Gönderi

Neyse biz ufaktan böyle pazar alanına gelmişiz, traktör durdu o an. Böyle herkesin kurulacağı yer de belliydi zaten.Ben, Mehmet ve Bilal Abi tablalarımız yan yanaydı, muhacir kızıysa böyle anası ve küçük oğlan kardeşiyle yan yana Asiye'de onların yanına kurulmuştu yani. Sabah erken saat Bilal Abi’den siftahı olsun diye simit aldık. Pazarın çaycısı Mahmut abiden de üç demli çay alıp Mehmet’in anasının reçellerinden birini açıp kahvaltı yaptık. Bir yandan da bizde pazar böyle ayak uydurmak için tablaları açtık. Pazar böyle güneşin iyice belirmesiyle hareketlenmeye başlayınca ufaktan pazar açanlarda, pazar açanlarda satışlara başladı. Böyle sakin beklerken bizim patiskalı güzelin küçük kardeşi “Bal gibi reçel bunlar bir yiyen bir daha ister durup duru.” böyle deyince, böyle bizim aklımız gitti o an “Durup duru” yani. Öğlen olmuş daha ne bir don lastiği ne bir reçel satabilmişiz. Böyle muhacirlerin anasının reçelleri birer birer satılırken Mehmet ile ben de öyle bakakalmıştık. Mehmet dedi o an: “Abi bu işte böyle olmaz çığırmamız lazım.” dedi. “Neyi çığıracağız olum? dedim. Tabi Mehmet'de daha önceleri pazara gelmiş, buraların dilini de az çok biliyordu yani."Siverek'in gülü Emine teyzenin reçelleri burada! Yiyin efendiler!“ diye böyle çığırdı Mehmet o an. O ara biz yine Mehmet ile yüz yüze gelip bu iş nasıl olacak diye bakarken gün batımına yakın üç kavanoz reçel, iki metre de don lastiği satabilmiştik sadece. O ara nasıl olduysa böyle hava bozmaya başladı. Pazarı böyle bir ince rüzgar aldı ama o ince rüzgar böyle bir anda fırtınaya mı döndü artık böyle herkes bir telaş. Neyse o an işte herkes erkenden toplanmaya çalışırken; muhacirlerin kızı da eteğini böyle kopan lastik ile uğraşıyordu. Mehmet dedi “Abi dedi tam zamanı.” dedi. “Neyin zamanı olum” dedim. Kulağıma fısıldadı; “Çek bırak gevşemez don lastikleri bir milyon!” diye çığırırken buldum kendimi. Böyle bütün pazar döndü bana doğru baktı o an. Muhacir kızı böyle eteğini beline kadar böyle çekiştire çekiştire yanaşırken herkesin gözü de ondaydı yani. Böyle uzun boyu, tutuşan eteği, böyle rüzgarda savrulan saçlarıyla sallana sallana geldi, yanaştı. O ince beline bir metre lastik istedi benden. “Yeni yerleşmişsiniz mahallemize hoş geldiniz.” dedim. Adını sordum. “Menekşe.” dedi. Ben böyle güzel isim, böyle güzel Menekşe görmemiştim hayatımda. Kaç mevsim geçti o an içimden de farkında bile değildim. Mehmet'in sesi ile irkildim. “Ben böyle güzelini görmedim. yengemiz hoş gelmiş.” dedi Mehmet. Pazarın orta yerinde buldum kendimi. Bizim Asiye'de kıkırdayarak geliyordu böyle yine arkasından. Yine muzurluk peşindeydi. O ara bir kağıt düştü yan cebinden Asiye'nin. Kağıdı böyle rüzgar savururken Mehmet yakaladı o an. Başındaki böyle yazıyı görünce de kağıdı açtı. “Sevgili Asiye, çeşitli sıkıntılar içerisinde sana demek istediğim çok şey oldu vakitlice, sana artık lüzumlu destek olamıyorum. Kendi başımın çaresine de bakamayacak haldeyim. Bilal abinin kahvesinden eskisi gibi para alamıyorum artık. Halim perişan. Aklım, gönlüm sen de.Ama senin gönlünün ben de olmadığına bu deli aklım ermiş bulunmakta artık. Mehmet sana bağlanmış. Ben bunu gördüm. Artık kavuşamayacağımızı, senin de beni sevmediğini anlamış bulunmaktayım. Sana kavuşamadan gidiyorum. Sen bu yazdıklarımı okuduğun zaman ben çok uzaklarda olacağım. Nisan/1996 İlyas Çınar.” İlyas'ı kaybedeli dört ay olmuştu. Mehmet'in gözünden böyle iki damla yaş döküldü pazarın orta yerine. Onu da rüzgar aldı, iki metre öteye savurdu. Böyle yüzünü döndü Mehmet o an. Dudakları titriyordu.. “İlyas'ı kim öldürdü abi?” dedi. “Biz mi, Asiye mi, yoksa hepimiz mi?” Yağmur fırtınaya bulandı o an. Traktöre doluşup aceleyle mahalleye dönüş yolunu tutarken Menekşe'nin bakışları deldi geçti içimi. Ne bileyim yani böyle farkına varmadan ister istemez herkes birbirinin hayatına değebiliyordu ve ben bunu anlayabiliyordum. Anlayamadığım tek şey vardı. Böyle içten bir bakışın, bir o kadar derin gülüşlerin ardında saklı iki uzak insan nasıl oluyor da yan yana gelebiliyordu? Yani bunu zaman mı gerçekleştiriyordu yoksa insanın o derin yalnız kalma kaygılarından dolayı yaşadığı boşlukları doldurmaca bir oyun muydu bu? Aşk mı? İyi bir şey olup olmadığından emin değilim ama yine de imkanı olan delirsin!
·
2.236 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.