Gönderi

178 syf.
8/10 puan verdi
Tek Atımlık Çıtırlardan Tek Atımlık Kurşunlara...
youtube.com/watch?v=Ay0Pt11... Kahramanımız iki kadın arasında kalınca, aklıma yılın her ayı için bir koca isteyen Huysuz Virjin gelmezse olur muydu? Olmazdı tabii. Rahmet olsun Seyfi Dursunoğlu'na... Elbette ki istemenin sınırları yok, hayatınızdaki insanın iyi bir dinleyici, aynı zamanda iyi de bir konuşmacı, espri anlayışına sahip ama gerektiğinde de ciddi, merhametli, ama yerine göre de sert, yakışıklı/güzel, başkalarını kıskandıracak ama bu başkaları tarafından da kapılmayacak, maddi durumu iyi, kültürlü, sokakta hanımefendi/beyefendi, mutfakta aşçı, yatakta... olmasını isteriz, istersiniz. Fakat bunun hepsini bir arada barındıran modellerin üretimi henüz başlamadı, üzgünüz. "Artificial Intelligence" filminde olsak size Jigolo Joe'yu ayarlardık, keyfinize bakardınız. Böylesi insani ve bir o kadar da yersiz gerilimlerden de kurtulurduk böylece. Gerilim dedik, bana kalırsa ilişkileri, dolayısıyla tek eşliliği de sakata getiren unsurlardan biri olsa gerek bu "istemenin sınırlarının olmaması" durumu. Delişmen çağlarda hele ki, seçenek çok, devir internet devri, global dünya, artık seçenekler mahallenle veya tanıdıklarla vs. sınırlı değil, dünyanın öbür ucundan bile "hayatının aşkı"nı bulanlar gırla gidiyor... Fakat yaş kemale erip de artık ayaklar biraz daha yere basmaya başlayınca, işin rengi değişiyor elbet. Adamımız da bu tanıma uyar vaziyette. Artık 52 yaşında, biri uzun zamandır tanıdığı, diğeri ise nispeten daha yeni tanıdığı fakat ısındığı iki kadın arasında kalıyor. Seçenekleri iyice azalmış, vah garibim benim :P Sandra eski tanışı, Judith ise yenisi. Sandra daha genç, Judith daha yakın yaşlarda. Sandra, sekste, ilerleyen yaşların getirdiği sorunlara inovatif çözümler üretebilen bir kadın, Judith ise sekste biraz daha maceracı. Judith, olası bir entelektüel muhabbette, kolaylıkla şah-mat a gidebilecek denli donanımlı, Sandra ise bu gibi konularda daha çok "ben bilmem eşim bilir" tavrı takınacak biri. Bunun gibi daha birçok farklı yönleri var iki kadının da. Ama ortak bir yönleri var: İkisi de bizim bu ihtiyarı seviyor. Hani "gel, hayatımızın sonuna dek birlikte olalım" dese, ikisinden de olumsuz bir cevap almaz bence. Ama gelgelelim, adamımız kararsız. Bir nebze anlayabiliyorum da onu, çünkü zamanında başarısız ve delişmen çağların aptallığıyla yapılmış bir evliliği olmuş. Bu da yoğurda "üf üf" diye yanaşması için yeterli bir sebep bence. Son atımlık kurşunu kalmış, bunu da tutturamazsam halim harap diyor içten içe. İçten içe de yaşlanmanın getirdiği zorluklar kendini hissettirir vaziyette. Bütün bu ruh halleri içerisinde adamımız kah Sandra'ya doğru kaydırıyor eksenini, kah Judith'e. Bazen bu ikilemlerden sıyrılamadığı anlarda ikisinden de vazgeçiyor, bazense ikisini de terk etmeyip hayatına olduğu gibi devam etmeyi düşünüyor. Ben kitap boyunca neredeyse hep Sandra'cı oldum. Yalan yok. Sandra'da gözle görülür tek falso, entelektüellikten uzak oluşu ve buna biraz daha gösteriş açısından yaklaşmasıydı. Yani onunla oturup entelektüel bir sohbet yapamazsınız, ama o sizin entelektüel konularda konuşmanıza hayran kalır, sabaha kadar dinler. Ha, bir de, resimden pek anlamıyor :P Ben şuna inanıyorum. Her ne kadar, ortak yönleri olan insanların daha sağlıklı birliktelikler meydana getireceği su götürmez bir gerçek olsa da, birbirlerinin farklılıklarından beslenen ilişkilerin de heyecanını öyle kolay kolay yitirmeyeceği kanaatindeyim. Fakat bunun için de şu ön koşulun olması şart: Karşısındakinin ilgi alanına ilgisiz kalmayacak, yeniliklere açık olacak her iki taraf da. Neyse, ilişki uzmanı falan değilim nihayetinde, ama adamımızın her ikileminde, her kıyasında ben de sanki bu iki hanımdan birini seçecekmişim gibi gaza gelip çıkarımlarda bulundum, bu da kitabın benim için ne kadar iyi bir kitap olduğunu anlatmaya yeter de artar bile. Yazarın anlatımı, gözlemleri, konuları ele alış biçimi, karakterlerin canlılığı çok iyiydi bence. Yazarı takibe devam ederim ben buradan ;) Okurken zorluk çektiğim tek nokta, paragrafların biraz fazlaca uzun oluşuydu sanırım. Kitapta ara verecek pek bir yer bulamadım zaman zaman, ama böylesi kısa bir kitapta duraklayacak, ara verecek yer aramak da benim uyuşuk okurluğumun alameti olsun artık. Uzun alıntılar yaptırdı kitap bana, her birini de tek tek kendim yazdım ama hiç de gocunmadım. O denli hoş çıkarımlar sundu kitap bana. Finaldeki bavul deneyi, hikayeye güzel bir derinlik kattı ve bence okurken, okurun da kendinde farkındalık oluşturması muhtemel bir kısımdı. Bavullar çıkarılır eskilerin konulduğu dolaplardan, tavan aralarından, yatakların altlarından. İçlerine anıların sindiği eşyalar yüklenir, kimisi özenle katlanarak, kimisi ise sıkış tepiş, fırlatıla fırlatıla... Sonra bırakılır bir köşeye. O saatten sonra o bavula, veya içindekilere ne olacağı ne biteceği sizin umurunuzda dahi olmamalıdır. O saatten sonra bavul, veya içindeki herhangi bir eşya, bundan sonra ona sahip olup üzerine yeni manalar yükleyecek olanındır. Sizse artık o eski yüklerinizden kurtulup, hayatınıza hafiflemiş bir şekilde devam edersiniz. Tabii aklınızı da o bavula koyup meydana bırakmadığınız müddetçe... Haydin keyifli okumalar :)
Aşk Aptallığı
Aşk AptallığıWilhelm Genazino · Jaguar Kitap · 2018368 okunma
··
897 views
Dağlar okurunun profil resmi
Nasıl keyifle okudum yine incelemeni🥰😀emeğine sağlık cano can 👏🏼👏🏼kattığın espriler çok iyi :)) Sandra ‘cı olmak bilemedim 🤷‍♀️ ortak paydaların az olduğu biriyle ancak sevgili olunur o da çabuk tükenir gibş geldi 🤔aman banane 😀😀😀teşekkürler inceleme için🥰🙏🏻🙏🏻📚☕️belki de okurum ✌🏼📚😇
Post Mortem okurunun profil resmi
Rica ederim Gülo, beğenmene sevindim 😁 Sandra'yı bi tanısan, bence tam garantici adam ilişkisi 😅 sevgili de olunur, evlenilir bile aslında ama işte, dediğim gibi, gelişime açık olmak lazım. Dadından yinmez 🤣
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.