Gönderi

156 syf.
7/10 puan verdi
Kimse kıpırdamasın, bu bir dramdır!
Yekten söylemekte fayda var. Ben öyle, bir kitaba başlamadan evvel kitaba dair okumalar yapan, hazırlık evresi geçiren ya da ne bileyim, yazarın hayatını deşip döken bir okur olmadım, olamadım. Edebiyat öğrencisi falan değilim, edebiyatla münasebetim iş gerekçeli değil, haliyle bu kadar detaya da sırf keyfiyetten girmeyi kendime angarya görürüm. Hatta eskiden kitabı okurken bilmediğim bir konu hakkında bir şeye rastlarsam küçük notlar alır, sonra kitap bitince onları araştırıp öğrenirdim. Artık onu bile bıraktım. Üşengeçlik paçadan akıyor vesselam... Peki bunları niye anlattık durduk yere? Çünkü kitaptaki ana karakterlerden Noboru ve çetesinin baba sevgisi (!?) öyle yoğun ve de düşünce tarzları öyle çok, yaşlarından uzak ki, kurguya yazarın sirayet etmediğini düşünmek olanaksızdı. Ve bingo! Ufak bir araştırma, taşların yerine oturmasına yetti tabii... Mişima'nın hayatını okumak isterdim doğrusu. Burada işte, incelemenin başında söylediğim o, meraktan uzak olma durumu ve üşengeçlik hissinden sıyrılmayı göze alabilirdim sanırım. Elimde, yazarın "Bir Maskenin İtirafları" kitabı da var. Sanırım onu okuduğumda taşlar biraz daha yerine oturacaktır. Yaz mevsimi... 13 yaşındaki Noboru, annesi ve evdeki çalışanlarıyla birlikte, hali vakti yerinde bir hayat sürmekte. Evde "çalışanları" var diyorum daha ne olsun? 5 sene olmuş babası öleli. Annesi bizim klasik, "hem ana hem baba olmuş" söylemine örnek teşkil edecek türden bir anne. Hem evde çocuğuyla ilgileniyor hem de kendilerine ait lüks bir giyim mağazasını idare ediyor. Genç ve de güzel de bir dul hanım... Noboru'nun deniz ve de gemi sevdasından ötürü çıktıkları bir gemi gezisinde Ryuji ile tanışıyor ve kocasının ölümünden beridir ele aldığı rollerinden artık sıyrılması gerektiğini fısıldıyor kulağına periler. Bunlara ister aşk perileri deyin, ister kadınlık içgüdüsü perileri deyin, ister "çocuğum babasız büyümesin" perileri deyin, isterseniz hepsini bir karıştırıcıya atıp kokteyl yapın, karar sizin ;) Fusako, yani anne karakterimiz, karakter gelişiminde böylesi bir dönüşüme uğrarken, evi tek başına çekip çeviren, çocuğunu tek başına yetiştiren anne rolünden sıyrılırken Ryuji de o bağımsız, çöpsüz üzüm halinden sıyrılmak üzere. Adeta bir peygamberlik mertebesi gibi kutsiyet atfettiği bekarlığı sarsılıyor. İkisi de, belki de hiç olmayacağını düşündükleri rollerini birbirlerine yaslanarak inşa ederken, geride bıraktıkları rolleri yıkıma uğruyor. E tabii Noboru'nun gözünde de, ikisine biçtiği roller aynı şekilde yıkıma uğruyor, çocuğun yazını kışa çeviriyorlar :) Noboru için Fusako, "sadece kendisine ait" bir "anne", aynı zamanda da kadınlığın sembolü. Bu yaklaşım da yazarın annesine bakış açısıyla ilintiliymiş, araştırırken öğrendim. Gitgide aşık ve de aptal bir kadına, bir erkeğe bağlı ve de bağımlı bir kadına dönüşmesini hazmedemiyor tabii. Keza Ryuji de onun için, bu dünyada kayda değer tek güzellik olan denizin, gemilerin, onlara hükmeden bir kahramanın sembolü. Fakat o da bir kadın yüzünden basit, kara yaşamının kokularının üstüne sindiği, alelade bir adama dönüşüveriyor. Çocukluk kahramanlarımızın kostümlerinden sıyrılışları bizi nasıl da hayal kırıklığına uğratırdı değil mi? Ve bu kahramanlar resmen, Noboru'nun gözleri önünde soyunuyorlar. Tıpkı onu çıldırtmak istercesine... Peki sonrasında ne mi oluyor? Onu da okurken öğrenirsiniz artık. Yine çok konuşmuşum, onu fark ettim. Bu arada, çocuklara demin de değindik ama tekrar bahsetmekte fayda var. Yazarımızın anlatımı çok güzel bu arada. Benzetmeler, akıcı ve de içe işleyen cümleler, çevirinin de güzelliği ve akıcılığıyla birleşince, okuru etkilemeye yetiyor. Fakat yazarın, düşüncelerini çocuk karakterlerde aksettirmesi ve bu aksin de çocuklara bence birkaç beden büyük gelmesi, anlatımda sırıtmalara sebebiyet vermiş diye düşünüyorum naçizane. Tamam, bu yaşlarda olmasalardı kurguda çatırdamalara sebebiyet verirdi ama ne bileyim, bunlar biraz daha şöyle, 13-14 yaş aralığındaki bebeler değil de 17-18'li yaşlar aralığındaki ergenler olsalardı, bu düşünceler, kurdukları beylik cümleler, hayata boylarından büyük bakış açıları bu kadar da sırıtmazdı doğrusu. Birkaç yaştan ne çıkar demeyin, o yaşlardaki düşünce farklılıklarınızı bir aklınıza getirin bakalım ;) Kedi sahnesi felsefi de olsa can sıkıcı ve de rahatsız ediciydi bu arada. Ayrıca da finalin bu şekilde oluşu, bence net bir sondan daha etkileyici olmuş. Normalde net ve de akılda kuşku bırakmayan sonları severim ama burada bu son yerinde olmuş. Önce araştırma yaptırdın sonra da muallak bir sonu sevdirdin bana Mişima. Takibe devam ;)
Denizi Yitiren Denizci
Denizi Yitiren DenizciYukio Mişima · Can Yayınları · 20172,606 okunma
·
584 views
Gülce okurunun profil resmi
İnsanı araştırmaya yöneltmesi daha değerli kılıyor bir kitabı post_mortem. Ben de Mişima'yı merak etmiştim okurken.Bu da düşüncelerim:🤭 #141998902
Post Mortem okurunun profil resmi
Güzel noktalara temas etmişsin Gülce, benim için de farklı bir bakış açısı oldu. Teşekkür ederim :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.