Gönderi

200 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 14 days
Benliği, varlığı olmayan ya da varlığını bir şeylerin kanıtlamasına ihtiyaç duyan ‘’yok bir bedenin’’ hikâyesi. Biri, bir durum veya bir olay hakkındaki yorumlarımızda, gözümüzün gördüğü gerçek kadar kendi içimizdeki niyetin iyiliği veya kötülüğünün etkisinin ne kadar büyük olduğunu görüyoruz bu kitapta. Hem birine taşıdığı hisleri sormayacak kadar bencil hem de sırf taşıdığı duygu ve hisleri kelimelere dökmüyor, dökemiyor diye yaşadığını unutacak, varlığını yok sayacak kadar empati yoksunuyuz. Kim bilir daha niceleri kendi hapishanelerine tıktık, bilmeden ya da en doğrusu seve seve… Bir sevgiyi yüreğinde taşımayı bunca zaman tanımamış, bilmemişiz ama bunu kabullenmeyecek kadar kibirliyiz de. Damlarından masumiyet akan bir sevgiye rastladığımızda sırf bize yabancı diye, onu yakından görmedik, hissetmedik diye kimsenin de sahip olmasını istemeyiz; yüreğinde sevgi taşıyan görece zayıf gördüğümüz kişileri iblisten sayıyoruz, taşlıyoruz da taşlıyoruz, tâ ki bize benzeyene, yeryüzünden sevginin varlığını yok edinceye değin. İçimizdeki şeytanla baş etmenin tek yolu, sanki günahlarımızı sırtlayacak kara keçiler bulmak sanırız ve bize ait olana o kadar yabancılaşırız ki, bizi biz yapan günahlarımızı hiç tanımıyormuşçasına kara keçilerin sırtından döve döve silkeleriz ve nihayetinde yeni günahlar için yer açarız, arınma budur ya. Ömrümüzde bir defa, er ya da geç bedenimizin toprağında sevgi tohumunu yeşertmeyi bilmek gerek; aksi halde topraktan doğup, kara bir taş gibi gideceğiz bu diyardan. İzin verelim başkalarında gördüğümüz yeşile, renklerine, onların rengarenk cümbüşüne, göğün maviliğine, suyun berraklığına, zifiri karanlığa hapsolmadan…
Ahraz
AhrazDeniz Gezgin · Can Yayınları · 20194,888 okunma
·
99 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.