...varsıl olmak, iyi bir aileden gelmek, eli yüzü düzgün olmak, fena bir eğitim almamış olmak, aptal olmamak, hatta iyi yürekli olmak, ama aynı zamanda da hiçbir yeteneği, hiçbir özelliği, hatta hiçbir tuhaflığı olmamak; kendine özgü hiçbir düşüncesi olmamak, tümüyle ve kesinlikle "herkes gibi" olmak. .. ne çekilmez bir durumdur..hoş bir dış görünüşü var, ama pek anlamlı değil; iyi bir egitimi var, ama bu egitimin nerede, ne uğruna kullanılacağı belli değil; akıl var -kendine ait düşünceleri yok; kalp var - gönül yuceligi yok vb. vb. Her şeyde böyle. Bu tür insanlar pek çoktur dunyada, hatta sanıldığından da çoktur; diger butun insanlar gibi bunlar da iki ana gruba ayrılırlar:
dar kafalılar ve "kafası daha çok çalışanlar". llk gruptakiler her zaman daha mutludur. Dar kafalı bir "sıradan" insan için kendisinin sıradışı ve alabildiğine özgün bir insan olduğunu düşünmekten ve en ufak bir kuşkuya kapılmaksızın bunun keyfini sürmekten daha kolay bir şey yoktur. Saçlarını kısacık kestirip mavi gözlük takmak ve kendilerini nihilist olarak adlandırmak bazı genç kızlarımıza kendi "inanç"larına sahip olmak için yetermiş gibi geliyor. Bir bakıyorsunuz, yüreğinde insanlığın yaranına olacak küçücük bir düşünce dogan biri , hemen kendini kimselerin hissetmediği şeyleri hisseden, genel gelişmenin önünde giden biri gibi görmeye başlıyor; ya da her nasılsa herhangi bir düşünceyi benimsemiş ya da başı sonu belli olmayan bir kitaptan bir sayfa okumuş biri, bir bakıyorsunuz bunların "kendi kafasından doğmuş düşünceler" olduğuna inanıyor. Burada karşımıza çıkan şeyin adı, tabiri caizse eğer, saflıktaki küstahlıktır ve gerçekten de insana dudak uçuklatan bir düzeydedir. Tüm bunların inanılmaz gibi görünmekle birlikte, durmadan karşılaştığımız şeyler olduğu unutulmamalıdır. Saflıktaki küstahlık, ahmağın kendine sonsuz güveni, kendine ve yeteneklerine ilişkin en ufak bir kuşkuya kapılmaması...
Sayfa 537 - Iletişim Yayınları.