Gönderi

Sene 2022, üniversite 2. sınıf öğrencisiyim. Bir takımda çalışmaya başladım. Mühendislik projeleri yapıyoruz. Dünyayı feth etmek gibi davranıyoruz. Çalıştığım ekipteki herkes erkek, benden büyük. Ben olduğumdan da küçüğüm o zamanlar. Her insanının ağzındakiyle aklındaki şeyin aynı olduğuna inanıyorum. Şen şakrak bir çocuk, toy. Her parlayanı altın sanıyorum. Bir çocuk vardı ekipte. Adı Ş diyelim. Benimle aynı dönem girmiş takıma ama ilk andan itibaren aynı sınıfta olmadığımızı hissettim. Sağ görünüşlü ama sol görüşlülerden. Çalışkan, düzgün ama otoriter bir çocuk. Ne nedir, kim nasıldır az buçuk anlıyor insandan. Biraz da yaşça büyük. Herkesin saygı duyduğu, fikir danıştığı birine dönüştü kısa sürede. Ben hala uçarı bir çocuk, hata yapıyorum. Yanlış insanlara doğru şeyler söylüyorum. Bir hafta işler çok yoğundu, geceli gündüzlü rapor yazdık. Orada yine ben ekipteki çocuk muamelesi gördüm herkesten. Çok çalıştığımız bir gece. Saat 1 belki 2, takım kaptanları burda bu kadar elemana gerek yok şu an bir kısmınız gitsin yarın gelsin dedi. Metro kapalı, otobüs desen kaç saatte bir geçiyor kalkıp gitsek düzgün uyuyamadan geri döneceğiz. O zaman da kampüsteki işlek, öğrenci dostu bir cafe kapatılmış yerine sadece çay verilen bir sesli çalışma alanı açmışlardı. Bizim ekip kalktı oraya gidelim diye. Ş dedi ki sen de gel. Ne yapacağız dedim. Bilgisayar oyunu oynayacaklarmış. Ben gelmem, aşina değilim oyunlara dedim. Aldı bilgisayarımı oyun kurdu. Kalktık gittik. Birileri uyuyakalana kadar oynadık. Ş, ben ve bir iki kişi daha uyanık kaldık. Uyumayanlar olarak kalkın atölyede film izleyelim dediler. Ben gitmedim, orda oturup Antika Titanik okudum güneş doğana kadar. Sabah geri geldiler, ellerinde simit. Ölümlü dünya izlemişler. Öve öve bitiremediler, gitmediğime pişman oldum. Sonraki günler de çalıştık beraber. İlk kez o zaman ait hissettim takıma. Raporu yazıp yolladık. Tek vasfı mühendislik bölümüne girmiş olmak olan bir kaptan vardı mükemmeliyetçilik adı altında zaman müsrifliği yapanlardan, bin kere okuttu raporu. O haftadan sonra biraz mola verdik çalışmalara, herkes memleketine döndü. Ben istanbuldayım yine. Bir gün sabah saat 10.13. Annem beni aradı. Deprem olmuş Maraş merkezli, Adıyaman da hissetmiş, baban adıyamana yola çıkacak diye. Çok ısrar ettim beni de götür diye. Biliyorum ilk gelen kurtarma ekipleri yabancı olacak hiç değilse çevirmenlik yaparım diye. İzin vermedi. Oturttu beni karşısına, molozlardan çıkardığımız cesetleri üst üste yığacağız, kiminin kolu yok kiminin kafası, sen dayanamazsın dedi. O zaman çocuktum, belki gerçekten dayanamazdım. Evde de dayanamadım, kalktım okulda yardım kolisi taşıyorum, paketliyorum, yüklüyorum. Yorgunluktan bayılmadan uyuyamıyorum. Kaç gece dersliklerde yattım. Ş’ye yazdım o günlerde. İyi misin yazdım, o an düşünmeden. Günlerce cevap gelmedi. Sonra takımdakilerden birine ulaşmışlar, enkazdaymış sağ çıkmış babasıyla diye. Annesi hala enkazdaymış. Ben sigaraya yeni başlamışım o zaman. Sadece arkadaşlarla içiyorum, içime bile çekmiyorum. O gün birini yaktım bir daha da çakmağı çıkarmadan bitirdim o paketi. Doğru düzgün ağlayamadım. Sonra haberi geldi annesininin cansız bedenini çıkarmışlar. O zaman gözümden bir damla yaş süzüldü, çakmağı çıkarana kadar kuruyup gitti. Ş’yi aylarca görmedim bir daha. Bir süre sonra yeniden başladı takım işleri, Ş yok. Sonra bir gün ders çalışmaya oturmuşum o rapor yazdığımız yerde, hatta aynı masada. Camdan bir baktım Ş. Yanına takımdan sevmediğim kim varsa toplanmış. Onun için gittim yanlarına. İyi ki gitmişim. Hepsi samimiyetsiz bir matem sessizliğiyle konuşmuyor onla. Yalandan bir tebessümle yüzüne bakıyorlar. Böyle bakacağınıza kafanızı çevirip ağlayın demek istedim. Ben konuştum ilk. Nasılsın demedim, görmeyeli uzun zaman oldu demedim. Depremden önceki oyun gecemizden bahsettim sadece. Takımdaki en yakın arkadaşından bahsettim. Özledik dedim. Suskundu ama konuşmamı da istiyordu. Ama iyi dedim. Beklediğimden iyi. Sonra yemek sipariş ettiler, hepsi oruçluydu. Ben değilim. Ben ne istediğimi düşünürken sipariş edemedim. Siz söyleyin zaten benimkiyle uğraşırken sizinki de geç çıkmasın dedim şakayla karışık. Bir dakika bile fark etmez ne olacak bir dakikadan dediler. O bir dakikada neler oluyor biliyor musunuz dedi. O zaman anladım ki iyi değil. Bir süre daha görünmedi ortalıkta, sonra yarım yamalak geldi çalışmalara ama iyi değil hala. Takımdan çıktı, her gördüğümde daha iyiye gitti. Geçenlerde karanlık bir bankta yine sabahlarken yanıma geldi. Kendi derdimden utandım, doğru düzgün ağlayamadım yanında.
·
111 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.