evvelinde kütüphaneme eklediğim ve okumaya başladıktan sonra bitirmem çeşitli nedenlerden ötürü epey bir zaman alan, İranlı yazar Sadık Hidayet'in Kör Baykuş isimli eserine dair fikirlerime ışık tutmaya çalışacak. Öncelikle yazarımıza değinmek istiyorum. Doğrusu bu eserle tanışmam öncesinde yazar ile ilgili herhangi bir fikre sahip değildim: Yazarımız, eserlerinde İran'ın kültürel mirasına ve de sorunlarına ışık tutmuş bir yazar olarak bilinmekte, bundandır ki modern İran edebiyatının önemli bir temsilcisi ve ülkesi toplumu üzerinde de önemli etkileri olan bir yazar olarak kabul görmekte. Bunu yaparak ülkesini uluslararası arenada tanıtan bir yazar olmayı başarmış. Hidayet ile ilgili olarak öne çıkan en önemli yönüne baktığımızda ise edebi üslubu ve dil kullanımındaki ustalığı ile tanınması yönü karşımıza çıkmakta. Bu ustalığını da eserlerine yansıtırken sıkça psikolojik analizlere ve sembolizme başvurmuş; bunu Kör Baykuş eserinde de sıkça görmekteyiz. Eser-yazar ilişkisi yönünden de söyleyebileceğim bir başka şey ise Kör Baykuş eseri yazarın en önemli ve etkili eseri olarak kabul edilmekte. Bazı eserler vardır; gözleriniz kelimeleri aşıp giderken kurgunun içinde kaybolmak yerine odağınıza anbean yazarı alırsınız. Daha ilk cümleyle birlikte yazarla kurguyu direkt eşleştirmeye çalışır, her cümlenin yazara dair bir ayna olabileceği şüphesine kapılırsınız. Kitabın ne gibi bir haletiruhiye içerisinde yazılmış olabileceği ve yazarın karakteristik yapısına ilişkin şeyler şekillenir, zihninizde. İşte bu da buna benzer hisleri bende uyandıran bir eser oldu. Eminim ki bu hissi yaşamış okuyucu-eser eşleşmesi çoktur. Kitabın ilk cümlesiyle psikolojik bir erozyonun içerisine çekildiğiniz çok açık. Bunu hissetmemek olanaksız. Evvela şunu belirtmek istiyorum; kurgunun şekillenip dallarının uzandığı noktalar açık değil. Bu noktalar okuyucunun yorumuna bırakılmış: Ana temasında aldatılmışlık hissiyle yaşayan ve bununla yalnızca gölgesinin eşiğinde mücadele etmeye çalışan bir adamı görüyoruz. Karakterimiz eser boyunca karısı tarafından defalarca ve sürekli olarak aldatıldığına dair güçlü bir inanış içerisinde. Bu ruh hali karakterimizi neredeyse hiç bırakmıyor. Aldatılmışlık hissi, hırs, nefret ve sevgi hisleri adeta birbirleriyle kucaklaşıp dans edercesine bir kavga içerisinde. Bu ruh halinin etkisiyle yakın-uzak çevresindeki herkes bir düşmana dönüşüyor… Birçoğuna göre burası belki daha fazla değinilmesi gereken kısım olabilir lakin bunu sürdürmeden; yer yer bu atmosferin ruhumu daralttığını ve sıkıcı geldiğini söylemem gerekiyor. Baş karakterimize değinmek istiyorum: Karakterimiz halası tarafından yetim bir çocuk olarak büyütülmüş. Karısı da yine beraber büyüdükleri hala kızından başkası değil; kuzeniyle çok da gönüllü olarak evlendiği söylenemez. Karısı olacak kişinin eylemleriyle ilgili olarak başından beri nahoş görüşlere sahip. Buna rağmen karısına karşı çocukluğundan da gelen bir sempatisi de var. Yetim olma durumuna gelecek olursak; babasını yitirmekle birlikte annesinin neticesiyle ilgili kesin bir yargısı yok. Annesi, babası ve amcasının geçmişte yaşadığı tuhaf ilişkilerden dolayı ve buna bağlı olarak gelişen hadiseler neticesinde kaybettiği ebeveynlerinin etkisiyle acı bir travmaya sahip. Algısal durumuna etkisi olabileceğinden, afyon tükettiğini de söylememiz gerekiyor. Anladığım kadarıyla bu, o günün İran toplumunda olağan bir aktivite olarak görülüyor. Karakterimizin iç dünyasında yaşadığı psikolojik buhran, çaresizliği ve mücadelesine bu şartlar altında şahit oluyoruz. Daha evvel belirttiğim gibi yazar kurgunun uzandığı noktaları okuyucunun yorumlamasını istiyor, en azından benim hissettiğim bu. Kurgunun bütününe genel olarak bakarsak karısının kendisini aldatıp aldatmadığı bile kesin değil. En başından beri inandığı bu suçlayıcı psikoloji etrafında şekillenen kurgunun, neticesinde bunun gri olarak bırakıldığını görüyoruz. Ben de okuyucu olarak bu konuda kesin bir yargıya sahip değilim lakin şunları da göz ardı edemem: Karakterimiz, öncelikle karmaşık ilişkiler neticesinde ebeveynlerini kaybetmenin travmasıyla yaşayan ve algısal durumuna etki edebilecek madde(ler) kullanan bir birey. Dolayısıyla tüm bu psikolojik çöküntü bunların etkisi olabilir. Bunları göz önünde bulundurunca kurgu gerçekten gri bir noktada kalıyor. Eserin teknik yapısıyla ilgili olarak: Ana karakterin zihinsel çözülmesini ve iç dünyasını derinlemesine inceleyerek psikolojik bir portre sunulması, okuyucuya karakterin karmaşıklığını anlama fırsatı sağlıyor. Dil ve üslup açısından bakarsak Sadık Hidayet'in dili ve anlatım tarzı, edebi açıdan oldukça güçlü ve kitabın dili, duygusal derinliği ve atmosferi vurgulamak için etkili bir şekilde kullanılmış. Hoşnut olmadığım yönler açısından; kitapta işlenen ağır psikolojik tema bana ağır ve sıkıcı geldi. Kitap, bu yönden tüm okuyucular için uygun olmayabilir. Bir başka söyleyebileceğim şey ise kitabın, yavaş bir tempo ve içsel monologlarla dolu olması… Bu da bazı okuyucular için sıkıcı olabilir. Ve başından beri zihnimde dönen düşünce; bu kitabın, yazarın bilinçaltından beslenmiş olabileceği hissi. Zira nasıl bir haletiruhiye içerisinde yazmış olabileceğini oldukça merak ediyorum. Son cümlelerime gelirsek; kitap da kurgusu gibi benim için gri olarak kaldı. Yakın zamanda, sonrasında bu kadar hissiz hissettiğim bir kitap okumamıştım, sanırım. Kitabı bir an önce tüketebilmeyi çok istedim. İşlenen temadan dolayı çok keyif alarak okuduğum bir kitap olmadı. Yine de sizlere katiyen okumayın diyeceğim bir eser değil; lakin keyifle önerebileceğimi de sanmıyorum.
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Kırmızı Kedi Yayınevi · 202128,4bin okunma
··
559 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.