Gönderi

- "Cumhuriyet, M. Kemal’in şahsî bir zaferidir. O, bu zafere ulaşmak için, iki derse iyi çalışmıştır. Bir, yıkacağı düzene karşılık hangi sahada ne getireceği. İki, nasıl bir hareket tarzı izleyeceği. Birinci ders üzerinde çok durmayalım, çünkü o, inkılâpların alanına girer ve herkesin bildiği şeyler çıkar. İkincisi ise ibretliktir. Modern çağda Napolyon ile özdeşleşmiş olan, günümüzde ise Fetocularda örneğini gördüğümüz, her kılığa girebilme ve herkesle işbirliği yapabilme hassasıdır. M. Kemal, legâl bir görüntüyü daima muhafaza etmekle beraber, esasen illegâl bir mücadele vermiştir. Gençlik yıllarında Girit ayrılıkçısı Venizelos’a hayrandı ve onun gibi olacağını söylüyordu. (Kaynak F. Rıfkı) Abdülhamid’e karşı tüm ayrılıkçı örgütler ve mason teşkilatlarıyla birlikte hareket eden Hareket Ordusunda yer aldı. Bu ordunun ilginç bir taktik anlayışı vardı. “Padişahı kurtarmak” için asker topluyordu, halbuki gizli amacı Padişahı devirmekti. Bu daha sonra Kurtuluş Savaşı’nda sonuna dek sürdürülecek “Gayemiz Hilâfet ve Saltanatı kurtarmaktır” tutumu için iyi bir örnek teşkil etti. M. Kemal, birkaç kişilik Vatan ve Hürriyet Cephesiyle başladığı illegâl mücadelesini, kalabalıklara katıldığında da sürdürdü. Onun için her legâl görev, illegâl örgütlenmesi için bir paravan oldu. Cihan Harbi sırasında, adamları vasıtasıyla iki defa darbe girişiminde bulundu. İkisinde de sorgu ona kadar uzanamadan birkaç idamla atlatıldı. Mütareke döneminde İngiliz, Fransız ve İtalyan işgâlcilerle mahiyeti bilinmeyen gizli görüşmeler yaptı. Onu harekete geçmeye teşvik eden bazı İtalyanların varlığından sonradan çevresine söz edecekti. Padişah’a Sadrazamlık beklentisi ile en az 4 defa başvurdu. Bu sırada Ayyıldız adında gizli bir örgüt kurmuş, Padişaha suikast ve darbe plânları yapıyordu. Bu örgüt hakkında çok az bilgi var. Canbulat’ın ihanet tehdidi sayesinde harekete geçemediğini, onun da daha sonra Atatürk’e suikast davasıyla ilişkili bulunarak idam edildiğini biliyoruz. Mütareke dönemi, M. Kemal’in en karanlık ve illegâl örgütlenmesini en çok ilerlettiği dönem oldu. O sırada Berlin’de bulunan Enver Paşa, Vahidüddin’e “babamız” diye hitab ettiği bir mektup yazarak, M.Kemal’e sakın görev vermemesini, bunun “badi-i felâketimiz” (felâket sebebimiz) olacağını, kendisinin Fransız İstihbaratı ve şu, şu şahıslarla birlikte darbe planladığını yazdı. Padişah bu mektubu -öyle görünüyor ki- ciddiye almadı. M. Kemal Anadolu’ya geçtiğinde, o güne kadar biriktirdiği tüm illegâl potansiyeli ile ortaya çıktı. Bolşeviklerden İslâmcılara, İtalyanlardan Amerikalılara, İngilizlerden Arap ayrılıkçılarına kadar diğerine karşı birlikte hareket görüntüsü vermediği hiç kimse yoktu. Yakın çevresinde de çetecilerden ve karanlık kişilerden oluşmuş, iç siyaseti dizayn etmekte başvurduğu bir örgütü vardı. Teşkilât-ı Mahsusa’nın başı Arnavut Hüsamettin ile çeteci Çolak İbrahim bu örgütü sevk ediyorlar, karşı gelen herkes ortadan kaldırılıyor ve sonra ortadan kaldıranlar ortadan kaldırılıyordu. M. Kemal bir konuda bir karar aldığı zaman, kimse onun aleyhinde bulunamıyordu. Koskoca Büyük Millet Meclisi aleyhinde bulunacak oldu, bir yumrukta kapatıldı, Arnavut Hüsamettin’in Balkanlardan getirdiği Bektaşî ailelerle yeni meclis kuruldu. (Her iki şahsın da hatıratı vardır.) Kısacası M. Kemal inkılap dersine iyi çalışmıştı. İttihatçılar gibi yarım reformların adamı değil, tam bir ihtilâlciydi. Hedefine giden yolda hiçbir kural ve engel tanımıyordu. Bu yüzden talih de bir çok zorluğunda ondan yardımlarını esirgemedi. Cumhuriyet işte böyle kuruldu..."
Selim Gürselgil
Selim Gürselgil
adimlardergisi.com 29 Ekim 2022
··
1 plus 1
·
256 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.