Gönderi
Oscar Wilde - Dorian Gray'in Portresi
Oscar Wilde, Viktorya döneminin en başarılı oyun yazarlarından biridir. Edebiyatın ilklerinden olan hayatı sanata yaklaştırmak, estetik akımının bir parçası olmuştur. Yaşamının büyük bir bölümünde sosyalizmi destekleyen yazar, özgürlüğe olan düşkünlüğünü "Liberty" şiiriyle göstermiştir.
Cinsel kimlik açısından pasif bir eşcinsel olan Oscar Wilde, büyük bir ahlaksızlık yaptığı gerekçesiyle iki yıl kürek hapsine mahkûm edilmiştir. Ölümü hakkında ise farklı söylentiler mevcuttur. İlki menenjite yakalandığı, ikinci ihtimal ise intihar ettiği yönündedir.
Bugün bu yazarın felsefi romanı olan, Dorian Gray'in Portresi'nden bahsedeceğim. Öncelikle roman, Wilde'in yayınlanmış tek romanıdır. Romandaki konular belli karakterler etrafında gelişmektedir ve baş karakter Dorian Gray adlı, yüksek sınıfa mensup çok yakışıklı bir adamdır. Basil Hallward, Dorian'nın bu güzelliğinden çok etkilenir ve onun portresini yapmaya karar verir. Bu portre bir zaman sonra Dorian ile bütünleşir. Bu sıralar Dorian, Basil Hallward'ın yakın bir arkadaşı olan Lord Henry ile tanışır ve düşünce dünyası bu adamdan etkilenmeye başlar. Lord Henry, zevke, güzelliğe önem veren, düşüncelerini "hazcılık" üzerine kurmuş bir adamdır. Dorian'a gençliğinin, güzelliğinin geçici olduğunu söylemesi Dorian'ın kendi portresini kıskanmasına ve portrenin yaşlanmasını dilemesine neden olur. Dorian'ın dileği gerçek olur. Ama Dorian artık o eski Dorian değildir. Lord Henry'nin etkisi altında kaldığı için sayısız günah işlemeye başlar. Yaşamına hiçbir şey olmamış gibi devam eder. Dorian günah işlemeye devam ettikçe güzelliğine bir şey olmasa da ruhu kararmaya ve portre de yaşlanmaya başlar. Kimsenin görmesini istemediği bu portreyi kilitli bir odada saklar ve ara ara portreye bakıp melankoliye sürüklenir. Ama bir gün bu portreyi Basil Hallward'a gösterir. Dorian'a göre bu portre bir lanettir ve bu portreyi yapan Basil olduğu için onu suçlamaktadır. Bu yüzden Basil'i öldürür.
Gittikçe yalnızlaşan adam, bir gün kendini tekrar o portrenin karşısında bulur. Portreyi seyrederken eline aldığı bıçağı portreye değil, kendine saplar. Onu bulan insanların gördüğü manzara şu şekildedir: Yerde tanımadıkları yaşlı ve çirkin bir beden, portrede ise genç, güzel ve yakışıklı bir adam durmaktadır.
Romanın giriş, gelişme süreçleri haricinde sonucu da beni çok etkiledi. Konular, olaylar o kadar akıyordu ki sonuna nasıl geldim anlamadım. Hasan Ali Yücel klasikleri içinde en beğendiğim eserlerden biri oldu. Eminim ki sizler de çok beğeneceksiniz.
Şimdiden keyifli okumalar dilerim :-)
·
63 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.