Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

146 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
İçimizden Geçip Giden Şehirler
Ne Var: Süregelen bir düşünce akışı var. Bir eşya, bir cami, bir martı hatta bir harf hakkında filozoflara yaraşacak fikirler sunup hikayeler yazıyor. Sürekli sorular sorarak, okuru düşünce dehlizlerine sokuyor. Yıldız Hanım, bir antika dükkanından yola çıkıyor, gece hayatına dalıyor, dini vecibelerini yerine getiriyor, bir şehrin sabah ışıklarını izliyor, kokusunu duyuyor, adeta tadını alıyor, kendi süzgecinden geçirerek bir karakter kazandırıyor. Sanki bir romancının gerçek hayatta yaşayan kişileri kendi tarzında kurgulaştırması gibi şehirlere de kendi elleri ile kendisinin görüp algıladığı birer karakter veriyor. Kitap hacmine oranla fazlası ile dolu ve hızlı akmıyor. Her cümlesinde, gittiği her şehirde anlattığı hikayeleri durup dinlemek, kendi içinize dönüp kendinizle bir iç hesaplaşmaya girmek istiyorsunuz. Şehirleri birbirleri ile kıyaslama yaparak anlatıyor. Önce Ankara ile İstanbul’u, İstanbul’la gittiği yabancı ülkelerdeki şehirleri karşılaştırıyor. Bazen birbirine zıt gördüğü, doğu ve batının, günah ve sevabın, ak ve karanın karşılaştırmasını yapıyor. Fakat genellikle çoğu şehri belki de dinamiğini en iyi bildiği şehir olan İstanbul ile hatta yer yer Osmanlı ile, köklerimizle karşılaştırıyor. Adeta bilinmezi, bilinen ile anlaşılır hale getiriyor. Özellikle Ankara’yı ve İstanbul’u anlatışında Yıldız Hanımın adeta hayat yolculuğunu takip ediyoruz. Ankara’yı anlatışında; lise yıllarında Ankara sokaklarında, Tunalı’da kulaklığı ve deri ceketi ile yürüyen hali gözümde canlanıyor. Daha durağan, melankolik, boğuk, gri, üzerine uzun uzun düşünülen, romanlar yazılan, ciddi meseleler konuşulan, daha derin, hayatın daha büyük göründüğü zamanlar. İstanbul yılları ise daha sonra, hayattan büyük olduğunu veya en azından boy ölçüşebildiğini fark ettiği zamanlar. Daha hızlı, koşar adım, bir şeyin tam tadına varamadan başka bir şeye geçilen, revaçta olanın sürekli değiştiği, akışkan ve olabildiğine sığ. Yanıp sönen ışıklar gibi. Ankara için kurduğu uzun cümleler İstanbul’u anlatırken kısalıyor, küçük ufak tefek hikayelere dönüşüyor. Bu kitap sadece Ankara ve İstanbul üzerine yazılan kısımlar için bile okunabilir. Entelektüel alt yapısı ve kendini kendisine kanıtlamış olması, yazdığı her satıra yansıyor. Doğu batı dengesini gayet iyi koruyor; gerektiği zaman tam olması gerektiği gibi vicdanının sesini dinliyor ve dindaşlarının acılarına ortak oluyor, yeri geldiğinde James Joyce’un, Bronte kardeşlerin el yazılarını inceleyip hayranlık duyan, Frankfurt kitap fuarının dinamiğini adeta bize yaşatan hikayeler yazıyor. Bu da gösteriyor ki, doğu ve batı onun kafasında keskin çizgilerle birbirinden ayrılmamış. Tabir yerindeyse bir ‘dünya insanı’. Başlığın Gücü: Yıldız Hanım kitabında başlığın gücünü oldukça başarılı bir şekilde kullanıyor. ‘İçimden Geçen Şehirler’ isminin hakkını fazlası ile veriyor, vadettiği hikâyeyi karşılıyor, başlığın altını dolduruyor. Yani içinden geçip gittiği şehirleri değil kendi içinden geçen şehirleri, içinden geldiği gibi anlatıyor. Yıldız Hanım bu kitapta gezip gördüğü şehirleri klasik gezi yazısı şeklinde değil, yer yer öykü ve denemeye kayan kendine has bir üslupta yazıyor. Bu nedenle de bölümlerin başına şehir isimleri ile beraber bir öykü veya denemeye yaraşır, bölümün vaatlerini karşılayan ikinci bir başlık da koyuyor. Yani başlığın gücünü hem kitabın isminde hem de bölüm isimlerinde kullanıyor.
İçimden Geçen Şehirler
İçimden Geçen Şehirler
Yıldız Ramazanoğlu
Yıldız Ramazanoğlu
İçimden Geçen Şehirler
İçimden Geçen ŞehirlerYıldız Ramazanoğlu · Kapı Yayınları · 201325 okunma
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.