Gönderi

_Din, halkın psikolojisidir. _Din bir trans halidir. Dinin yaratıcısı, kurbanı kontrol eder. _Tanrı psişik faktördür. İnsan hayatı, büyük bir ideaya kurban edilmiştir. Eski tanrılar güçlerini yitirmişlerdir ve yeni gizemler ortaya çıkmıştır. Tanrı, insan olmuştu. Tanrılar eskiden dağlarda yaşarlardı. Sonra tek tanrıya indi, sonra insan oldu ve şimdi her psişe birer tanrı ve ilginç olan hala ilkel tanrısal korkular artarak deva ediyor. Tanrı korkulardan, bastırılmış cinsellikten ya da belirli motiflerle süslenmiş bir ilüzyon-sanrı olmalı. İnsanlar tanrıyı kaybettiklerinde, belki kişisel olarark bir şey olmaz ama sosyal açıdan bakıldığında, kitleler salgın halinde akıl hastalıkları geçirmeye başlar. _Biz bir volkan üzerinde yaşıyoruz ve bu volkanın patlayarak çevresini yakıp yıkma olasılığına karşı, yapabileceğimiz bir şey yoktur. Karşımızdakine sağduyu çerçevesinde davranmayı öğütlemek kuşkusuz güzel bir şeydir ancak dinleyicimiz ya tımarhanelik bir deliyse ya da sürü psikolojisine kapılmış canileşmiş bir kalabalıksa ne olacak? İkisi arasında pek fark yoktur. _Yüksek yetki sahiplerinin önünde eğiliriz çünkü güçlü kişileri yatıştırmak için başımızı sunarız. _Kanunlar ve insanlar, bilinçsizce yapılan suçları bağışlayabilir ama doğa bağışlamaz. _Bilimsel teori, psikolojik açıdan, dinsel dogmalardan daha az değer taşır; bunun nedeni, teorinin akılcı olması, buna karşılık dogmanın ise akıldışı bir bütünlük göstermesi şeklinde açıklanabilir._ Din-dogma, deneyimi reddeden bir olgudur. Dogma rüya gibidir, bilinçdışının faaliyetini yansıtır. Bir bilimsel teorinin yerini hemen bir yenisi alır. Dogma ise asırlarca devam eder. Dogma icat edilmez; insanoğlu aklını kullanmadan önce dogmalar zaten vardı. Bilim sadece bilinci yansıtırken, dogma tüm ruhu yansıtır. Teori, soyut kavramlarla açıklamakla kalır. Dogma ise bilinçdışını pişmanlık, fedakarlık ve günahtan kurtulma draması şeklinde anlatır. _İçimizde ilkel bir insan taşıyoruz. İçimizdeki muhalif. Matta incilinde muhalifle anlaş der. Kendinle hemen anlaş, henüz kendinle birlikteyken. _Eğitimli insanlarımız, medeniyetimizin çiçekleri, köklerinden kopmuştur ve yeryüzüyle bağlantılarını kaybetmek üzeredir. Günümüzde hiçbir medeni ülke yoktur ki, alt düzeydeki halk tabakaları huzursuz ve muhalif olmasın. Bu tür sorunlar hiç bir zaman yasayla veya kurnazlıkla çözülmez. Sadece genel bir tutum değişikliğiyle çözülebilir. _Kendi resmimizi, başkalarının kendi gözlerinde canlandırdıkları resmimizle barıştırıp uyuşturmak zor bir iştir. Gerçek olan kişi kimdir? _Enerji, başka bir ad altında tekrar ortaya çıkabilir. Kendine “Wotan” veya “Devlet” adını verebilir veya insanların tıpkı daha önce tanrıyla ilişkilerinde olduğu gibi, inandıkları ve bekledikleri bir ad alabilir. _Felsefeciler ya da “aklın oğulları”, meşhur (ilk madde), ruha hamile olan özgün kaosun bir kısmı olduğunu kabul ettiler. Ruh” kelimesinden anladıkları, yarı-maddesel bir havaydı, görünmez bir beden. _İnsan, ölümcül derecede aşırı büyük bir beyne sahip bir hayvandır. _İdealler ve umutlar kaybolursa, geçmişe ve çocukluğuna dönülür. _Boş inançların oluşturduğu bulutlara gururla üstten bakıp, bu bulutların akılcı bilinç gökdeleninin alt katlarındaki yaşamı taşıdığını unutmaktadır. _W.jamese göre din adamları inanmaz, bağlanırlar. Töreler ve inançlar toparlanır ve din-dogma haline getirilir. İlk deneyim tekrarlanarak yaşatılmaktadır _Hayaller ve psişik tehlikeler, salgın hastalıklardan veya depremlerden daha tehlikelidir. Ortaçağdaki veba salgınları bile, 1914 Rusya’daki politik görüşlerin neden olduğu kadar çok insanın ölümüne yol açmamıştır. _Çoğu kişide, ilkel bir şeytana inanma bulunur ve ne kadar iyi niyetli olursa olsunlar, muhaliflerin tümü diri diri yakılır. _İnsanlar kitle oluşturursa, kolektif bireyin dinamikleri serbest kalır. Uyku durumunda bulunan vahşi hayvanlar ya da iblisler özgürce ortaya çıkar. Kalabalıktaki insan, bilinçsiz olarak daha alt bir ahlaki düzeye iner. _Belirli içerikler, bilinçten daha tam olan bir psikeden doğmaktadır ve üstün analizler yapar, bakış açıları sağlar. Buna sezgi denir. _Nevrotik ateşi söndüremeyen kadın, dine yöneldi ve bu ateşin kutsal olduğunu kabul edip rahatladı. Bilinçaltı artık şeytandı _Protestanlıkla birlikte kiliseler, tanrıyla kul arasından çekildi. Bilinçdışı özgür kaldı. O günden sonra bilinçdışı, bilimi besleyen bir yapı olmuştur. Protestan, tanrıyla başbaşa bırakılmıştır. Ne günah çıkarma vardır, ne günahların kilisece affı. Kişi günahlarını bir başına sindirmek, halletmek zorundadır. _ Korkudan acı çeken hastaların, öfkeli hallerine kıyasla, çok daha fazla tehlikeli oldukları, akıl hastanelerinde iyi bilinen bir gerçektir _Erkek içindeki kadın imgesinden, animadan korkar çünkü bu imge bilinçattını temsil eder. Korkaklıktan, geleneksel ahlakçılık kaygısıyla, saygınlık kazanma güdüsüyle duygular baskılanır. _Anonim yazarı şöyle söyler: Kadından ve erkekten yuvarlak bir daire yap, bundan bir dikdörtgen çıkar ve ondan da bir üçgen çıkar. Halkayı yuvarlat ve o zaman Filozofun Taşı’na ulaşmış olacaksın.” Bu olağanüstü taş, Eflatun’un yuvarlak çift cinsiyetli erkeğine karşılık gelen, kusursuz bir hermafrodit varlık olarak sembolize edilmekteydi. Taşın gizemi, hristiyan dininin gizemlerinden daha üstündür. 4 sayısını içeren halka veya kürenin bilgili atalarımızın çoğu için Tanrı anlamı taşıdığıdır. _Nedir dinler? Dinler, ruhsal tedavi sistemleridir. Peki bizler, biz ruh hekimleri ne yaparız? İnsan usu ya da insan ruhunda baş gösteren hastalıkları tedaviye çalışırız. Dinlerin de yaptığı bizimkinden farklı değildir. Dolayısıyla, Tanrı için bir tedavi edici diyebiliriz. Bir tedavi edici, bir hekimdir Tanrı; hastaları iyileştirir, ruhsal bozuklukları düzeltmeye çalışır. İşte bu da bizim ruhsal tedavi (psikoterapi) diye nitelediğimiz uğraştır. Dinleri psikoterapi sistemleri diye göstermem, bir söz oyunu sayılmasın. Hatta din için psikoterapi sistemlerinin en gelişmişidir dersek, pratikte büyük bir gerçeği dile getirmiş oluruz _Mekanizma - Teleoloji_ _Psikolojik süreçler mekanizma şeklinde mi yoksa teleoloji yoluyla mı işlenir? Teleoloji: Nedenselliğe karşıt olarak, her şeyin temelinde bir amaçlılık bulunduğu fikrinden hareket eder. Mekanizma düşüncesine göre, süreçler neden-sonuç ilişkisiyle işler. Freudyenler daha çok mekanizmacı olarak, neo-Freudyenler ve varoluşçular ise teleolojist olarak görülür. Jung, birbiriyle ilgisiz gibi görünen olayların aslında bilmediğimiz bir bütünün parçaları olduğu için eşzamanlı meydana geldiğini söylemiş ve rüyaları örnek göstermiş. _İnsan aklının dinamikleri_ 3 temel ilke _1. Karşıtlıklar İlkesi. Her istek hemen bir karşıtına da işaret eder. Örneğin, eğer içimde iyi bir düşünce varsa, derinlerde karşıt bir kötü düşünce bulunmaktadır. Siyahın beyaz olmadan varolamayacağı gibi Enerjiyi yaratan zıtlıklardır; güçlü bir zıtlık güçlü enerji, zayıf bir zıtlık zayıf enerji ortaya çıkarır. _2. Eşitlik İlkesi. Zıtlıktan doğan enerji her iki tarafa da eşit bir şekilde dağıtılır. Gerçekleştirmediğiniz istek, karşı tutumunuza bağlıdır ve kendinize hakim olup büyürsünüz. Kuşa yardım ile onu ezmek aynı anda gelişebilir. Onu inkar eder ve bastırırsanız, enerji bir “kompleks” in oluşumunda kullanılacaktır. Sorun işte buradadır: Eğer tüm yaşamınız boyunca yalnızca iyiymişsiniz gibi davranırsanız –sanki yalan söylemeye, çalmaya ve öldürmeye kapasiteniz yetmiyormuş gibi -her iyilik yapışınızda diğer yanınız gölgenin etrafında bir kompleks içine girer. Bu kompleks kendine göre bir yaşam yaratmaya başlayacak ve sizi ele geçirecektir. Bir anda kendinizi küçük yavru kuşların üzerinde zıpladığınız karabasanlar görürken bulabilirsiniz. Eğer uzun sürerse, kompleks sizi yenebilmekte ve size sahip olabilmektedir; bu çift kişilik gelişimine kadar varabilir. _3 Entropi. Bu, karşıtlıkların bir araya gelme eğilimidir, böylece enerji azalabilir. Isıtıcıdan çıkan enerji dağılır. _____ _Din - diktatörlük_ _Devlet dine dönüşür. Devleti yöneten de yarı tanrıya ve kendini ona adayanlar kahraman, din şehidi olarak şereflendirilir. Tek gerçek odur. Ondan başka her şey kötüdür. Eleştirilemez. Onun görüşlerine iman zorunludur. _Bir diktatörün istediği renkli yürüyüşler, törenler, açılışlar eskiden yapılan şeytan kaçırtma törenlerinden hiçbir farkı yoktur. Böylece kitle devlete olan güvenini arttırcacak bağlılığına devam edecektir. Diktalar da tanrı gibi korku yaratırlar. Dinde azaptan kaçınmak, cennete gitmek, tanrıya ulaşmak hedeflenir, devlette de güvenli bir işte çalışmak, adalet ve iyi bir emelilik. _Bireyi tamamıyla devletin kontrolüne almak için dini de devlet kontrolüne almak gerekir. Çünkü din devletten başka bir otorite altında insanları esir alır. Politikacılar her türlü işlerinde dini bir maske olarak kullanarak amaçlarına ulaşırlar. Dinde amaca ulaşmak için her şey mübahtır, en aşağılık şeyler de yapılabilir. Özgür düşünce ayaklar altına alınır ve ahlaki yargı yok edilir. Fanatizm, en ufak muhalefet kıvılcımını ezen bir silaha dönüşür. _Din, büyüdür ve gereklidir. Büyü insanı yeniden proğramlamak, özgüven aşılamaktır. _Diktatörler halkı ucuza çalıştırarak idareyi güçlendirir ve güçlü bir polis teşkilatıyla varlığını uzun süre sürdürebilir. Batının tüm sanayi ve güçlü ordusu, radikal dinci gurupları kontrol altına almaya yetmez. Bu gruplar mantıktan ve ahlaki değerlerden etkilenmezler ve bir fırtına gibi önüne kattığı her şeyi yok ederler. Bunun panzehiri yumuşatılmış bir inançtır. İnsanların dinlere bakış açısı ilkeldir. Kafalarında mitolojik sembollerle doludur. Dinler insanların özgürlüklerini kısıtlayarak mezarlarını kazmış olurlar. Bir dine inanmayı ve özgürlüğünden vazgeçmeyi seçen insan bu tutumunu ısrarla sürdürecektir. _Diktalar insanları ayrıştırırlar, bireyler birbirlerinden ne kadar kopuk olursa devletin otoritesi o kadar artar. Bunu önlemek için özgür insanların parolası komşunu sev olmalıdır. _Toplumu diktatöre gönüllü olarak boyun eğmeye getirecek şey bireyselliğin yok olmasıdır _Kitleler en korkunç diktaların ve en saçma sloganların peşinden sürüklenirler.
·
125 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.