Gönderi

_Anormal bir duruma karşı gösterilen anormal tepki, normal bir davranıştır. _Korku, korkulan şeyi çeker, aşırı arzu da arzulananı yok eder. Korku, olayın anası, arzu, düşüncenin babasıdır. _İnsanlar kendilerini yaratırlar. Bazıları domuzlar gibi bazıları azizler gibi yaşarlar. İnsanın içinde her iki potansiyel de vardır ve hangisinin gerçekleşeceği koşullara değil, kararlara bağlıdır. _Özgürlük, sorumluluğun negatif yanındır. Sorumluluk yoksa özgürlük yozlaşır. _En çok saygı duyulan insanlar, büyük sanatçılar, ünlü bilimciler, devlet adamları ya da sporcular değil, yaşadıkları kötü kaderin başı dik efendisi olmayı başaran insanlar olduğu anlaşılmaktadır. _İçinden deldiği için mi yoksa bunun insanlık görevi olduğu için mi iyilik yaptı? Seni sevdiği için mi yoksa alay ettiği için mi güldü? Onurlu olma anlamındaki değerli olma ile yararlılık anlamındaki değerli olma farkı? _Mizah, kendini koruma savaşında, ruhun bir başka silahıydı. Mizah duygusu geliştirme ve olaylan mizahi bir ışık altında görme çabası, yaşama sanatında ustalaşırken öğrenilen bir hiledir. _Tutsaklara, arkadaşım P’nin nereye gönderilmiş olabileceğini sordum. Sol tarafa mı gönderildi?” “Evet,” diye cevap verdi. “O zaman onu orada görebilirsin," dedi birisi. “Nerede?” Bir el, Polonya’nın gri gökyüzüne alev saçan bir bacayı gösterdi. Bacadan uğursuz bir duman bulutu yükseliyordu. “işte arkadaşın orada, cennete yükseliyor," diye cevap verdi. _Duygu yitimi, gerekli bir kendini savunma mekanizmasıydı. Duygular köreltiliyor ve izlediği şeye tepkisizleşiyorlardı. _Varoluş mücadelesinde bütün ahlâk değerlerim kaybeden tutuklular yaşayabiliyordu: Bu tutuklular, kendilerini kurtarmak için her yola, acımasız güce, hırsızlığa, dostlanna ihanete başvurmaya hazırlardı. Bir kez kaybedilince, yaşama iradesi bir daha kolay kolay kazanılamıyordu. _Mutluluk, gülmek ve iyimserlik zorla olmaz. İçten gelmeli. Poz veren insanları gülümsemeye zorlamanın sonucu, yapay gülücüklerle donmuş suratlardır. _Eğer acıdan kaçamıyorsak, vapılacak anlamlı şey nedenim ortadan kaldırmaktır, çünkü gereksiz yere acı çekmek, kahramanca değil, mazoşistçe bir tutumdur. _Azizleri değil de sadece onurlu insanları anmak yeterli olmaz mı? Bu ınsanlann azınlık olduğu doğrudur. Dahası, hep azınlık olarak kalacaklar. _Öğrenilen anlamsızlık_Dünyanın bir şaka olduğunu anlamalısın. Adalet diye bir şey yoktur. Her şey rastlantıdır. Ancak bunu kavradığın zaman kendini ciddiye almanın ne kadar aptalca olduğunu anlayacaksın. Evrende büyük amaç diye bir şey yok. Evren sadece evrendir. Bugün ne yapacağın konusunda verdiğin kararda özel bir anlam yok. George A. Sargent. _İstediğimiz şey, sadece “ustalarının sesini” taklit eden papağanlar yetiştirmek değil, meşaleyi “bağımsız, yaratıcı ve yenilikçi ruhlara" teslim etmektir. _Gerçeklen de, hastanın en derinlerdeki çekirdeğine psikoz bile dokunamaz. _İkinci defa yaşıyormuşçasına ve ilk kez şimdi yapmak üzere olduğunuz gibi hatalı hareket etmişçesine yaşayın. İlk önce şu anın geçmiş olduğunu ve daha sonra da geçmişin değiştirilip düzeltilebileceğini düşünmeye çağıran bu özdeyiş kadar iyi kamçılayamaz. _Logoterapistin rolü, bir ressamdan çok bir göz uzmanının oynadığı roldür. _Gereksiz yere acı çekmek, kahramanca değil, mazoşistçe bir tutumdur. _Hastanemdeki hemşirenin bekleme odasına bile kabul etmeyeceği kadar kaba ve hayvanca görünen bir adamın, yaşamımı yargıladığını dinlemek zorunda kalmıştım. _Ruhsal baskıdan birdenbire kurtulan bir insanın, ahlâki ve ruhsal sağlığı da hasar görebilir. Onlar için değişen tek şey, eskisi gibi baskı altında olmak yerine şimdi artık baskıcı olmalarıydı. Bu insanlar, kendilerine kötülük yapılmış bile olsa, hiç kimsenin kötülük yapma hakkına sahip olmadığı yolundaki sıradan gerçeğe ancak yavaş yavaş döndü itilebilirdi. Ruhsal baskının birdenbire kalkmasından kaynaklanan ahlaki bozulma. Kamptayken, tek başına anılanyla cesaret bulduğu insanı arayan ve artık varolmadığını gören kişinin vay haline! Özgürlüğüne kavuşan tutuklulann yaşadığı şeye, psikolojik açıdan ‘'kişiliksizleşme" denilebilir. Her şey, tıpkı rüyalardaki gibi gerçekdışı, gerçeğe aykın gözüküyordu. _Kadına kaç yaşında olduğunu, 30 hayır 80 olduğunuzu düşünün. Geçmişe bakın ve Zengin bekar ve yalnız olarak hayal edin ve şimdi 80 ne hissediyorsunuz. Gezdim tozdum ve yaşlandım ama amaç neydi zevk mi. _Arzu, düşüncenin babası, korku, olayın anasıdır. Korkunun tipik bir özelliği, tam olarak hastanın korktuğu şeye yol açmasıdır. Örneğin kalabalıkla karşılaştığı zaman kızarmaktan korkan birey, gerçekte bu tür koşullar altında kızarmaya daha çok yatkın olacaktır. İlginçtir, tıpkı korkunun korkulan şeye yol açması gibi, arzu da arzulanan şeyi olanaksız kılar. Bir erkek cinsel gücünü göstermeye ne kadar çok çakşırsa, başarısız olma olasılığı da o kadar büyük olacaktır. Haz yan etkidir bir amaç yapıldığı ölçüde yok edilmiş olur. Dikkati orgazma değil partnerden zevk almaya odaklanırsa orgazm kolaylaşır. _Çelişik niyet_ Aşırı niyetin yerini çelişik niyet almalı. Fobisi olan hastaya, korktuğu şeye niyetlenmesi söylenir. Sürekli terleyen bir hastaya çok şiddetli terlemesi öğüdünde bulundum ve hastalık geçti. Kaygı yelkenlerini şişiren rüzgâr kesilmiş olur. Çelişik niyet denilen logoterapı tekniği kullanıldığı zaman insanın kendisinden uzaklaşma yetisi gerçekleştirilir. Aynı çizgide bir görüş, W Allpon'un (Birey ve Dini) adlı kitabında : “Kendine gülmeyi öğrenen nevrotık birey, kendini iyileşme yoluna girmiş olabilir." Uykusuzlukta uygulanabilir. uyumamaya ilişkin beklentisel kaygıdan kaynaklanan ve uyumaya yönelik olan aşın niyetin yerini, uyumamaya yönelik çelişik niyetin alması gerekir. _Semptoma fobi ile tepki verilir, fobi semptomu alevlendirir ve sonuçta semptom da fobiyi pekiştirir. Hasta, saplanıılı-zorlanımlı bir nevrozun onu bu yola sokmaktan çok psikoza karsı bağışıklılık kazandırdığı gerçeğinin farkında değildir. Öte yandan hasta saplantılarıyla boğuşmaktan vazgeçtiği, bunun yerine bunlan alaya bir tavırla ele alıp, espri konusu yaptığı (çelişik niyet uyguladığı) an, kısırdöngü kesilir, semptom hafifler ve sonunda küçülür. Hasta sadece kendi nevrotik korkusuyla alay etmekle kalmayacak, sonunda bunu tamamen görmezden gelmeyi de başaracaktır. _‘Müslüman’ tabiriyle neyi söz konusu ettiğimizi biliyor musunuz? Perişan, kendini bırakmış, hasta, bir deri bir kemik görünen ve fiziksel olarak daha fazla çalışamayan. İşte böyle birisine ‘Müslüman’ deriz. Er ya da geç, her ‘Müslüman’ gaz odasım boylar. _Yaşamın anlamını bulabilmek için öncelikle amacımızın olması gerekir. _Acının vazgeçilmez olduğu durumlarda acının da bir anlamı olabileceğini vurgulamıştır. _İnsan içgüdülerini kaybettiği için varoluşsal boşluğa düşer. _Acıdan kaçılamıyorsa nedeni ortadan kaldırılmalı. _Acılar, sadece gelişiyorsan bir anlam taşır. _Aklınızı kaybetmenize neden olacak şeyler vardır ya da kaybedecek aklınız yoktur. _Eğitimin amacı karar verme yeteneğini geliştirmek olmalıdır. _Yaşanmış olan güzel şeyler artık var olmasalar bile, sonsuza kadar sizindir, o yaşanmışlığı kimse sizden alamaz. _Gerektiği takdirde insan kurtlarla bir olup uluyabilir, ama bunu yaparken, kurt kılığında kuzu olması gerekir. _Freude göre bir grup insanı açlıkla sınarsanız kişilikler silinir ve hepsi aynı düzeye iner. Viktor ise tam tersine daha bir farklılaşıyordu; orada insanlann, hem domuzların hem de azizlerin maskeleri iniyordu. _Katil kapodan bir şiir okunması istendi ve gülmemek için dudaklarımı ısırdım ve bu benim hayatımı kurtardı. _Kalabalığın içine dalma çabasının, kışının kendi postunu kurtarmaya çalışması gibi bir anlamı vardı. İnsanlar, kendine ait bir düşüncesi ya da iradesi olmayan bir koyun sürüsü gibi, bir yerden diğerine, bazen birlikte, bazen ayn ayn güdülüyordu. Varoluşunu da hayvan yaşamının düzeyine inmiş birisi olarak hissediyordu. Biz koyunlarsa sadece iki şey düşünüyorduk: Kötü köpeklerden nasıl kaçınacağımızı ve bir parça yiyeceği nasıl bulacağımızı. _Ateşin üzerinde bir kazanda gördüğü ınsan etine el koymuş. Kampta yamyamlık başlamış. _Aktif bir yaşam, insana, değerlerini yaratıcı çalışmayla gerçekleştirme fırsatı verme amacına hizmet eder; buna karşılık eğlenceden oluşan pasif bir yaşam ise ona güzelliği, sanatı ya da doğayı içine alan yaşantılarda doyum bulma fırsatı verir. Hem yaratıcı çalışmadan hem de eğlenceden hemen hemen yoksun olan ve yüksek ahlâki davranış olasılığından başka bir şeyi kabul etmeyen bir yaşamda da bir amaç vardır. Yaratıcı yaşam da eğlence (haz) yaşamı da ona yasaktır. Ama anlamlı olan sadece yaratıcılık ya da zevk değildir. _Gelecekte bir hedef göremediği için kendim çöküşe bırakan bir insan, kendini geçmişe yönelik düşüncelere dalmış buluyordu. Yaşamlarını ciddiye almıyor ve anlamsız bir şeymiş gibi küçümsüyorlardı. Gözlerini kapayıp geçmişte yaşamayı tercih ediyorlardı. _Her gün dikenlerin üzerinde saatlerce yürür perişan olurduk ve ben kendimi başka bir alemde hayal eder her şeyi unuturdum ama birçokları bunlar alışmış umut etmedeikleri için duyguları ölüyordu. Hiçbir şeye aldırmıyorlar kendi dışkılarının üzerinde yatıyorlar. _Bir insanın ruhsal durumuyla vücudunun bağışıklık durumu arasında ne kadar yakın bir ilişki olduğunu bilenler, umudun yitirilmesinin öldürücü bir etkisi olabileceğim anlayacaktır. Geleceğe olan inancı ve yaşama istemi felce uğramış ve bedeni hastalığa yenik düşmüştü; Yaşamında hiçbir anlam, amaç, hedef göremeyen ve bu nedenle sürdürmeyi anlamsız bulan kişinin vay haline! Kaybetmesi uzun sürmeyecektir. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığım, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. _Yaşamın anlamı insandan insana, günden güne, saatten saate farklılık gösterir. Yaşamın anlamı bulma yolları 3 tanedir. Yaratmak. Sevmek. Acı çekmektir. Kişi yaşamın anlamı arayışına girmemesi gerekir. Yaşamın anlamı koşulsuzdur. Cesurca acı çekmeyi kabul edince, yaşam da son ana kadar bir anlama sahip olur ve bu anlamı kelimenin tam anlamıyla sonuna kadar korur _Önsöz_ _Acılar içinde kıvranan hastalarına bazen “Neden intihar etmiyorsunuz?" diye sorar. Bu soruya verilen yanıtlardan, kendi psikoterapi yaklaşımının belirleyici ilkelerini bulabilmektedir. Bir hastada, çocuklana yönelik sevgi; bir başkasında kullanılacak yetenekler; bir üçüncüsünde belki de sadece korunmaya değer canlı anılar. _Logoterapi'nm konusu ve hedefi: Parçalanmış yaşamın bu ince ipliklerinden sağlam bir anlam ve sorumluluk örgüsü dokumak. _Her şeyini kaybeden, bütün değerlen yok edilen açlığın, soğuğun ve acımasızlığın altında ezilen, her an her saat imha edilmeyi bekleyen bir tutuklu olarak Dr Frankl, nasıl olur da yaşamı sürdürmeye değer bulabilirdi? Freudun bilinçdışı nevrozlarına karşılık acı çeken kişinin, varoluşunda bir anlam ve sorumluluk duygusu bulmayı başaramayışına bağlamaktadır. _Her şeyden yoksun kalmış yaşamından başka kaybedecek hiçbir şeyi olmadığım ansızın kavradığı zaman neler yaptığını görür. _Yaşama şansının son derece az olmasına karşın, kişinin yaşamından arta kalanları korumasına yönelik stratejiler gelir. Sevilen insanlara ilişkin sıkı sıkıya korunan imgeler, din, keskin bir mizah duygusu, hatta doğanın şifa kaynağı güzelliklerine (bir ağaca, günbatımma) kaçamak bakışlar atmak yoluyla, açlığa, korkuya ve haksızlık karşısındaki derin öfkeye katlanmak. _Varoluşçuluğun ana teması: Yaşamak acı çekmektir, yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktadır. _İstediğim tek şey okura, yaşamın, her durumda, hatta en acınası durumlarda bile potansiyel bir anlam taşıdığını anlatabilmekti. _Öğrencilerime tekrar tekrar aynı uyanda bulunuyorum: Başanyı amaçlamayın. Bunu ne kadar amaç haline getirip bir hedefe dönüştürürseniz, kaçırma olasılığınız da o kadar anar. Çünkü mutluluk gibi başannın da peşinden koşamazsınız; kendisi ortaya çıkmalı, kendisi oluşmalı. Mutluluğun kendiliğinden olması gerekir, aynı şey başan için de geçerlidır. _Toplama kampı deneyimleri_ _Kapoiar elbette kişiliği böyle bir işe uygun olan tutuklular arasından seçiliyor ve kendilerinden bekleneni yapmadıklan takdirde anında görevden almıyorlardı. _Herkes, kurtarılan her insan için bir başka kurbanın bulunması gerektiğini de biliyordu. _Psikiyatride "af yanılsaması” denilen bir durum vardır. İdama mahkûm edilen bir insan, infazından hemen önce, son dakikada atfedilebileceği yanılsamasına kapılır. _Dört gün boyunca tek yiyeceğimiz, yüz elli gramlık bir ekmek parçasıydı. _Görevlilerin çoğu cellat rolünden alırup kurban durumuna düşeceklerini çok iyi biliyorlardı. _Yakma odalarının girişinde banyo yazıyormuş, girenlere sabun veriliyor yıkandıktan sınra yakılıyor. Hepimizi topladılar parmağıyla sağa gönderdikleri bir süre daha çalışacak, diğerleri yakılacak. _SS görevlileri bütün eşyalarımızı, saatlerimizi ve mücevherlerimizi bırakmamız için yere battaniyeler serdiler. Bir madalyayı ya da bir uğur parçasını kendilerine alıkoyup koyamayacaklarını soran saf insanlar vardı. Eski tutuklulardan birisinin güvenim kazanmaya çalıştım. Sinsice yanma yaklaşarak, paltomun iç cebindeki kâğıt tomannı işaret ettim ve “Bakın, bu, bilimsel bir kitabın el yazması. Ne diyeceğinizi biliyorum; yaşadığım için minnet duymam gerektiğini, kaderden sadece bunu bekleyebileceğimi söyleyeceksiniz. Ama yapamam. Bu kitabı ne pahasına olursa olsun korumam gerek; bu benim hayatımın çalışması. Anlıyor musunuz? Evet, anlamaya başlamıştı. Önce acıyarak, derken alaycı ve yaralayıcı bir havayla sınttı ve kamp sakinlerinin dağarcığında kesinlikle bulunmayan bir kelimeyle cevap verdi: “Bok!” _Çıplak vücutlarımızdan başka gerçekten hiçbir şevimiz kalmamıştı; tüyümüz bile yoktu; sahip olduğumuz tek şey Varoluşumuzdu. _İnsanı her şeye alışabilen bir varlık olarak tanımlayan Dostoyevski’nin sözlerinin doğru olup olmadığı sorulacak olursa, cevabımız, “Evet, insan her şeye alışabilir. _Auschwitz kampındaki bir tutsak, şokun ilk evresinde ölümden korkmuyordu. İlk birkaç günden sonra gaz odaları bile dehşetim kaybediyordu. _Mümkünse her gün tıraş olun; bu iş için bir cam kırığı da kullanmanız gerekse, bunun için son ekmek diliminizi vermek zorunda bile kalsanız, tıraş olun. Daha genç gözükürsünüz ve kesikler yanaklannızın daha kırmızı gözükmesini sağlar. Hayatta kalmak istiyorsanız, bunun tek bir yolu var: Çalışmaya elverişli gözükün. Diyelim ki topuğunuzdaki küçük bir yaradan ötürü biraz topallasamz bile, bir SS görevlisinin bunu farketmesi halinde gaz odasını boylayacağınızdan emin olabilirsiniz. _Toplama kampındaki tutsakların tepkileri anormal değil normaldi. Bu bir duygu yitimi, duyarsızlık evresiydi. _Kampa yeni gelenlere lağım temizletiyorlardı ve yüzüne pislik sıçradığında mahkum eliyle temizlerse dayakla cezalandırılıyordu ve normal tepkiler baskıyla engelleniyordu. _Kar içinde saatlerce hazır ol vaziyette bekletilen, kampta ayağına göre ayakkabı olmadığı için dışanda çıplak ayakla çalışmaya zorlanan on iki yaşında bir çocuğun revire getirildiğini görmek onu etkilemez. Çocuğun parmaklan donmuştur ve doktor elindeki pensle, çocuğun kangren olan morarmış parmak uçlannı teker teker keser, Tiksinti, dehşet ve acıma: Bu olayı izleyen bir tutuklu artık böyle şeyler hissetmez. _Ekmek almak için sırada beklerken, yanımdaki sıranın hafif dışındaydı ve kafama 2 adet sopa yedim. İnsanı acıtan fiziksel acı değik haksızlığın verdiği ruhsal ızdıraptır. _Gardiyan 2 tekme vurdu ve biz “domuzlar'ın yoldaşlık ruhuna sahip olmadığını söylemişti. _Kamp sakinlerinin rüyalannda en çok görülen şey neydi? Ekmek, pasta, sigara ve ılık banyo. _Tutuklulann çoğunda, ilkel yaşam, kendi postunu kurtarma meselesine yoğunlaşma zorunluluğu, bu amaca hizmet etmeyen her şeyin tamamen bir yana itilmesine yol açmış. _Trenden çocukluğumun geçtiği sokaklara, meydanlara ve evlere, başka bir dünyadan gelen ve hayalet şehrine bakan ölü bir insanın gözleriyle baktığım duygusuna kapılmıştım. _Ruh çağırma seansı yapıldı. Medyumun ruhlan çağırmayı başaramaması nedeniyle seansa son verildi. _Toplama kampında fiziksel ve zihinsel yaşamın olabildiğince ilkelliğe zorlanmasına karşın, Zengin bir entelektüel yaşama alışmış olan duyarlı insanlar daha çok acı çekmiş olabilirler (bu insanlar çoğunlukla hassas bir yapıya sahipti), ancak iç özlerinin (benliklerinin) maruz kaldığı hasar daha az olmuştur. Bu insanlar, çevrelerindeki dehşet verici dünyadan kopup, içsel zenginlikten ve tinsel özgürlükten oluşan bir dünyaya çekilebıimışlerdir. Daha zayıf bir bünyesi olan bazı tutuklulann, kamp yaşamına, daha sağlam yapılı olanlardan daha iyi dayanabilmesi gibi, görünürdeki bir çelişki ancak bu yolla açıklanabilir. _Sevgi_ _Kampta sol sağ kanlar içinde perişan halde yürürken, Kafama bir düşünce saplandı. İnsanın özleyebileceği nihai ve en yüksek hedef, sevgidir. Dünyada hiçbir şeyi kalmayan bir insanın, kısa bir an için de olsa, sevdiği insana ilişkin düşüncelerle ne kadar mutlu olabileceğini anladım. Çektiği acılara katlanmaktan başka yapacak hiçbir şeyi olmadığı zaman, Sevgidiğne yoğunlaşmak doyuma ulaşabiliyordu. İçsel yaşamdaki bu yoğunlaşma, tutuklunun geçmişe kaçmasını sağlayarak, varoluşunun boşluğundan, terk edilmişliğinden ve tinsel yoksulluğundan kurtulmasına yardım ediyordu. _Düşen mahmuka gardiyanların vurduğu tekmeyle kendime geldim. _Mahkumlar biraz gülmek, belki de biraz ağlamak, kısacası unutmak için bir araya geliyorlardı. _İnsanın acı çekmesi, boş bir odadaki gazın davranışına benzer. Boş bir odaya belli bir miktarda gaz verildiği zaman, oda ne kadar büyük olursa olsun, gaz odanın tamamına yayılır. Ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun, acı da insanın ruhuna ve bilincine tamamen yayılır. _Kaçacakken kızılhaç örgütü gelip onları korumasına alıyor ve vazgeçiyorlar. O gece özgürlüğe gittiğini düşünen arkadaşlanmız bu kampta kamyonlardan indirilip barakalara kapatılmış ve barakalarla birlikte ateşe verilmiş. _Tutuklulann çoğunda bir tür aşağılık kompleksi vardı. Hepimiz bir zamanlar “birisiydik”, şimdi ise bize kesin anlamda birer hiç gibi davranılıyordu _Bir tercih her zaman vardı. Her gün. Her saat, insanı kendi özünden, içsel özgürlüğünden yoksun bırakmakla tehdit eden güçlere boyun eğip eğmeyeceğimizi, özgürlük ve onurdan vazgeçerek tipik bir kamp sakini kalıbına girmemizi sağlayacak şekilde koşullann bir oyuncağı olup olmayacağımızı belirleyen kararlan verme fırsatı sağlıyordu. _Kampta birisi patates çalmıştı ve gardiyanlar o hırsızı bize söylemeleri gerektiğini yoksa tüm kampın aç bırakılacağını söylediler ve tüm kamp oruç tuttu. _Rahatlatıcı şeyler söyledim. Durumumuzun avrupada bile o kadar kötü olmadığını. Beni öldürmeyen şey beni güçlü kılar. Geçmişin ışığının, bugünün karanlığında nasıl ışıdığım anlattım. İnsan yaşamının, hangi şanlar altında olursa olsun, hiçbir zaman anlamını yitirmediğini ve yaşamın bu sonsuz anlamının, acı çekmeyi ve ölmeyi, yoksunluğu ve ölümü de kapsadığını anlattım. Tann- her birimizi gözlediğini ve bizden kendisini hayal kınklığma uğratmamızı beklemediğini söyledim. _Gardiyanlar sadistlerden seçiliyordu. Dondurucu ayazda ıkı saat çalıştıktan sonra, işyerinde, dal ve ağaç kabuklanyla beslenen küçük bir sobanın başında birkaç dakika ısınmamıza izin verildiği zaman büyük bir sevinç yaşıyorduk. Ama her zaman, bu rahatlama fırsatını elimizden almayı büyük bir zevk aracı yapan biri bulunuyordu. _Gardiyan bir gün bana bir ekmek verdi ve önemli olan ekmek değil içten bakışlarıydı sadece iki ırk olduğunu -soylu insan “ırkı” ve soysuz insan “ırkı"- öğrenebiliriz. Hiçbir grup sadece soylu ya da sadece soysuz insanlardan oluşmaz. Bu anlamda hiçbir grup “an ırk” değildir. _Logoterapi_ _Logoterapi tekniği, korkunun, korkulan şeyi yarattığı ve aşırı niyetin, arzulanan şeyi olanaksızlaştırdığı gerçeğine dayanmaktadır. _Logoterapi gelecek üzerinde odaklanır, hasta yaşamının anlamıyla karşı karşıya getinlir ve bu anlama yönlendirilir. _Nevrozlar anlam isteminin engellenmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Acı, nevrotik olmaktan çok, varoluşsal engellenmeden kaynaklanıyorsa, insanca bir başan da olabilir. İnsanın, yaşamın yaşamaya değer oluşuna ilişkin kaygısı, hatta umutsuzluğu, varoluşsal bir bunaltıdır. Ama kesinlikle bir ruh hastalığı değildir. _Gerilim insanda yapısaldır ve bu nedenle ruh sağlığında vazgeçilmezdir. İnsanın anlam arayışı içsel denge yerine içsel gerilim yaratabilir. Dünyada, kişinin en kötü şartlarda bile yaşamım sürdürmesine, yaşamında bir anlam olduğu bilgisi kadar etkili bir şekilde yardımcı olan başka hiçbir şey yoktur. lnsanm gerçekte ihtiyaç duyduğu şey, gerilimsiz bir durum değil, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, için mücadele etmektir. İhtiyaç duyduğu şey gerilimi boşaltmak değil, onun tarafından yerine getirilmeyi bekleyen potansiyel bir anlamın çağrısıdır. Hastalar, uğruna yaşamaya değer bir anlam bilincinden yoksundurlar. Kendi içlerindeki bir boşluk duygusunun altında ezilmektedirler. _Varoluşsal boşluk_İnsan, bir hayvanın davranışlarını belirleyen ve güvence altına alan bazı hayvanca içgüdülerini kaybetmiştir. İnsan seçim yapmak zorundadır. Hiçbir içgüdü ve gelenek ona ne yapması gerektiğini söylemez; bazen neyi arzuladığını bile bilmez. Varoluşsal boşluk temel olarak kendini can sıkıntısı durumunda dışavurur. Örneğin, “Pazar günü nevrozu” emeklilik… Birçok intihar olayı, bu varoluşsal boşluğa bağlanabilir. Bir güç istemi ile temsilî bir yoldan dengelenir. Diğer durumlarda, dengelenen anlam isteminin yerim haz istemi alır birçok durumda cinsel dengeleme ile sonuçlanmasının nedeni budur. _Kışı, hizmet edeceği bir davaya ya da seveceği bir insana kendim adayarak ne kadar çok kendim unutursa, o kadar çok insan olur ve kendim de o kadar çok gerçekleştirir. _Umutsuz bir durumdan bile bir anlam çıkarılabilir. önemli olan şey, kişisel bir trajediyi bir zafere, kendi zor durumunu bir insan başarısına dönüştürmek. _Psikoloji profesörü olan Edith Weisskopf: Mevcut ruh sağlığı felsefemiz, insanların mutlu olması gerektiği, mutsuzluğun bir uyumsuzluk belirtisi olduğu görüşünü vurgulamaktadır. _ Acı çeken ve bundan kurtulması olanaksız olan insana, bu acıyı alçaltıcı bulduğu için mutsuz olmakla kalmayıp, mutsuzluğundan ötürü bir de utanmak yerine, çektiği acıyla gurur duyması ve bunu onur verici bir şey olarak değerlendirmesi için pek fırsat tanımayan günümüz Amerikan kültüründeki bazı sağlıksız eğilimler… _Kız kızamığa yakalanmıştı ve iyileşti. Annesi ona bak tanrı seni iyileştirdi dedi. Kız ise ama hastalığı bana gönderen de oydu. _Karamsar kişi her gün takvim yaprağı koararak yaşlanıyorum der. Eylemci ise her yaprağa bu gün şu sorunlarla boğuştum der ve yaşama anlam katar. _Trajik Bir İyimserlik Tartışması_ _İyimserlik zorlama ile olmaz. İyimserlik, her zaman için, “trajik üçlü” (1) acıyı bir insan başarısına dönüştürmeye (2) suçluluk hisseden kişinin, kendisini daha iyiye yönelik olarak değiştirme fırsatım kazanmasına ve (3) yaşamın geçiciliğinden, sorumlu bir tavır almaya yönelik girişim gücü kazanılmasına olanak vermektedir. _Mutlu olmasının” emredilmesi. Amerikan kültürünün tipik bir özelliğidir. Ama mutluluk aranmaz; ortaya çıkması gerekir. Mutlu olmak için bir nedeni olmalıdır. İnsan, mutluluk arayışında değildir; mutlu olmak için neden aramaktadır. Bu neden ihtiyacı -gülmeye- benzer. Onu _Eline silahı alıp ateş etmek bir şey değil, ama bir SS mensubu sizi gaz odasına götürdüğü ve elinizden hiçbir şey gelmediği zaman görüyorsunuz ya. işte kahramanlık diye buna derim. Deyiş yerindeyse, davranışsal kahramanlık. _Ortak suç_Bir insamn ya da bir grubun davranışlanndan sorumlu tutmanın hiçbir haklı temeli olmadığını Amerikalı bir kadın, “Nasıl oluyor da hala kitaplarınızdan barılarını. Adolf Hitler’in dili olan Almanca’da yazabiliyorsunuz?' Diverek bana sitem etti. siz ise Onca katil, kurbanlarının kamım deşip öldürmek için kullandıktan sonra nasıl hâlâ bıçak kullanabiliyorsunuz? _Spinoza, büyük olan her şey ender bulunduğu gibi kavranması da zordur, diye yazıyor. _____________ _Viktor Emil Frankl_ (1905 - 1997) _Holokosttan (Yahudi soykırımı) kurtulan Avusturyalı nörolog ve psikiyatr. Logoterapinin kurucusudu. Varoluşsal terapinin en önemli ismi. 2. Dünya Savaşı'nda Polonya içerisindeki Alman toplama kamplarında 4 yıl kadar süren bir tutsaklık geςirmiştir. Yaşantılar onun Logoteraρi adlı psikoteraρi kuramını gerçekleştirmesine yol açmıştır. Nietzsche’nin sözü dayanak noktası. “Yaşamak için bir neden’i olan kişi, hemen her nasıl’a dayanabilir”. Babası, annesi, erkek kardeşi ve kansı bu toplama kamplarında ölmüş ya da gaz fırınlarına gönderilmiştir ve bu nedenle kız kardeşi hariç, ailesinin tamamı yok olmuştur. ______
··
763 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.