Gönderi

202 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Oğuz Atay, 70 sonrası Türk edebiyatında postmodern tarzda yazdığı eserlerle kendisinden söz ettirir. O, yazdığı Tutunamayanlar (1972), Tehlikeli Oyunlar (1973), Bir Bilim Adamının Romanı (1975), Korkuyu Beklerken (1975), Oyunlarla Yaşayanlar (1985), Günlük (1987) ve Eylembilim (1998) adlı kitaplarında 1970 sonrası Türk insanının yaşadığı bunalımı anlatmaya çalışmıştır.Sekiz hikâyeden oluşan “Korkuyu Beklerken” adlı öykü kitabı ilk olarak 1975 yılında yayımlanır. I.Beyaz Mantolu Adam Kitaptaki ilk öykü “Beyaz Mantolu Adam” adını taşır. Hikâyenin kahramanı dilenci, öykü boyunca hiç konuşmaz; söylenenlere tepki vermez, onları duymazlıktan gelir. Kendi içinde bir dünyada yaşıyor gibidir. Bir sokak satıcısından aldığı beyaz bir kadın mantosu ile dolaşmaktadır. II. Unutulan Kitaptaki ikinci öykü “Unutulan” adlı öyküdür. Bu öykü bir kadının kocasına söylediği eski kitaplara bakma bahanesiyle evlerindeki tavan arasına çıkmasıyla başlar. Tavan arasına kocasının verdiği fenerle çıkan kadın önce bir torba görür. Bu torbadan ilk defa giydiği tuvaletini ve beklemekten çürümüş ayakkabılarını çıkarır. Bu ayakkabılardan birini sol ayağına giyer ve topallayarak uzakta gördüğü resimlerin yanına gider. Bu resimlerin içinden anne ve babasının resmi çıkar. Bir an geçmişe dönerek annesiyle babasının hem birbirlerini hem de kendisini anlayamadıklarını düşünerek onları unutmadığını ifade eder. Ayrıca resimleri yan yana koymaması gerektiğini düşünür ki; annesi ile babası gerçek hayatta bırakın bedenlerini, mezarlarının yan yana olmasını istemeyen insanlardır. III. Korkuyu Beklerken Kitaptaki üçüncü öykü “Korkuyu Beklerken” adını taşır. Kitaba adını veren bu hikâyenin kahramanı lise mezunu bir adamdır. Şehirden uzakta, müstakil evinde tek başına yaşayan bu insanın düzeni bir akşam evde bulduğu bir mektupla bozulur. Bu mektup, alışılmış dilin dışında, bilmedik, tanımadık sözcüklerle yazılmış bir başkaldırı, anlamsızlık simgesidir. Mektubu çözmek için uğraşan hikâyenin kahramanı bir sonuç alamayınca mektubu ölü diller uzmanı bir arkadaşına götürür. Ölü diller uzmanı ona mektubun gizli bir mezhep tarafından yollandığını, mektubu aldığından itibaren kesinlikle evden dışarı çıkmamasını bildirdiklerini söyler. Tek başına kurduğu düzen, bu anlamsız imgelerle birden bire yıkılır. Eve kapanır, açlıktan ölmeye bile razı olur. Ama yeni açılan marketten gelen motosikletli çırak onu kurtarır. İkinci kez yine açlıktan ölmek üzereyken kapı çalınır, bankadaki hesabına büyük ikramiye çıktığını öğrenir. Açlıktan ölmeyi bile beceremez. IV. Bir Mektup Kitaptaki dördüncü hikâye “Bir Mektup” adını taşır. Bu mektup bir şizofrenin hezeyanlarını yansıtır. Hikâye kahramanı bir içki meclisinde tanıştığı bir adamın öylesine verilmiş bir iş vaadini ciddiye alarak adamın bürosuna gidebilecek kadar yüzsüzdür. Bu adama bir mektup yazar, fakat mektubu göndermeyi düşünmez. Bu mektup bir bakıma bir iç boşaltma, kendini rahatlatmadır. Hikâye kahramanı işi dalkavukluğa vuracak derecede patronuna iltifat eder. Lüzumsuz bir şekilde köpeğinden, kendisinden, yaşlı sevgilisinden bahseder. Mektubu bitirmenin zamanı geldiğini düşünerek asıl söylemek istediğini söyleyemeden bir sürü gereksiz ve patronunu ilgilendirmeyen şeyler anlatarak mektubunu bitirir. V. Ne Evet Ne Hayır Kitaptaki beşinci hikâye “Ne Evet Ne Hayır” ismini taşır. Bu hikâye gazetenin gönül köşesinde okurların dertlerine çare bulmaya çalışan bir gazeteciye gönderilen mektuptan oluşan bir hikâyedir. Mektubu yazan yirmi dört yaşında uzun boylu, esmer bir gençtir. Çok sevdiği bir kız vardır. Mektubunda bu kız yüzünden yaşadığı gönül kırgınlığını ve başına gelenleri detaylı bir şekilde anlatır. Gazeteci zaman zaman bu gence acır ve onun cahilliği ile alay eder. Genç, sevdiği kıza onu sevdiğini belirtmiştir. Fakat kız gence “Ne Evet Ne Hayır” cevabını vermiştir. Hikâye de bu belirsizlikten ismini alır. Sonra durgunlaştım. Neden? Unuttum. Dur, hayır; unutmadım. Yalnız kaldıkça, yalnız kalmaktan korktukça... Acaba iyi bir şey olacak mı? Hayır, dedim kendime. İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Yalnız yaşayan insanların, kendi içilerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır. Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. “Beni sahte buluyorlar, ben de onları.” Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni, daha kimler anlamadı. … Çok kazanmak istiyordum; fakat bu dünyada biliyorsunuz ancak işini bilenler kazanır. Oğuz Atay'ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okuru alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmaz. Kitaba adını veren hikayenin korkuyu beklerken kendini evine hapseden kahramanı, Atay'ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından.
Korkuyu Beklerken
Korkuyu BeklerkenOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202226,7bin okunma
·
91 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.