Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Aşk denilen yanılsamanın birçok biçimi vardır. Bu biçimler arasında aradığımız gerçeklik ise, biçimlerin çeşitliliği değildir çünkü birçok çeşitlilik, bir şeyin gerçek doğasını açıklamaya yetmez. Eğer öyle olmuş olsaydı, ağaçların çeşitliliği tekil olan ağacın doğasıyla ortak yönlü bir gerçeklik taşımakla bize onun kendi hakiki özünün niteliğini de vermeliydi. Nitekim işler hiçbir zaman çeşitliliğin çok olmasının özün açıklanışı ile açıklanmaz veya kabule gelmez. Aşk denilen yanılsamanın ilk rücu ettiği nokta, Freudyen ve Lacanyen noktadır. Onlardan önce de bu yanılsamayı dile getiren şairler de olmuştur veya başka düşünürler. Freud ve Lacan’ın buluşu tüm bunların ötesinde temel bir hakikate dayanır: aşk, kendinizde olmayanı başkasına vermektir. Kendinizde olmayan bir şeyi başkasına verme imkansızlığı tam da aşkı açıkladığı gibi onu ifşa da eder. Çünkü kendinizde olmayan bir şeyi başkasına veremezsiniz. Olsa olsa gösteri sanatının hilelerini kullanıp olmayanı var olarak gösterebilirsiniz. Yani yanılsama aslında yokluktur ne var ki yokluk, hilebaz tarafından var olarak gösterilir. Aşkın kırılma noktasının yanılsamayı ifşa etmekle kırılması bu yüzden tesadüf değildir. Bir diğer nokta ise aşk denilen yanılsamanın idealleştirme yönüdür. Aşk ilişkilerinde gerçekleşen şey, iki kişinin derin yalnızlığının ortak bir yanılsamada buluşmasıdır. Bu ortak yanılsama, iki suçluyu yan yana getirip iki suçlunun suçunu birbirinden gizlemesiyle bir tür gizli sözleşmeye dönmesiyle de yanılsama sürdürülür. Gerçeğin aydınlığı karanlığın yanılsaması üzerine çöküp ondaki perdeyi çekip alınca, aşkın gizli suç ortakları kendilerini cennetten atılmış Adem ve Havva gibi çıplak bulur. Aşk bir yanılsamadır çünkü her bir birey, kendi yanılsamasını bir ötekine hakikat olarak sunar. Halbuki kendi yanılsaması ötekine doğru ileri atıldığında öteki de kendi yanılsamasını savaş meydanında sergilemeye başlar. İki aşığın maskeleriyle savaş meydanında kılıç salladığı an, aşkın gerçek yanılsamasının doğası ortaya çıkar. Çünkü orada nefret kendisini halis biçimiyle gösterir. İşte o an, aşkın korkunç yüzü, kendisini bir yanılsama olarak bile sınamaz artık; kendi gerçekliği onun en çıplak korkunçluğunu olur. Böylelikle biri diğerini ortadan nefret eylemiyle ortadan kaldırmaya çalışır veya kişinin kendisini bulması için ötekinin ölümüne ihtiyaç duymasıyla son bulur.
·
203 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.