Gönderi

PARANIN KALESİ (MAMONUN KALESİ)
Kültürümüzde büyük boyutları olan diğer bir kale de paradır. Pek çok kişi maddi şeylere verilen değer ve önemi içeren materyalizm kavramını anlar ve bunun yanlış olduğuna inanır; buna karşın İsa materyalizmden bir kavram olarak değil, sahte bir tanrı olan paradan (mamondan) bahseder. “Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı'ya, hem de paraya[mamon] kulluk edemezsiniz.” (Matta 6:24) NIV (New International Version) Mamon’u “para” olarak çevirir ama KJV orijinal metnin ruhuna daha uygun olan “mamon” u tercih eder. Bu nedenle “mamon”u genel bir terim olan “para” ya da “zenginlik”ten ziyade sahte bir tanrının kişisel ismi olarak yorumlayabiliriz. Mamon, Eski Antlaşma’daki Baal, Aştoret ya da Molek gibi bir tanrı ya da ilah olarak temsil edilebilen bir prenslik, hükümranlıktır. Şeytani bir kültsel yönetici olarak kötü ruhların gücüdür. “Tanrılar”dan ve “putlar”dan hala varolan şeytani güçler olarak bahsetmek tuhaf ve demode görünebilir ama, bu görüş için Yeni Antlaşma’da yetkimiz var. Pavlus, Korintliler’e cinlerin putperest tanrıların arkasında olduğunu ve bunların bugün doğrudan putperestliğin “dini” şekliyle çalışmayabileceklerini, varlıkları ile güçlerinin kültürümüzde gördüğümüz etkilerle gösterildiğini anlattı. "Öyleyse ne demek istiyorum? Puta sunulan kurban etinin bir özelliği mi var? Ya da putun bir önemi mi var? Hayır, yok! Dediğim şu: Putperestler kurbanlarını Tanrı'ya değil, cinlere sunuyorlar. Cinlerle paydaş olmanızı istemem." (1. Korintliler 10:19-20) Mamon, bu güçlerin en kuvvetlilerinden biridir ve özellikle milyonlarca müridinin bulunduğu Batı dünyasını etkilemektedir. Son yıllarda başka yerlerde de milyonlarca mürit edinmiştir. Nitelikleri hırs ve açgözlülüktür, ki bu da kutsal Kitap’ta özellikle putperest olarak betimlenir. "Bu nedenle bedenin dünyasal eğilimlerini –fuhşu, pisliği, şehveti, kötü arzuları ve putperestlikle eş olan açgözlülüğü– öldürün." (Koloseliler 3:5) Hindu’lar Mesih’e gelince, onlardan putlarını yakmalarını bekleriz ama kaç tane Batılı Hristiyan Mamon putuna tapınmaktan feragat eder? Put gerçek Tanrı’nın yedeğidir. Bir puta tapıyorsak, Tanrı’da bulmamız gereken güvenci, amaç ve kimliği ondan bekleyeceğiz. Bu özellikle Mamon’la ilgili durumda açıkça görülür; güvencemiz kazandığımız paraya dayanır, amacımız kazanmak olur ve kimliğimizi kazandığımız para miktarına ya da o paranın bizim için satın aldığı şeylere göre ölçeriz. Sigorta şirketleri, bize güvence veren maaş formatında “güvenli bir gelecek” sunarak çıkarları için Mamon’a yaranmaya çalışır. İşimizde ve terfilerimizde sahte bir amacı (daha çok güvence elde etmek için daha çok kazanma) ve kazandıklarımıza dayanan yetersiz bir kimliği arayarak Mamon’a hizmet ederiz. Aslında insanları değerlendirdiğimiz standart bile Mamon’un başarılı olduğu yöntemlerden birini oluşturur: “Büyük bir evde oturuyorlar.” “Pahalı bir arabası var.” “Kendi işinin patronu.” Kilise önderlerinin bile gelen zengin konuklardan ve bazı kişilerin kiliseye verdiği miktardan saygıyla söz ettiklerini duyabilirsiniz. Bu şeyler insanları yargılama ölçümüz olursa, Mamon da aramızda olur. Yakup, kilisede zenginle yoksul arasında ayrım yapmamamızı ya da insanları sahip oldukları mülklere ve sosyal statülere göre yargılamamamız gerektiğini açık ve seçik ortaya koydu. "Kardeşlerim, yüce Rabbimiz İsa Mesih'e iman edenler olarak insanlar arasında ayrım yapmayın. Toplandığınız yere altın yüzüklü, şık giyimli bir adamla kirli giysiler içinde yoksul bir adam geldiğinde, şık giyimliye ilgiyle, “Sen şuraya, iyi yere otur”, yoksula da, “Sen orada dur” ya da “Ayaklarımın dibine otur” derseniz, aranızda ayrım yapmış, kötü düşünceli yargıçlar gibi davranmış olmuyor musunuz?" (Yakup 2:1-4) Her türlü kötülüğün bir kökü de para (Mamon’a tapma) sevgisidir. "Çünkü her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler." (1. Timoteos 6:10) Kutsal Yazılar’ın bu metni sık sık yanlış alıntılanır. Para sevgisi aldatma, yalan söyleme, savaşma, manipüle etme ve aileye yeterince zaman ayırmama gibi sınamaları da beraberinde getirir. Bu, son derece sinsidir; çünkü erkekler, aileleri için para kazanmak için yaptıklarına inanma gibi aldatıcı sınamayla karşı karşıya kalırlar. Para sevgisi ailelerde korkunç sürtüşmelere de neden olabilir; örneğin, miras paylaşımları. Mamon’un esas silahlarından biri kaygıdır. İsa bizi aynı metinde hem Tanrı’ya hem de Mamon’a hizmet edemeyeceğimiz konusunda uyarır. "Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi olmayın. Onlar, herkes kendilerini görsün diye havralarda ve caddelerin köşe başlarında dikilip dua etmekten zevk alırlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır." (Matta 6:5) Hayatımız, geleceğimiz ya da ne yiyip ne içeceğimiz gibi maddi konularda kaygılanmamamızı söyler. Göksel Babamız neye ihtiyacımız olduğunu bilir ve bizim de kaygıya teslim olmaktan ziyade O’na güvenmemiz gerekir. Kaygı, duygusal stresin ve hatta fiziksel hastalıkların güçlü nedenlerinden biridir. Kaygılandığınız zaman, bunu Mamon’un bir aracı olarak görmeli ve şöyle demeliyiz: “Bu Mamon’un bir aracıdır ve ben bunun Tanrı’yla arama girmesine izin vermeyeceğim!” Mamon’un kalesiyle savaşmak, putlarımızı yakmamıza tekabül eder. Tıpkı İsa’nın zengin genç adama neler yapması gerektiğini söylediği gibi. "İsa ona, “Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle” dedi." (Matta 19:21) Herkesin her şeyini yoksullara vermesi gerektiğini söylemiyorum. Bu, o adama verilen özel bir buyruktu; çünkü İsa, o adamın sorununun para sevgisi olduğunun ayırdına varmıştı. O zaman Mamon’un kalesiyle nasıl savaşmalıyız? İlkin, etrafımızdakilere tuhaf gelebilir ama cömertçe vermeye başlayabiliriz. Kutsal Kitap, bazı kiliselerin ellerinden geldiği kadarını, hatta daha fazlasını kendi istekleriyle verdiklerini yazar. "Ellerinden geldiği kadarını, hatta daha fazlasını kendi istekleriyle verdiklerine tanıklık ederim." (2. Korintliler 8:3) Eski Antlaşma’da İsrail halkı bir keresinde yöneticilerin baş edemeyeceği kadar çok verdi. "Öyle ki, kutsal yerdeki işleri yapmakta olan ustalar işlerini bırakıp bir bir Musa'nın yanına gelerek, “Halk RAB'bin yapılmasını buyurduğu iş için gereğinden fazla getiriyor” dediler. Bunun üzerine Musa buyruk verdi: “Ne erkek, ne kadın hiç kimse kutsal yere armağan olarak artık bir şey vermesin.” Buyruk ordugahta ilan edildi. Böylece halkın daha çok armağan getirmesine engel olundu. Çünkü o ana kadar getirilenler işi bitirmek için yeter de artardı bile." (Mısır'dan Çıkış 36:4-7) Bugünkü kilise muhasebecileri için ne büyük bir bereket olurdu! Kutsal Kitap’a dayanan ondalık sistemini uygulamak buna atılan ilk adımdır. Ondalık verdiğimiz vakit şu beyanatta bulunuruz: “Materyalizm tarafından yönetilmemeye kararlıyım; dolayısıyla gelirimin ondalığını Rab’be vermek önceliğimdir.” Buna bağlı olarak Mamon’un kalesiyle bireysel ya da birlikte imanla savaşırız. Bazen bir kilisenin ödeyemeyeceği bir inşaat projesine başlaması yararlı olabilir. Sadece yararlı bir bina elde etmek için değil, imanlarını büyütmek ve Mamon’un hükümranlığını cömertçe vererek yenmek için bir fırsata sahip olmak bile yeterli bir neden olur. Yeruşalim’deki ilk kilisenin yaptığı gibi sahip olduklarımızı içtenlikle başkalarıyla paylaşmayı öğrenerek ve sahip olduklarımıza sıkı sıkıya sarılmayı bırakarak da Mamon ile savaşırız. "İnananlar topluluğunun yüreği ve düşüncesi birdi. Hiç kimse sahip olduğu herhangi bir şey için “Bu benimdir” demiyor, her şeylerini ortak kabul ediyorlardı. Elçiler, Rab İsa'nın ölümden dirildiğine çok etkili bir biçimde tanıklık ediyorlardı. Tanrı'nın büyük lütfu hepsinin üzerindeydi. Aralarında yoksul olan yoktu. Çünkü toprak ya da ev sahibi olanlar bunları satar, sattıklarının bedelini getirip elçilerin buyruğuna verirlerdi; bu da herkese ihtiyacına göre dağıtılırdı." (Elçilerin İşleri 4:32-35) Sonuç olarak dünyasal değil, göksel (sonsuz) bir görüşe sahip olarak da Mamon ile savaşırız. Aslında para vermek en iyi yatırımdır. Verirken göklerde hazine biriktiririz. "Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır." (Matta 6:20-21) İsa kurnaz kahya ile ilgili tuhaf bir benzetme anlattı. Efendisi, dürüst olmayan kahyayı akıllıca davrandığı için övdü. “Efendisi, dürüst olmayan kâhyayı, akıllıca davrandığı için övdü. Gerçekten bu çağın insanları, kendilerine benzer kişilerle ilişkilerinde, ışıkta yürüyenlerden daha akıllı oluyorlar. Size şunu söyleyeyim, dünyanın aldatıcı servetini kendinize dost edinmek için kullanın ki, bu servet yok olunca sizi sonsuza dek kalacak konutlara kabul etsinler.” (Luka 16:8-9) İsa, parayı akıllıca yönetmenin cömertliğini ve onun bize değil, Tanrı’ya ait olduğunu bilmemiz gerektiğini söylüyor. Cömertçe verirsek, cömertliğimizden yararlananlar tarafından “gelecek dünyada” hoş karşılanırız. Cennette şimdi ulaşılmayan insanlar tarafından karşılandığınızı bir düşünün! Cömertliğinizle Kutsal Kitap’ın onların diline çevrilmesini mümkün kıldığınızı, onların imana geldiklerini ve onların sevinç ve takdirlerini size sunduklarını bir düşünün! Jim Elliot’un meşhur alıntısı burada yerini bulur; “Kaybetmeyeceği şeyi kazanmak için elinde tutamayacağını veren ahmak olamaz.”
Sayfa 111Kitabı okudu
·
76 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.