Temel Çavuş, imama bir soru yöneltti:
"Ha imam efendi, Cennette de yoksulluk zenginluk var mi dur?"
"Herkes, zenginliği fakirliği yeryüzünde bırakır cennete ya da cehenneme anadan doğma gidecek. Elbette zenginlik fakir lik yoktur."
"Peki, ama zenginler, cami, köprü çeşme yaptırayi; buna karşılık cennette daha güzel köşkler, bağlar, bahçeler istemeyecekler mi?"
Hoca, sarığını biraz yukarı itip dikkatlice ona baktı. Şimdiyr dek böyle sorularla hemen hiç karşılaşmamıştı. Yine de zeki bir din adamı olduğunu gösterdi:
"İsterler, elbette, verseler, bütün cenneti de isterler, kendilerine tapulamak isterler, ama onlara veren kim?"
Bu sırada tombulca iyi giyimli bir adam, ters ters Temel Çavuş'a baktı. imama şunu sordu:
"Herkes, dünyada işlediği sevapların karşılığını bütünüyle almayacak mı? Cami yapan bir adam, imaret açan bir hayır sahihi zengin, bir çeşme yapıp ölmüşlerinin ruhunu sulayan bir kimse elbette ki cennette daha güzel ve süslü köşklere sahip olacak öyle değil mi?"
Temel Çavuş, imama ünleyerek:
"İmam efendi, dedi, sağa deyrum, doğru midur ha bu adamın deduğu? Öbür dünyada da herkes köşklerde biz yine kerpiç kulübelerde mi oturacağuz? Bizum ne cami ne de çeşme yaptıracak paramuz var. Bizum uşaklar aha hep yalnayak gezeyi. Bu uşaklar, bir çeşme yaptıramaduk diye orda da yalnayak mi gezecekler? Öyleyse Allanın Cennetinde hep zenginler oturacak. Desene ki fakirlere dünyadaki yaşaduğundan farklı yaşamak yok."
İmam, yine zekasını gösterdi:
"Yok, oğul, yok, dedi, Cenneti verirler mi sade zenginlere?
Dünyada sevaplar karınca kararınca işlenir, ama öbür dünyada Allanın nezdinde bunlar niyetlerine göre tartılır. Susuz bir karıncaya su veren bir adamla altın yaldızlı bir çeşme yaptıran bir adamın işledikleri sevap değerce birdir."
Temel Çavuş'un içine soğuk su serpilmişti. Bu söz aklına yatmıştı.
"Desene ki herifçioğulları, öbür dünyayı da şimdiden paylaşmaya hevesleniyler. Orda da bizleri yurtsuz bırakacaklar.
Ama yağma yok" diye düşündü.
Eve doğru yürürken çok önemli bir sorunu çözümlemiş bir insan rahatlığı taşıyordu.
Yoksa az kalsın "tövbe tövbe" imanını da yitirecekti.
Sayfa 44