Selamlar, stres altındaki benden ardı ardına kitap incelemeleri geliyor. Çünkü neden kendime daha fazla eziyet etmeyeyim, değil mi? Neyse, bu stresli zamanlarımda beni daha da strese sokan bir diğer kitap; Sürü, namıdiğer Flock. Hanım kızımız geçmişle ilgili yakındıktan sonra bizi geçmişe, hikayenin başına götürüyor. Annesi depresif olmakla birlikte artık kızını maddi anlamda destekleyemeyecek durumda ve dolayısıyla kızımız da mecburen en az Kuzey Kutbu kadar soğuk babasının yanına gitmek zorunda kalıyor. Babası aynı zamanda para babası. Kızı için bir şartı var o da kızının fabrikada çalışıp kurallarına uygun şekilde davranması. Ancak hanım ablamız bu fabrikada Sean isminde bir beyle tanışıyor. Kendisi elbette harikalar diyarından kopup gelmiş bir bey. Elbette kızımıza meylediyor. Şimdi... Olayları anlatmayacağım ama kitabımız bu ikilinin arasında yaşananlarla ilerliyor. Elbette bir de bu Sean Beyin bir çevresi var. Zaten garip bir duruma sokuyor kızı. Dominic denen başka bir bey de hikayeye dahil olarak işleri daha da karmaşık hale getiriyor. Buradan sonra spoi yiyebilirsiniz, bilginize. . . . . . . . . . . . Hani deriz ya; "Ya ikinci adam sendromu yaşatıyor bana bu kitap/film/dizi." Burada o yok mesela. Kızımız açık ilişki yaşıyor. Son zamanların popüler konusu bu mudur anlamadım ama elime aldığım kitaplarda bunu okumaya başladım. Açıkçası benlik bir şey değil. He, yapana ve sevene bir diyeceğim yok. Sadece benim "Vay, uf, ben de yapayım," diyeceğim tarzda değil. Okurken öylesine tepkisiz kaldım diyebilirim. Kızımızın yaşadığı ikilemi ben yaşamadım yani. Ama büyük ihtimalle Dominic'e geçiş olacak çünkü yazarlar şrfsz seviyor. Sean da masum değil ama ilk gelen kızı kapar bence. Neyse... Kitap sonlara doğru bir gerilim/gizem havasına girdi. O nedenle benim inanılmaz sinirim bozuldu. Bu kıza hiç kimse bir halt söylemiyor ve karakterler zeki zeki laflar ettiklerini zannediyorlar. Bence yazarın yaratmaya çalıştığı şey de o havalı-hippi tarzı Robin Hood ortamı ama olmamış. Bunlar sevişiyor mu, insanların haklarını mı gözetiyorlar, zenginden alıp fakire mi veriyorlar, çete mi ne oldukları belli değil. Bi'ordan bi'burdan yazar ortaya karışık atmış. Dediğim gibi sonlara doğru çizgi bozulmuş. Kitap akıcıydı, yiğidi öldür hakkını yeme. Daha iyi olabilirdi. Bir kasıntı hali hakim. Belli bir kesime hitap ediyor o yüzden dikkatli seçilmeli. Devamını okuyabilirim ama emin değilim. Göreceğiz. Bu arada Olimpos kitaplarını okumak -fiziksel anlamda- zorlayıcı oluyor. Umarım kitap basım şekillerini daha okuyucu dostu yaparlar. Sayfa çevirmek eziyet resmen.