İş rejimleri devirme konusuna geldiğinde de CIA, dünyanın diğer bölgelerine kıyasla Avrupa'da daha ihtiyatlı bir tutum izliyordu. CIA'in Sağlık Değişim Komitesi (Health Alteration Committee) adını taşıyan suikast komitesinin de beyazların yaşadığı ülkelerde aktif olmadığı gözleniyordu. Hatta, Demir Perde gerisindeki komünist diktatörlüklere karşı bile daha muhafazakar bir tutum sergileniyordu. Bununla birlikte, 1949 yılının Ekim ayında CIA, İngiliz istihbaratı ile birlikte, Arnavutluk'taki Enver Hoca yönetimini devirmek amacı ile, daha önce ülkelerinden kaçmış olan anti-komünist kişileri gizlice Arnavutluk'a sızdırma girişiminde bulunmuşsa da bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Esasen bu operasyon, CIA'in genel çizgisinden bir sapma teşkil etmişti. Doğu Avrupa'daki komünist rejimlere karşı yürütülen faaliyetlerden daha önceleri "haçlı seferi" şeklinde söz edilirken, sonradan bu faaliyetler daha çok, tehditkar şekilde parmak sallama düzeyine inmişti. Bunda, CIA'in kendi isteği ile faaliyetlerini sınırlı tutma eğiliminden çok, Komünist diktatörlüklerin göstereceği tahmin edilen güçlü dirençten duyduğu çekinme, ve özellikle de 1949 Ekim'inde Moskova'nın caydırıcı nükleer güce sahip duruma gelmesi etkili olmuştu. 1956 yılında Macaristan'da Sovyet yönetimine karşı bir ayaklanma gerçekleşti. Ancak bu ayaklanma, Sovyet tanklarının Budapeşte'ye girmesi ile birlikte başarısızlığa uğradı. Yine de bu başarısızlığına rağmen söz konusu ayaklanma, bir açıdan da zafer olarak algılandı. Zira, Moskova'nın ayaklanmayı bastırırken sergilediği acımasızlık, komünizmin tüm dünyada itibarını yitirmesine yol açmıştı. Ayrıca bu olayda CIA'in hiçbir şekilde parmağı yoktu. Macaristan'da insan kaynakları mevcut bulunmuyordu. Yalnızca tek bir ajanı vardı. Ülkede barışçı yollardan bir reformun gerçekleşebileceğini gösteren sinyalleri zamanında değerlendirememişti ve sonradan da ayaklanmanın yapılmaması konusunda tavsiyelerde bulunmuştu.